Tanıtım,

1.2K 116 66
                                    

Polonya Kralı'nın ani ölümünün üzerinden altı ay geçmiş, ülkenin iç politikası hayli değişmişti. Başa geçen veliaht prens babasının aksine daha bencil bir strateji işliyor, soylu kesimin topraklarını devlete bağlıyordu. Szymanski Ailesi de durumdan nasibini almış, büyük oranda toprak kaybetmiş ve geçimleri konusunda asırlar sonra ilk kez sıkıntıya düşmüştü.

O akşam Szymanski malikanesinde akşam yemeği her zamankilerden biraz daha gergindi. Lord Szymanski, bir süredir boynuna yüklenen borçlarla uğraştığı için günden güne tükenen sabrıyla geçen hafta ingiltereye bir ziyaret gerçekleştirmişti. Geldiğinden beriyse ağzını bıçak açmıyordu.

Sebastian hizmetli kadın tarafından önüne konulan sebze yemeğine bir göz attı. Aile içindeki ekonomik krizin mutfağa kadar yansıması evin en küçük oğlunu endişeye düşürdü. Soylu gibi yaşayamamak kendisini korkutmuyordu ama ailesini korkutacağından emindi.

Bayan Szymanski geçen hafta kendisi ve kızına ipek kumaşlar alamadığı için kahrından iki gün tek lokma yememişti. Annesinin halini hatırlayınca göz devirmek istedi Sebastian. Soylu problemlerinin ufaklığı midesini bulandırıyordu, oysa dışarıda insanlar geçim sıkıntısından birbirini bıçaklıyordu.

"Yine mi bezelye yemeği?" Diye söylendi Adrea, çatalına aldığı yemeği tabağa geri dökerken. Sebastian oturup kız kardeşine taşradaki halkın bu yemek için bile günlerce çalıştığını anlatmak istedi ama sessiz kaldı. Kendisinkilerle aynı görünen sarı saçlara ve mavi gözlere baktı. Adrea soylu olmak için doğmuştu. Sert koşullar kıza göre değildi.

"Endişe etme, küçük hanım. Pek yakında hepimizi bu durumdan kurtaracaksın."

Lord'un sesi masadaki çatal bıçak gürültüsünü anında keserken bakışlar son birkaç ayda daha da yaşlanan adama döndü. Lord meraklı gözlerden kaçar gibi, önündeki tabağa bakıyordu.

"O ne demek baba?" Dedi Adrea kocaman mavi gözleriyle babasına bakarken. Bakışlarındaki tedirginliği yalnızca ağabeyi fark etti ya da etmek istedi.

Lord çatalını tabağın kenarına koyup boğazını temizledi. "Bir süredir içinde bulunduğumuz ekonomik buhran hepinizden çok beni boğuyor." Diye başladı sözlerine. "Geçen hafta belki bir çare bulurum umuduyla İngiltereye gittiğimi biliyorsunuz."

Sebastian geçen hafta yalnızca dört gün babası yerine evin erkeği olmuştu. Malikane sandığından büyükmüştü, onu öğrenmişti. Bir de hizmetliler sandığından daha azdı. Geçen sene kendileriyle çalışan bir kadının kovulduğunu öğrenince şaşırması yüzünden ayıplayıcı bakışları gördü. Yönetimle biraz daha ilgili olsa fena olmazdı.

"Bir baron toplantısına katıldım. Biraz iş konuşuldu ama gündem tamamen farklıydı. Herkes, kendisi orada olmasa bile Kont'un bir eş aradığını duyurmasını konuşuyordu."

Lord Szymanski'nin söyledikleri annesini ve kız kardeşini duraksatırken, Sebastian umursamazca çatalına batırdığı bezelyeleri ağzına yolladı. Soylular, soylu evlilikleri, ünvanlar ilgi alanında değildi. Babası zorla sürüklemedikçe davetlere katılmayı bile reddediyordu.

"Genç Oldham Kontundan bahsediyorsun değil mi? Geçen sene babası vefat etmişti?"

Lord, eşini başıyla onayladı. Konuşurken gözleri ara ara kızına kayıyor ve tepkilerini yokluyordu. Adrea, babasının bakışlarından aldığı sinyali yanlış yorumlamaya çalışsa bile gelecek hamleyi biliyordu. Burnunun ucu sızıldamaya başlarken kadife eteğini avucunda buruşturdu.

"Geçen sene bizzat kral tarafından kont ilan edildiği baloda görmüştüm onu ilk kez. Sebastian da benimleydi."

Sarışın'ın ismi geçer geçmez iki kardeş göz göze geldi. Sebastian'ın çatalı havada asılı kalırken geçen seneki İngiltere ziyaretini hatırlamaya çalıştı. Sadece yolun çok uzak olmasından söylendiğini ve kibirli baronları hatırlıyordu. Gözlerini yumup aklını yokladı. O gün kont ilan edilen görkemli bir adamı görmüş olsaydı mutlaka hatırlıyor olurdu.

sarışın, monarşiye karşı -ryansebHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin