DOĞUM GÜNÜ VE HÜZÜN

21 4 0
                                    

Herkese merhaba;

Bu yazdığım ilk romanım.Umarım romanımla sizleri mutlu edebilir ve beni desteklemenizi sağlayabilirim. Klişe konuşarak daha fazla zamanınızı almak istemiyorum. Şimdiden beni destekleyen herkese teşekkür ederim.

Penceremden yüzüme yansıyan ışıkla sabah olduğunu yeni anlayabilmiştim. Saatlerce elimde olan telefonumu bir kenara koyup,banyoya doğru ilerledim. Yüzümü yıkadıktan sonra aynaya bir göz attım. Hala uyumamış olmanın halsizliği göz altlarıma yansımıştı. Çok umursamadan mutfağa geçtim. Ve her sabah ki rutinimi tekrarlayarak buzdolabının kapağını açtım. Okula gittiğimde sahiden tok tutacak bir kahvaltıya ihtiyacım olduğundan dolayı güzel bir kahvaltı hazırladım. İyice doyduktan sonra sofradan kalkıp odama geçtim ve daha dünden hazırladığım kıyafetlerimi üstüme geçirdim. Saçlarımı düzleştirdikten ve topladıktan sonra üstlerine tatlı görünen birkaç çıt çıt toka yerleştirdim. Çıkmadan son kez aynaya baktığımda dün gecenin izleri olan morlukları fark ederek göz altlarıma kapatıcı sürdüm. En azından doğum günümde kendime özenmeliydim, yani ben öyle düşünüyordum. Son olarak çantam ve telefonumu alarak evden çıktım. Çok erken çıktığım için yolda oyalanarak gidiyordum. Bir market öte de olan okuluma şöyle bir baktım. Bugün benim için çok farklı bir günken arkadaşlarım için sadece bir sınav günüydü. Okuldaki kimseye doğum tarihimden söz etmemiştim. Doğum günümün sadece ailem tarafından kutlanmasını severdim.Fakat ailem bundan iki sene önce bir trafik kazasına karışarak ölmüştü.Ailem bunları yaşarken ben Vance teyzemlerdeymişim. O günle ilgili pek birşey hatırlamıyorum. Tek bildiğim o gün deliler gibi ağladığım ve o günden sonra bana kalan ev ve birkaç eski fotoğraf...

