"Dur, buraya gel!"
Arkamdan muhafızlar kovalarken ben bir çıkış yolu arıyordum.
Veee BİNGO
Muhafızlara kısa bir bakış atıp ilerde gördüğüm ağaca son hız koşmaya başladım.
Onlarda ne yapıcağımı anlamış olucaklar ki daha hızlı koşmaya başladılar, bir yandan da boşa bir çabayla bağırıyorlardı.
" yavaşla!"
"Hayır, hayır!"
"Hızlı olun, aksi takdirde kraliçe bizi öldürür!"
bunun gibi kafamı şişiren, prenses lütfen bize acıyın anneniz bizi öldürür, zırvalığı ve daha nicesi bla bla
Onları takmayıp koşmaya devam ettim.
Ağaca vardığımda bir anda zıpladım ve dala tutunup kendimi 360 derece çevirip bana yaklaşan muhafızların büyük bir çoğunluğunun kafasına ayaklarımı geçirdim.
Ve yarısı gitti yarısı kaldı
Dalı bırakıp yere atladım ve onların sersemlemiş halinden yararlanıp tekrar koşmaya başladım. Muhafızlara çok geçmeden peşime takıldı.
Krallığın sınırana vardığımda arkama kısa bir bakış atıp hemen duvarı tırmanmaya başladım.
Duvarın en tepesine geldiğimde kafamı kaldırdım ve...
Ağzımdan titrek bir nefes kaçtı, çünkü bu manzara tam anlamıyla büyüleyiciydi.
Güneş yeni yeni doğuyordu bu da ağaçları sanki altın rengi sapsarı yapıyordu.
Tutulan ayağımla düşüncelerimden sıyrılıp aşağı baktım ve bakmaz olaydım, bir tane muhafız ayağımı tutmuş bana gerizekalı bir şekilde sırıtıyordu.
"yakaladım seni"
Dediğine göz devirdim, ardından tuttuğu ayağımla ona tekme attım.
Sonuç, kafa üstü sülük gibi yere yapışan aptal bir muhafız.
Daha fazla vatik kaybetmemem gerektiğini hatırlayıp duvarın öbür tarafına geçip aşağıya doğru inmeye başladım.
Öbür taraftansa hala duvara tırmanmaya çalışıp beceremeyen salak muhafızların sesi geliyordu.
Onların seslerine sırıtıp başımı sağa sola salladım ve tekrar özgürlüğüme doğru koşmaya başladım.
Elimden alınan özgürlüğüme.
Ben koşmaya devam ederken bir anda yan tarafımdan bu yöne doğru koşan üç çocuk gördüm.
İlk başta normal insandır deyip çok takmadım ama onları benim gibi muhafızların kovaladığını görünce yüzlerini daha dikkatli inceledim.
Ayaklarım bir anda durdu. Buz kesmiş gibi benim olduğum yöne doğru koşan ve hala beni farketmemiş adamlara put gibi durmuş bakıyordum.
Bunları kimmiydi?
Bizim düşman kırallığımızın prensleri
Altemur Özgür, Barlas Özgür ve Çetin Özgürdü.Silkelenerek kendime geldim, tam tekrar koşmaya başlıycaktım ki, beni fark ettiler. Önce hafif bir duraksadım ama hemen kendimi toparlayıp tekrar koşmaya başladım.
O sırada onlarda arkamda benimle birlikte Muhafızlardan kaçıyorlardı.
Birbirlerini tanımayan bir prenses ve üç prens düşman krallıklardan olduklarını bildikleri halde birlikte özgürlüklerine koşuyorlardı.
Onlar her ne kadar farkında olmasalarda o gün birbirlerine güvenmişlerdi ve aralarında bir bağ oluşmuştu.
Hiç kopmamak üzere.
Hiç ayrılmamak
Birbirlerine olan güvenlerini boşa çıkarmamak üzere
Bu hikayeyi bir gün torunlarına ve çocuklarına anlatan insanlar gelene dek.
Onların hikayesi kaçarak başladı
Sonu ise...
🏰
Sonu ise finale kalsın kckcmxmc
İvettt,
Nasıldı bölüm
Yeni, çıtır bir yazar olduğum için öyle çok cattiri cuttiri olaylar yazamayorum malesef lcöcöcö
Neyseeee
Bir sonraki bölümde görüşürüz
Yorum ve oy yapmayı unutmayın
Muahh💋💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak kardeşler
Short StoryBir prenses düşünün yıllardır baskı altında yaşamış, abileri olduğundan habersiz ve özgürlüğü elinden alınmış. Şimdi de üç prens düşünün kız kardeşlerinden habersiz, baskı altında yaşadıkları ve özgürlükleri ellerinden alınmış. Peki Bir gün bu prens...