[1.BÖLÜM]
"we only met each other
just the other day,
but you already got me feeling some type of way"
♪ chase atlantic / meddle about⛓️
"Birazdan gelirler." diyerek önden ilerleyen Jimin, hem yolu gösteriyor hem de birkaç geceliğine sahne alacağım mekanı tanıtıyordu. Öğrenmem gereken fazla bir şey yoktu fakat yine de iyi içki ya da iyi bir gece geçirmek için nerelerde durmam gerektiğini aklıma not aldım.
"Kaç kişilerdi?" dedim koridordan sağa sapınca. Günler önce beni havaalanından aldığında ve ofis evine götürdüğünde buradaki arkadaş grubundan bahsedip durmuştu. Bana bu barda -ki barın sahibini de tanıyordu- gecelik iş bulmasını bahane ederek arkadaşlarını da davet etmişti.
"Seninle birlikte yedi kişi olacağız. Eminim sen de onları seveceksin. Tatlı insanlardır. Kaynaşırsınız hemen."
Jimin, benim çocukluk arkadaşımdı. Ben seneler önce annemle babamın şiddetli geçimsizliği ve bitmek bilmeyen boşanma süreçleri yüzünden Rusya'ya teyzemin yanına kaçınca yollarımız ayrılmıştı. Lakin konuşmaya, hayatımızda olan şeyleri birbirimize haber etmeye devam ediyorduk. Şimdi de uzun zaman sonra tekrar fiziksel olarak bir aradaydık. En son on beş yaşında görüşmüştük, şu an yirmi dört yaşım bitecekken aradan geçen yıllar birçok şey anıyı da peşinden sürüklüyordu.
Arkadaşları gelene kadar bizim için ayarladığı yere oturduk, ilk kadehlerimizde bize eşlik ediyordu. Tabii gecenin başında fazla içmemem için beni uyardı. "Jimin çocuk değiliz ya." dedim gülerken. "Hem ben kolay kolay sarhoş olmam bunu sen de biliyorsun."
"Öyle olsun. Sonra sahneye çıkmadan yerlerden toplamayalım seni." Uyarısına karşı sadece gülüp geçtim.
Yalan söyleyemezdim, ilk defa farklı bir ortamda bulanacağım için gergin hissediyordum. Ayrıca gelen kişileri sadece ben tanımıyordum. Onların birbirilerini tanımaları da gerilmeme neden oluyordu. Bu yüzden ağzından birkaç laf alabilmek için Jimin'i tekrar sıkıştırdım.
"Kimler geliyor demiştin?" diyerek konuyu açtım. Jimin ise içkisinden bir yudum daha alıp benim saçlarıma göre daha uzun olan sarı saçlarını geriye attı. "Sen ve ben dışında buraya beş kişi daha geliyor dedim ya."
"Dedin dedin biliyorum. Ancak sorum kimlerin geldiğiydi." dediğimde detay istediğimi sonunda anladı.
"Namjoon ve Hoseok. Bizden bir yaş büyükler. Birlikte işlettikleri bir spor salonları var. Ben de oraya gidiyorum beş senedir. Onlarla da öyle tanıştım zaten. Seokjin, alt sınıftan arkadaşım. Benim aksime o işletme bölümünden mezun oldu." dedi ve güldü. Tanrım, rahatlığından hiçbir şey kaybetmemişti. Hâlâ oldukça rahat ve umursamazdı.
Önceden isimlerini söylemiş ama bu kadar detaylı bahsetmemişti. Bahsetmesi için ısrar etmem gerektiğini öğrenmiş oldum.
"Yoongi, erkek arkadaşım. İki yıldır çıkıyoruz, ondan öncede bir sene boyunca arkadaş olarak takıldık." Ağzı kulaklarındaydı. Bu çocukta bir şey olduğunu adını adate şakıyarak söylediğinde anlamıştım. Sanırım birini sevebilmek böyle bir şeydi. Adını dahi söylerken tekrar tekrar âşık olabiliyordun.
"Bir kişi eksik." dedim. O da fark etmiş olacak ki içkisini tazelemesi için garsona el ederken devam etti. "Son kişi de Taehyung. O bizden bir yaş küçük. Deli dolu biridir. Ama tavsiyem bu grubun içinde onunla fazla görüşmemen."
"Neden öyle söyledin şimdi?" dedim tek kaşımı kaldırırken. İnsanlara yapıştırılan etiketleri sevmezdim. Geldikleri zaman kendi gözlemlerimle bir kanaat getirmeyi tercih ederdim. Ne bana ne başkasına yapıştırılan etiketlerden hoşlanmadığım gibi bu konu da kırmızı çizgimdi. "Taehyung hepimizden farklıdır. Ona yetişmek biraz daha zordur. Ayak uydurulacak bir insan olmadığı gibi kendisi de ayak uyduramaz. Yani kısaca anlaşılması zor bir insandır demek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What Are We | Taekook
FanfictionJeon Jeongguk, Kore'ye yıllar sonra tekrardan döndüğünde kendini grubun sevilmeyen üyesi Kim Taehyung'a doğru çekilirken bulur. ⛓️ - 230923 > slow update