2. Bölüm

0 0 0
                                    

Selam ballar.
Daha ilk bölümler olduğu için birazcık kısa. Zamanla daha uzayacak bölümler.
Beğenmeyi ve oy vermeyi unutmayalım.
Keyifli okumalar
                              Bölüm şarkıları
                     Emre Fel: Bi' telaşım var
               Manuş baba: tabutta rövaşata
                                     🎥

Bir hafta olmuştu İstanbul'a geleli.
Zaman acımasızdı. On iki'li yaşlarımda yirmi'li yaşlarda ki büyüklere çok özenirdim. Hemen büyümek isterdim. Şimdi ise keşke hep küçük kalsaydım diyorum. Büyüdükçe daha da yük biniyormuş omuzlara. Derdi,hayatı zorlaşıyormuş. Yirmi yaşına girdiğimi kimse görememişti mesela. Ne annem,ne abilerim,ne de sevdiklerim. Yanında kimse olmayınca doğduğuna da sevinemiyordu insan.

Sanki boşa yaşıyor gibiyim. Sizde de oluyor mu bu. Hayatım bomboş,bir hiç uğrunaydı sanki.
Kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum artık.
Kimseden yardım almadan kendi paramı kazanıyordum. Bir şeyleri başlarınca hâlâ umut var diyorum. Malesef Moskova'da kendi mesleğimi yapmıyordum. Ressamlık yapıyordum. Aklıma bile gelmezdi bu kadar büyük başarılar elde edeceğim. Kafam dağılsın, unutayım diye çizerdim. Unuturdum o an. Bir şeylere uğraşınca uçup gidiyordu her şey. Benim içimdekileri döküp çizdiklerim, şimdi insanların duvarlarını süslüyordu. Aslında çok acınası bir durum bu. Benim sabahlara kadar ağlayıp böyle nasıl yaşanır diye uğraştığım ve ortaya çıkan eserlerin bu kadar beğenilmesi farklı geliyordu.

Ama artık abilerime yardım etmek gerekiyordu. Mimara ihtiyaçlara vardı. Benden daha iyisini mi bulacaklardı. Tabi
Siyah dizlerimin dört parmak üzerinde biten eteğimin üzerine aynı renk büstiyer giyerek aynadan kendime baktım.

 Tabi Siyah dizlerimin dört parmak üzerinde biten eteğimin üzerine aynı renk büstiyer giyerek aynadan kendime baktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Her ne kadar Rusya'da kısa giyinmeyi sevsem de yurdum insanları hâlâ görmemiş gibi bakıyordu giyimimize. İster istemez o bakışlardan çekiniyordum. Aman sanki onlar için mi yaşıyoruz bu hayatı diyip görmezden geliyorum artık. .
Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yatağın üzerindeki eteğin takımı olan blazer ceket'i üzerime geçirdim.
İki katlı müstakil villada yaşıyordu abimler. En son büyük bir villada yaşıyorduk. Dışarıdan mükemmel aile görüntüsü verip içeride ne fırtınalar kopmuştu. O evde annemlerle birlikte yok olmuştu. Ne haldeydi şu an bilmiyordum. Zaten abime ne kadar sorsam da söylemiyordu. O olaylardan sonra ne oldu, nasıl oldu. Nasıl halletti o kadar şeyi, hiç birinden bahsetmiyordu. Umarım o evde benim hayatım gibi yanıp kül olmuştur diyip geçiştirmeye çalışıyorum.

