gyuvin
jeonghyeon, yujin, ollie ve hao hyungla beraber taerae'nin arabasına sıkışmıştık. yujin'in öne oturma isteği yüzünden öne yujin geçmişti. ollie jeonghyeon'un kucağına oturmak zorunda kalmıştı. asla memnun değildi bu durumdan.
"jeonghyeon hyung! bacaklarını oynatıp durmasana!" "ne bağırıyorsun bebe."
yujin önden bize dönerek konuşmaya başlamıştı. "şimdi hanbin hyungları sağa çektireyim mi?" hao hyung 'hayır' diyeceği anda yujin telefonu çıkartıp gunwook'u aradı. telefonu hoparlöre alıp konuşmaya başladılar.
"efendim yujin?" "ard 47, sağa çek ard 47." arabanın sağa çekilmesiyle hepimiz güldük. taerae teşekkür etmek için kornaya bastı. hanbin hyung'un sürücü koltuğundan yaptığı el kol hareketlerine karşın hao hyung ufak bir öpücük göndermişti hanbin hyung'a. az önce sitem eden hanbin hyung'dan eser kalmamıştı.
tam olarak güzel bir yolculuk geçirdiğimiz söylenemezdi. taerae yeni ehliyet aldığı için ve sağını solunu bilmeyen yujin yüzünden çokça kaybolmuştuk. navigasyonu yujin'den alıp kendim baktım.
"şimdi buradan sağa döneceksin. SAĞ DİYORUM SAĞ SOLA DEĞİL!" "SAĞ İŞTE BURASI." jeonghyeon'un aradan girip sana nasıl ehliyet verdiler muhabbetinden sonra kırmızı ışıkta durduk.
"tamam iyi burası parket buraya." "hao hyung kırmızı ışıktayız." hao hyung kafasını eğip bakınca gerçekten kırmızıda durduğumuzu anlamıştı.
parkedebilmesi için jeonghyeon inmişti. "tamam gel biraz daha, gel gel gel. taerae mal mısın yanaşsana bana. tamam taerae yanaşma yolun ortasında kal mal gibi." yujin önde gülmekten kırılıyordu. sahilin ortasında iki ellerinde dondurma olan arkadaş grubunun yanına gittik. dondurmalardan birini bize vermişlerdi.
dondurmalarını aldıkları gibi herkes bir yere dağılmıştı. hanbin hyung hao hyungla el ele tek olabilecekleri bir yer arıyordu. jiwoong hyung zorla matthew hyung'un dondurmasını yiyordu. ollie kumda yujin'e soru anlatıyordu. taerae ve junhyeon birbirlerine bölümlerini kötülemekle meşguldü. ortada kalan jeonghyeon ve ricky ikilisi dışında birde biz vardık.
gunwook ortamdaki havayı sevmemiş gibiydi. jeonghyeon ve ricky, birlikte gittikleri yemeğin üstüne tartışmışlardı. hala birbirlerini çok sevseler de gururlarına yedirip konuşamıyorlardı.
gunwook kolumdan tutup iki bedene ufak bir görüşürüz dedikten sonra beni peşinden çekiştirmeye başlamıştı. biraz uzaklaştıktan sonra el ele sakin bir yer aramaya başladık. gayet sakindi şu an bulunduğumuz yer. yan yana oturduktan sonra gunwook söze girdi.
"yujin'in sınavı nasıl geçmiş?" "iyi diyor ama bilmiyorum ne denli doğru söylüyor." "yujin zeki birisi. iyi yapmıştır, yujinle nasıl tanıştınız?" beklemediğim ve aklıma gelen anlarla gülümsedim.
"ortaokuldaydık. daha yeni gelmiş olmasına rağmen üstünde hiçbir çekingenlik yoktu. hatta arkadaşına laf atan büyük sınıf birine kafa tutuyordu. dayak yiyeceği an çekmiştim yujin'i oradan. ondan sonra kalan bir senelik ortaokul hayatımı onu koruyarak geçirdim. geçen sene mezuna kaldığımız da yanımıza gelip soruları dinliyordu."
gunwook'da gülmeye başladı. "bu yüzden artık yujin benim evladım oldu. ikinci anneliğini ben yapıyorum." "o zaman artık iki bebeğim var?"
omzuna vurup külahın dibini ona uzattım. tam ağzına atacakken kendi ağzıma atıp gunwook'u bir öpüşmenin içine dahil ettim.
bunu bekliyormuş gibi karşılık vermeye başladı. yanaklarına konumlandırdığım ellerime karşın ellerini belime koymuş beni daha çok kendisine çekmeye çalışıyordu. alt dudağım dudakları tarafından emilirken hiç bitmesini istemediğim bir rüya içerisindeyim. bitmesini istemesem de nefes alabilmek için ondan ayrıldım. elleri hala belimdeyken başını omzuma yasladı.
"seninle olduğum için çok şanslıyım bebeğim." alt dudağımı baş parmağıyla okşarken konuşmaya devam etmiştim. "asıl ben seninle olduğum için çok şanslıyım sevgilim." burnuma ufak bir öpücük kondurup kaldırdı beni. "jeonghyeon ricky'i öldürmeden gidelim güzelim."
•
•
•BITTI inanamiyorum
okudugunuz icin tesekkurler !!! konusmak isteyen olursa insta hesabimi verebilirim (buranin dmi sevmiyorum pek)
baska ficlerde gorusuruz !!! 💌