insanları dolandırmayı seviyorum.
lafı dolandırmayı, hayatı dolandırmayı, ipi dolandırmayı; karmakarışık ve arapsaçına döndürmeyi,
yalan söyleyip ya da söylemeyip onları kandırmayı,
bana inandıklarını yüzlerinde görmeyi,
ama hiçbir şey bilmeyişlerini.
ve bunu iyi de becerdiğimi düşünürdüm.
ama park chanyeol kollarını birleştirerek bir omzunu kapıya yaslamışken ve üzerinde sadece belinden düşmek üzere olan pantalon varken, kehribar rengi gözlerini kısıp bana bakarken ve kesinlikle yüzünde bana inanan bir ifade yokken, "ben bu numaraları yemem." dediğinde belki de bu işi beceremiyorumdur diye düşündüm.
belki de o beni kandırıyordu, dolandırıyordu, lafı dolandırıyor, ipi dolandırıyor, boynuma doluyor, karmakarışık ve arapsaçına döndürüyor.
ve bunu iyi de beceriyor.
belki de beni o nilüferlerin içine atıyor ama o da biliyor, şeytan boğulmaz.
...
imwont
bok gibiyim bu yuzden bunu yaziyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fuleela'ymış hayaletin adı nilüferler söyledi/ chanbaek
Randombaekhyun yalan söylüyor. mutfakta chanyeol flyday chinatown dinlerken, baekhyun'a yemem ben bu numaraları diyor. baekhyun' o ana dek o günün uçuk bir sezen aksu akşamı olduğunu bilmiyor. tahtadan düşüyor. kafayı kırıyor.