Merdivenlerden inerken aşağıdan sesler geliyordu. Eymen'le abim masaya oturmuşlardı bile. Ne kadar yüz tane alarm kursam da malesef tam saatte kalkamıyordum. Yaşasın uyumak.
"Günaydın abilerim"diyerek önce sonra Eymen'i öptüm. Her ne kadar aramızda bir buçuk yaş olsa da ona abi demezsem kızıyordu. Eymen"sana da günaydın çirkin ördek"dişlerimi göstererek komik bir hareket yaptım. Hâlâ o mesafeyi aşamıyordum Eymen'le.  Engel olamıyordum olanlardan sonra. Büyüyünce daha da benzer olmuştu ona.
Boğazımı temizleyerek "E beyler bugün ne yapıyoruz"diyip altı tane yeşil zeytin aldım tabağıma. Çok severim zeytini.
"Boş boş oturmak istemiyorum artık abi, bu kadar tembellik yeter bence bir işin ucundan tutayım artık"dedim. Öyleydi. Kafamı bir şeylerle meşgul etmezsem düşünceler beynimi kemiriyordu. Abim arkasına yaslanarak çayından bir yudum aldı. "Tamam cadı, bugün işbaşı yapacaksın, ortaklarımız gelecek zaten"dedi. O an konuşmam gereken konuyu hatırladım.
"Bu arada şirket batmış,yeni ortaklarımız varmış, bunlardan niye haberim yok abi. Bilseydim daha erken gelirdim "dedim. Kendimi kötü hissetmiştim. Bütün iş onlara kalmıştı.
"Sen daha çocuktun ya hani okuyordun ya,gelip ne yapacaktın komik insan "dedi Eymen sesini incelterek. Ben ne kadar mesafeli olsam da o da bir o kadar yakındı bana karşı.
"Öyle ama bütün yük size kalmış bir işin ucundan tutardım"diyince"Bugün tutacaksın hadi yiyin de hemen kalkalım diyip kalkınca ağzımdaki lokmayı yutup baktım. "Abi ya ben sen gibi hızlı yiyemiyorum hem daha vaktimiz var"dedim. Asla hızlı yiyemiyordum.
"Ha bak çiz doğru söyler uşağum kaçayur mu şirket"dedi Eymen Karadeniz şivesiyle. İstemsizce güldük bu hâline.
Baba tarafı Karadenizliydi. En son ne zaman gitmiştik hatırlamıyorum bile. Çok göndermez annemle beni. Abilerim hep giderlerdi. Ama biz ağzımızdan bir şey kaçırırız diye izin vermezdi. Böyleydi işte hep kısıtlamalı. Sanki yaşamıyor gibiydim o zamanlar.
"Dosya kaldı yukarıda,onu alıp geleyim,sizde doyurun karnınızı,sonra çıkarız"dedi. Sıkıntılıydı yüz ifadesi. Vardı bir şeyler ya hadi hayırlısı.
Eymen'e göz kırparak"Neler dönüyor, benden sakladığınız bir şeyler var dökül Eymen "dedim ciddileşerek. Evin küçüğüne niye kimse birşeyler söylemiyordu.
"Yok be kanka ne ola-"diyecekken yüz ifademi görünce vazgeçti.
"Abim ağzıma sıçacak"dedi. "Yeni ortakları görmedin tabi sen. Biraz sıkıntılı tipler çıkmış"dedi. Tek kaşımı kaldırarak
"Nasıl sıkıntılı,ya düzgün anlat sana bir"dedim.
"Lan vallahi bende tam bilmiyorum kime bulaştığı da belli değil. Nerden buldu bunları onu da bilmiyorum. Silahları tiplermiş galiba"dedi sıkıntıyla. Hızla ayaklandım. Silah olmazdı.Hayır bu defa olmazdı.
"Ne demek silah Eymen kim bunlar"dedim. Abim kimlere bulaşmıştı böyle. "Ünlü iş adamı işte,bâyâ tanınıyor zaten, sakin ol gidince görürsün. Abimin üzerine de çok gitme Turnam, çok yoruluyor bu aralar,benimde elimden daha fazlası gelmiyor ki amına koyim "diyince koluna şamarı çaktım. "Küfür etme sana salak"diyip bu defa çimdirdim. "A kızım yaa napıyon çürüttün"dedi kolunu tutarak. Bayıl bir de.
"İlk haftadan niye bir birinize girdiniz yine siz"diye abim girdi araya. Çantamı da alarak evden çıktım.
Eymen gözlüklerini takarak kendi arabasına binerek camdan kafasını çıkardı.
"Gel ben götüreyim güzellik "dedi çapkınca. Başımı hızla iki yana salladım. "Yok aman Allah korusun sen çok hız yapıyorsun "diyip abimin arabasına bindim.
"Nasıl alıştın mı yeni evimize "dedi. Yola çıkmıştık şükür.
"Alışmaya çalışıyorum ama aile sıcaklığı eskisi gibi olmasa da var abi , helal olsun sana. Üstesinden gelmişsin hepsinin"dedim.
"Gelmeye çalışıyorum abim, sizin için hepsi"dedi.
"Eymen de büyümüş, olgunlaşmış "dedim.
"Büyüdü ya, ama nasıl büyüdü. Her gün başka bir kavgaya karışır oldu. Karakollardan topladım hep "dedi üzgünce.
Abim.
Hem anne hem baba olmuştu ikimize de. Kendi hayatını bırakıp bizim için çabalar olmuştu.
"Annem yoktu. Sen yoktun. Çok zordu Turna. Delirecek gibiydim. Hiç bir işe yetişemiyordum. Sen o haldeydin elimden bir şey gelmiyordu. O arada Eymen'i unuttum. İdare edemedim onu da"dedi
"Abii sen olmasan hiç birimiz toparlayamazdık ki. Bilmiyor musun sen bunu. Hem abim,hem babam oldun sen benim. Kendini suçlama daha fazla nolur"dedim.
Yurt dışına gitmişti. İş için bir seminere katılmak için. Onun borçlarını ödemek için erken yaşta atılmıştı iş sektörüne. Annem de o gün abin gelecek diyince havalara uçmuştum mutluluktan. Doğum günümdü çünkü. On sekiz olacaktım. Nefret ettim on sekiz yaşıma girdiğime. Doğum günün ölüm günün olacak bu acıyla bir ömür yaşayacaksın dediğini hatırlıyorum. Hâlâ kulaklarımda sözleri. Artık sevmiyordum doğum günlerimi. Ne verdikleri hediyelerden mutlu oldum, ne de bir yaş daha büyüdüğüme sevinebildim.
Çünkü ben hâlâ on sekizinci yaşımdaydım...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 07, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ARDİL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin