[3.BÖLÜM]
"Every time you try to forget who I am
I'll be right there to remind you again
You know me
(know me, pow, pow)
You know me
(know me, oh, yeah)"
♪ the weeknd / reminder⛓️
Kore'ye döneli, kendime bir iş bulalı ve Jimin'in evinden ayrılıp kendime küçükte olsa bir ev tutalı neredeyse 2 ay olacaktı. Zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçip gitti. Öyle ki artık burada da bir düzenim vardı. Bu kulağa bayağı ilginç geliyordu çünkü buraya dönerken yapamam sanıyordum fakat yanıldım. Hem de bayağı yanıldım.
Çocuklarla da aram gayet iyiydi, birlikte vakit geçirmek hep yaptığımız bir şey haline gelmişti. Onlarla zaman geçirmeyi seviyordum, biri dışında. Lakin şu an o kişinin beni meşgul etmesine izin veremezdim. Çünkü yapmam gereken daha önemli bir şey vardı.
Sadece kendimi kandırıyordum.
"Gerçekten evime bir şarap koleksiyonu mu getirdin?" dedim inanamayarak.
"Sadece birkaç tane olsa da, evet." diyen Jennie, yaptığı şeyi gururla söyledi. Değişik bir ev hediyesiydi, geç kalınmış olsa da Jennie'nin yarım saat önce elinde devasa bir kutuyla kapıma dayanacağını tahmin edemezdim.
Yorgunluktan kendini 'L' koltuğuma bıraktığında kurulumu yaptığı rafların üzerinde duran beyaz ve kırmızı şaraplara baktım. "Bir kadehe hayır demezdim aslında."
"Sen nasıl bir misafirsin böyle, ev hediyenden mi istiyorsun?"
Omuzlarını kaldırıp indirdi. "Lisa ile tartıştık." dedi kısaca. "Keyfim yok, dalga geçme."
"Yine ne oldu?" diye sordum şarabı bırakıp. Koltuğa hemen yanına çökerken neden kavga ettiklerini kısaca anlatan Jennie'yi can kulağıyla dinledim.
Jennie, Namjoon'un kız kardeşiydi ve benimle aynı yaştaydı. Grupça oturduğumuz bir gün bir kafe açma fikrimden bahsetmiş ve burada bildikleri boş mekânları sormuştum. O sırada Namjoon, deli dolu kız kardeşinin de bir mekân açmak istediğinden bahsetmişti. Kısa süre içinde tanışmış ve biraz zaman geçirerek birbirimizi tanımaya çalışmıştık. Birkaç hafta öncesinde ise mekânı tutup açılış için hazırlanmaya başlamıştık.
Tek tük işler kalmıştı. Yakında açılışınızı yapacaktık. Tek sorun hâlâ bir isim bulamamış olmamızdı ama kısa sürede bulacağımıza inanıyorduk.
Zamanla burada bir hayat kurma fikri sıcak gelmeye başladı. Ve ben buna oldukça alıştım. Bu yüzden ne kadar mecbur kalsam da buraya dönmek güzeldi. Eve dönmüş gibi hissediyordum. Sanırım evim aslında hep burasıydı. Gitmek ise bir hataydı.
"Kıskançlığım başıma bela oldu anlayacağın." dediğinde zihnimdekileri boşaltıp Jennie'ye odaklandım çünkü anlatırken bir haliyle yüzü düşmüştü. "Dert etme. Lisa'yı geçenlerde yanında görmüştüm. Fazla konuşamadık ama aklı başında bir kız. Eminim zararsız olan bu yersiz kıskançlığını anlayışla karşılar." dediğimde kedi gözlerini kocaman açarak bana baktı. "Yersiz?"
"Biraz yersiz olmuş bence. Kim dans hocasını kıskanır, kızın işi bu." Lisa dansçıydı. Hatta sahne aldığı yere izlemeye giden Jennie ile öyle tanışmışlardı, tanışma hikâyelerini Jennie böyle anlatmıştı.
Birileri ile tanışma hikâyeme pek benziyordu.
Tabii karşılıklı ilişkiler olarak Lisa ve Jennie'nin ilişkisi daha iyiydi, hatta bayağı iyiydi. Taehyung ile bizim karşılıklı bir ilişkimiz dahi yoktu. Ortalıkta olduğu süre boyunca flörtöz tavırlar sergiliyorduk ama sadece buydu, daha fazlası yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What Are We | Taekook
Fiksi PenggemarJeon Jeongguk, Kore'ye yıllar sonra tekrardan döndüğünde kendini grubun sevilmeyen üyesi Kim Taehyung'a doğru çekilirken bulur. ⛓️ - 230923 > slow update