...
Kapının ard arda çalmasıyla elinde ki bira şişesini kenara koydu altay.Eski, yıpranmış koltuktan kalkarak usulca ilerledi kapıya.Kapıyı açmasıyla keremin bağırması bir olmuştu."iyi ki doğdun!!"
Kırmızı şapkası hafif düşmüş,soğuktan yanakları ve burnu kıpkırmızı olmuş bir kerem vardı karşısında.Elinde ufaktan bir pasta vardı,kocaman gülümsüyordu.
"Sen benim doğum günümü nereden biliyorsun?"
"Ferdiden öğrendim"
Altay uzun zaman sonra bu kadar içten gülümsemişti.Sarıldı kereme,sıkı sıkı.
"Hadi içeri gel üşiyeceksin"
....
Kerem ağzında ki pastayı zor da olsa yuttu ve altaya döndü."neden doğum günlerini sevmiyorsun ki,bence çok güzeller"Altay burukça gülümsedi, Gözlerine baktı keremin."dokuz, bilemedin on yaşındaydım o zamanlar.Babam alkolik herifin tekiydi,annem zaten ortalarda yoktu.Babaannem de huysuz bir karıydı,benden de nefret ederdi."
Hatırlamaya çalışırcasına düşündü biraz."O gün de gene babam kahveye diye çıkmıştı.Benimde doğum günüm ya sabırsızca dolanıyorum evde.Babaanneminde iyi gününe denk gelmişim,en sevdiğim yemeği yapmış.Soruyorum sürekli babam gelecek mi diye.Gelecek,sana hediye bile almış diyor"
Gözleri doldu genç adamın, duraksadı."eee,geldi mi peki?"
"Gelmedi"
Tekrar çevirdi gözlerini sarı saçlıya."o günden sonra ne babam geldi,ne de ben doğum günü kutladım"
Kerem başını altayın omzuna yasladı.Nefesi boynuna geliyordu,altay elini keremin beline sardı."yarın müsait olursan çıkışıma gelsene,gezeriz"
"Gelirim ufaklık, gelirim tabii"
.....
Küçük olan gözlerinin önüne düşen kırmızı şapkasını düzeltti.İlkokul çocuklarının annesini aradığı gibi merakla arıyordu büyüğü.Bir süre sonra gözüne carptı kıvırcık oğlan.Üzerinde lacivert montu vardı,bukleleri rüzgardan sallanıyordu.Bir elinde sigarası vardı,gözleri etrafta keremi arıyordu.
Kıvırcık oğlanın gözleriyle sarışın çocuğun gözleri buluştu.İki tarafta aynı anda kocaman gülümsedi.Küçük dünyaları,koca gülüşleri vardı.
Sarışın çocuk hızla koşmaya başladı.Altay bir baba gibi açtı kollarını.Sıkı sıkı sarıldılar,kerem altayın omuzlarında yetişmek için ayak uçlarına çıkmıştı.
Altay kolları ile sarmaladı keremi,kendi bedeni arasında kaybetti adeta."ne yaptın bakalım bu gün?"
Kaldırdı kafasını kerem,yine o büyüleci gülüşünü yaptı."sanat okuyan enayi ne yapar, boyalar falan işte,ama seviyorum"
Altay gülümsedi bir kaç güzel sözler mırıldandıktan sonra keremin omzunda olan eli ile keremi biraz daha bastırdı kendine.Fakültenin bahçesinden çıktılar.Nereye gittiklerini bilmeden yürüyorlardı.
Kerem nefret ettiği, sevdiği hocalardan bahsediyor,Altay onu dikkatle dinliyordu.Ara ara gözünün önüne düşen kırmızı şapkasını düzeltiyordu.
Altay boynunda ki sarı atkısını çıkardı ve keremin boynuna sardı.Soğuktan kızarmış yanaklarını öptü.Denizin hışırtıları,sahil kenarında ki sokak satıcılarının sesi bu aşkı bir başka yapıyordu.İkiside bunun aşk olduğunu bilmeden yaşıyordu.
"Ne yemek istersin,ben çok acıktım"Kerem aniden gelen soruyla bir süre düşündü.Gözü simit satan adama takıldı."simit"Altay kaşlarını çattı."emin misin?"Kerem gülümseyerek kafa salladı.
Altayın koluna girdi ve simitçinin yanına doğru ilerlediler.Altay elinde ki simidi kerem uzattı."al bakalım ufaklık"
Kendi simidinide aldıktan sonra denizi gören bir banka ilerlediler.Dip dibe oturdular banka,biraz soğuktan, çokça aşktan.
"Ben sana gecmişimden bahsettim,sende bahsetmek ister misin?"
Kerem dudaklarını birbirine bastırdı."benim annem var sadece,başka kimse yok"
"İstanbul'da mı yaşıyor?"
Sarışın çocuk kafasını gökyüzüne kaldırdı,uzun uzun baktı."gökyüzünde yaşıyor."Kıvırcık oğlan mahcupça eğdi kafasını.
........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
incir reçeli •Alker•
RomanceBayındır'Aktürkoğlu "İncir reçeli sendin aşkım." (minific)