Ben bunları düşünürken arkamdan gelen bağırma sesi ile irkildim. Bağıran kişinin Afra olduğunu fark ettim. Daha sonra Afra koşarak yanıma geldi." Günaydın" diyerek sıcak gülüşünün ardından endişeyle bana bakarak daha ben karşılık veremeden sordu: "Sınava hazır mısın?"
Kendimden emince gülümseyerek "evet cevabını verdim. Sonuçta bütün gecemi telefondan konu dinleyerek geçirmiştim. Konuşa konuşa sınıfımıza girdik. Sırama oturur oturmaz uykumu alamadığım için sıramın alt gözünde sakladığım mini yastığımı çıkardım ve sıranın üstüne yerleştirdim. Mini yastığımı kollarımla sardım ve başımı üstüne yerleştirdim. Çok geçmeden rüyamın içine kadar gelen Efil sesiyle uyandım. İsmimi söyleyen kişinin tarih hocamız Kayra olduğunu fark edince yüzüme bir mahcupluk ifadesi yerleşti. Aceleyle mini yastığı tekrar sıramın altına koydum. Kayra hoca sınav kağıtlarını dağıltıyordu. Sıra bana gelince "sanırım dün gece yeterince uyuyamadın?"
diye sorunca tekrar mahcup ifademi takınarak sadece "evet " diyebildim. Elime verilen sınav kağıdının üzerinde göz gezdirdim. Çoğunun cevabını biliyordum. Kalemimi elime alarak cevapları unutmamak adına hızla yazdım. Sadece iki soru bilememiştim. Soruların üzerine iyice düşündüm ama yine de cevapları bulamamıştım. Son dakikalara doğru kağıdımı teslim ettim. Tenefüs zili çalınca herkes gibi ayağa kalktım ve doğruca lavaboya indim. Aynadan kendime baktıktan sonra tekrar sınıfa çıkıp sırama oturdum. Afra yanıma geldi ve kimlik kartımı bana doğru uzatarak "yere düşürmüşsün" dedi. Tam kartı elinden alacağım sırada "bugünün doğum günün olduğunu bana ne zaman söyleyecektin?" dedi trip atarcasına. Ona bakarak" ailem öldüğünden beri doğum günlerimi kutlamayı bıraktım" dedim sert bir ifadeyle. Afra duyduğu sözlere üzülmüş olacak ki usulca yanıma oturarak bana sarıldı. Anlaymadığım bir ifadeyle yüzüme bakarak " yine de iyi ki doğdun" dedi. Onun bu tavrı belli etmesem de hoşuma gitmişti. Biz bunları konuşurken kayra hoca sınıftan içeri girdi. Hepimiz merakla elinde ki sınav kağıtlarına bakıyorduk. O sırada arka sıradan bir soru yükseldi. "Hocam sınavları okudunuz mu!" soruyu soran sınıfın başarılı öğrecilerinden Safa'ydı. Tabi ki hepimiz Kayra hocanın vereceği cevaba hazırlandık. Kayra hoca Safa'ya bakarak koca bir tebessümle " evet" cevabını verdi ve sınav kağıtlarını okumaya başladı. Sıra bana gelince heyecanla hocaya baktım. Hocanın ağzından çıkan seksen sayısı pekte hoşuma gitmemişti. Sonuçta tüm gece tarihe çalışmıştım. İstediğim notu alamayınca yüzüm düştümüştü. Neyse ki ders hızlıca ,ben kafamı sıraya yaslamadan geçip gitmişti...
Okul bittiğinde yeterince yorgun olmama rağmen kendimce şu kararı verdim. Ne kadar kötü olduğunu bilsem de teyzem Vance'nin evine gidip bugünün doğum günüm olduğunu hatırlatacaktım. Adımlarımı hızlandırarak Vance teyzemin evine vardım. Kapıyı çekingence çalarak beklemeye başladım. Çok geçmeden kapı açıldı. Büyük kuzenlerimden Vernon ,Vance teyzeme bağırarak şunları söyledi:
" anne teyzesinin lanetlisi gelmiş" . Peşinden Vance teyzem "onu içeri al " dedi sinsi bir sesle. İçeri girdiğimde teyzemin ürkünç ,sinsi sesiyle baş başa kaldım ve tabi bana bakan dört iri gözle,istemsizce ürperdim. Aradan bir gerginlik fırtınası geçti. Çok geçmeden Vance teyzem "ne için buradasın?" diye sordu. Sorusuna cevap veremeden Tylor atıldı" benim tahmin etmemi ister misin ?" Sadece gözlerine bakabildim ağzımı bıçak açmadı. Vance teyzem "Yoksa bugün doğum günü mü? diye sordu. Ardından etraf sesizleşti, herkes vereceğim cevabı bekliyordu."Amacı gayet açık değil mi ?" sessizliği bozan Vernon oldu. Peşinden Werner bana bakarak " neden ona istediği şeyi vermiyoruz o zaman?" Ailecek bana karşı bir çete kurmuşlardı sanki.Vance teyzem Tylor ve Vernon' a anlamadığım bir işaret yaptı. Tylor ve Vernon içeri doğru yol aldı. Bense karşıma ne çıkacak korkusuyla tir tir titriyordum. Çok geçmeden Tylor ve Vernon ellerinde bir pastayla yanıma geldiler. Tylor pastanın üzerindeki mumları göstererek " dilek tut ve üfle " dedi. Suratında haylaz bir ifade vardı. Bense korkarak başımı hafifçe eğdim. Dileğimi tuttum ve tam pastanın mumlarını üflemek için hazırlandığım sırada yüzümde bir ağırlık hissettim. Pastayı yüzüme fırlatmışlardı üzüntüme hakim olamadan yüzümü çevreleyen kremşantiyi sildim.Vance teyzem, Vernon, Tylor ve Werner'in dalga geçme sesi beynimde yankılanıyordu. Bana "seni küçük lanet "diye sesleniyorlardı. Göz yaşlarıma hakim olamadan kapının kolunu kavradım. Dışarı çıktığım sırada yağmurun yağdığını yeni fark etmiştim. Hiç birşey umrumda değildi sadece koşuyordum. Ayaklarım beni Anne ve babamın mezarına kadar getirmişti. Babamın mezarının başına oturdum. O kadar perişandım ki keşke bende onlarla olabilsem diye düşünüyordum. Babam ve annemle yeterince dertleştikten sonra eve gitmek için ayaklandım ve göz yaşlarımı sildim.Yerde duran okul çantamı elime aldığım sırada ormanın içinde ki mavimsi parıltıyı gördüm.

GEÇİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin