Lalisa'nın her şeyi zirvede hissettiği bazı anlar vardı.
Göğsü ağır bir şekilde inip kalksa bile nefesi kesilir, terli avuçlarını kıyafetlerine sürerken parmakları titrerdi. İçindeki dolup taşmaya yeltenen hisleri yutmaya çalışırken adrenalin damarlarına hücum edip yanaklarını kırmızıya boyardı. Sinsi bir virüs gibi vücudunun her yerine yayılır ve onu kendini kaybettiği bir döngünün içine sıkıştırırdı.
Mutluluk bazen bunaltıcıydı, içi kontrolsüzce kasılsa ve coşkuyla çalkalansa bile parlaması gerekirdi. O yüzden bazen, kalbinin buna daha fazla dayanamayacağını ve parçalara ayrılacağını düşünürdü.
Tıpkı o anda olduğu gibi.
Sık sık düşünürken buluyordu kendini, bu herkes için aynı değil miydi? İstediğiniz her şeyin vücut bulmuş hali tam önünüzde otururken, nasıl sakin ve hareketsiz kalabilirdiniz ki?
Binlerce ışığın altında gözlerinin her şeyden daha ışıltılı bir şekilde parladığını, dudaklarının şimdiye kadar gördüğü en alçakgönüllü ama çekici gülümseme için yanlara doğru uzandığını görünce, ona karşı çoktan kaybettiğini fark etmesiyle kalbi sıkıştı.
Onda çözemediği bir şey vardı. Ama onun sunabileceği, bir parçasını bile olsa koparabileceği her şeyin giderek daha fazlasını arzulamasına izin vermek kesinlikle Lisa için hoş bir duygu değildi.
Ona uzunca ve yoğun bir şekilde bakmaktan kendini alamadı, birinin fark etmesi gibi en ufak bir endişesi bile yoktu.
Yapmayacaklarını biliyordu. Bu odadaki hiç kimse onun için hissettiği ve yapacağı şeylerin yarısını bile tahmin edemezdi.
Çünkü Kim Lalisa, Jeon Jungkook'un kız kardeş gibi değer verdiği ve koruduğu çocukluk arkadaşından başka bir şey değildi. Bu hep böyleydi ve herkesin de böyle devam edeceğini düşündüğünden şüphe yoktu. Sonuçta aralarındaki bu güçlü bağı yaratan da aileleriydi.
Kim Holding ve Jeon Grup, uzun yıllardır hem iş hem de özel yaşam konularında, kıskanç dolu bakışların altında samimi bir dostluk sürdürüyordu.
Kim'ler çoğunlukla, bu imparatorluğu orta halli ama başarılı bir aile işletmesinden çok yükseklere taşıyan Kim Yejoon tarafından yönetilen Güney Kore'deki ihracat ve ithalat endüstrisindeki sarsılmaz konumlarıyla tanınıyordu. Güzel karısı Kim Dahlia'dan olan sevgili kızı Jennie'den ve küçük prensesi Lalisa'dan başka hiçbir şeye daha fazla değer vermezdi.
Jeon'lar ise ülke çapındaki Otel ve Spa'larıyla adını duyurmuş, eski toprak tüccar bir aileydi. Jeon Jungkook ailenin tek çocuğu, varisiydi ve babasının emekli olmaya karar vermesinin hemen ardından işlerini yürütme görevini babası Jeon Junghwan'dan memnuniyetle almıştı. O zamandan beri ülkedeki en başarılı ve gelecek vaat eden CEO'lardan biri olarak biliniyordu.
Ancak bu, sahip olduğu pek çok unvandan yalnızca biriydi.
Jeon Jungkook, tüm kadınların gözdesi seçkin bir bekardı, görünüşünden zekaya ve bol sıfırlı bir banka hesabına kadar, bir kadının isteyebileceği her şeye sahipti.
Lalisa, hiç kimsenin onun herkese gösterdiği buzdan kişiliğinin altında yatan cevherleri göremeyeceğini, gördüklerinden dahi bir parçaya sahip olamayacaklarını bilerek beyaz şarabını yudumladı ve huzursuz zihnini biraz da olsa rahatlattı. İçinde dönen tüm o yoğun duyguları uyuşturmak için şarap doğru seçim olmayabilirdi, ama elindekiyle yetinecekti artık.
Gerginliğinden kurtulmak için dudaklarını hafifçe ısırdı, kontrolü kaybetmeden önce bardağı koltuğun yanındaki küçük sehpaya koydu, akşam yemeğine daha geçmemişken bir bardağın tamamını içmenin doğru görünmeyeceğini biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unworthy | liskook
FanfictionKim Lalisa, Jeon Jungkook'a sahip olmaya kararlı ve bunun için herşeyi riske atmaya hazırdı. Jungkook ailesinin onunla evlenmesi için bulduğu kadından başkasına aşık olmasına, ve Lalisa ikisinden biri bile olmamasına rağmen.