AH SONUNDA YENİ BÖLÜM GELDİ! İLK BÖLÜMDEN İTHAF MI OLUR DİYECEKSİNİZ AMA O BENİM CAST VE KURGUMDA BÜYÜK DESTEK OLDU. SENİ SEVİYORUM ŞAPŞİRİK...
BİLİYORSUNUZ YENİ HİKAYE, İLK BÖLÜM VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN. KÖTÜ YAZDIKLARIM DA OLABİLİR LÜTFEN ONLARI DA SÖYLEYİN.HATALARI BİLMEZSEM DÜZELTEMEM.
İYİ OKUMALAR...
*******
Kendimi bildim bileli yalnız kalmayı çok sevsem de bugünü ailemle geçirmekten de sıkılmıyordum. Sabah kalkar kalkmaz kahvaltya gelmem zor olsa da başımı yastıktan kaldırıp gelebilmiştim. Ailemin tek çocuğuydum. Onlardan ayrı yaşamak istediğimi söylediğimde bir şey söylemeseler de devamlı gelip gitmemi istemişlerdi. Washington'dan uzaklaşmamı istememişler sadece şehir içinde kalmam konusunda ısrar etmiş ve kazanmışlardı. Hatta okulum sebebiyle Washington Üniversitesi'ne en yakın caddeden ev almıştık. Babamın hastanesine de yakın oluyordu böylece. Yanlarından ayrılmıştım. Yani galiba..
Kahvelerimizi almış bahçede oturmaya devam ederken bir an sohbet dışı kaldığımı fark ederek annem ve babama döndüm. ''Hastanede çıkan kavgayı herkes konuşuyor baba. Gerçekten iki doktor kavga etti mi?''
Kahvesinden bir yudum alan babam gülümseyerek karşılık verdi. ''Tanrım! Bu haberler ne kadar çabuk yayılıyor. Çok da önemli değildi meleğim. Bir sıkıntı yok.''
Ben de gülümsediğimde annem çoktan söze girmişti. ''Michael, acaba gazetelerde ve dergilerde yer alan haberleri kaldırsanız olmaz mı? Herkes onları konuşuyor. Başhekim olarak bence bunu yapabilirsin.''
''Aslında haklısın Miranda''
Annem ve babam bu konu hakkında konuşmaya devam ederlerken ben de buradaki odama geçip dolabmı tekrar karıştırmaya başladım. Her gelişimde burada bir şeyler unutuyor sonrasında da kendi evimde bulamıyordum. O sırada baş ucumda bıraktığım fotoğraf dikkatimi çekti. Bu fotoğraf da 6 yaşımdaymışım. Babam daha küçük hallerimin bir yangında yandığını söylemişti. Fotoğraflarım 6 yaşımdaki hallerimden başlıyordu. Ama en değerlisi buydu galiba. Annem, babam ve ben...
Dediğim gibi ailemin yanında geçen günün en sonunda evime adım atabilmiştim. İki gün sonra temizlik şirketi bir bayan gönderecekti nasılsa diye düşünerek dağınık odama girdim ve direk yatağa uzandım. Yorucu bir gündü. Kesinlikle hemen uyumam lazımdı.
Uyandığımda öğle olmuştu neredeyse. Kalkıp bir kahve yaptım kendime. Kahvaltı yapmayı oldum olası sevmezdim. Annem zorla yedirirdi ama burası benim evim olduğuna göre sıkıntı yoktu. Pijamalarım, dağınık saçlarım ve kahvem ile televizyonumun karşısına geçtim.
Ayaklarımı orta sehbama uzatmış boş boş televizyona bakıyordum. Telefonuma gelen mesajın sesini duyduğumda yerimden kalkıp ayaklarımı sürüyerek yemek masasına yöneldim. Telefonun şifresini girerek mesajı açtım.
''Rose Cafe'ye gelmelisin.''
Mesaja ve numaraya tekrar baktım. Numara yabancı birine aitti ve Rose Cafe diye bir yer bilmiyordum.
''Sizi tanımıyorum. Sanırsam yanlış numara''
Normal şartlarda mesaja cevap vermezdim ama karşımdaki kişinin beklemesini istemedim. Kendimden emin şekilde koltuğuma geri dönerken terar mesaj sesini duyduğumda oflayarak geri dönüp mesajı açtım.
''Hadi ama Emma şaka yapıyor olmalısın. 14.00'de orada ol!''
Karşımdaki kişinin dalga geçiyor olması gerekiyordu. Sadece adımı bilmesi ve numaramı bulması normaldi. Cevap dahi vermeden televizyon başına geri döndüm. Ortamın ne kadar dağınık olduğunu fark ettiğimde kalkıp sehpa üzerindeki bardakları alıp mutfağa yöneldim. Bulaşık makinesinin icadi en çok benim gibi dağınıkların işine yaramıştı.