D-day
Şaşkınlıkla ekrana bakakaldı Hyunjin. Kimdi bu adam ve neden çekmişti tüm bu acıyı?
Hemen numarayı aramaya koyulmuştu. Ancak telefon çaldığı gibi hattın kullanılmadığını söylüyordu. Gitmişti yani. Kendi aptallığından dolayı belki de bir hayatı yarım bırakmıştı.
Saat sabaha gelmişti. Birazdan hazırlanıp çıkması gerekiyordu işe gitmek için. Fakat göz yaşları sanki ona inat gibi dökülüyordu inci inci. Ne zaman ağlamaya başladığını o da bilmiyordu. Ya da neden ağladığını. Belki bir dolandırıcı öylesine yazmıştı bunları? Hayır hayır, olamazdı bu. Öyle olsaydı bazı kısımlar onun canını bu denli yakacak kadar kırıcı olmazdı.
Huzursuzluğunu hissedip yanına gelen Kkami ile biraz olsa gülümsemiş ve minik köpeğini kucağına alıp, sanki ondan güç bulurmuşcasına sarıldı.
Balkona doğru ilerleyip gökyüzüne baktı. Minho'yu görebilirmiş gibi. Ne demişti? Uçağı kalkmak üzereydi. Bunu dedikten neredeyse üç saat sonra mesajları görmüş ve okuması bittikten sonra aramıştı ama nafile. O yüzden gökyüzüne baktı. Belki Minho orada geçen uçaklardan birindeydi. Tam bunu düşünürken geçen bir uçakla mırıldanmadan edemedi.
"Eğer oradakilerden biriysen Minho, umarım mutluluğunu bulursun."
.・。.・゜✭・.・✫・゜・。.
"Hyunjin! Artık dikkatini bana verebilir misin?"
Telefonu açtıktan önceki güne kadar yazılmış tüm o okuduğu mesajların etkisinden kurtulamayan Hyunjin kendisine seslenen Seungmin'i son serzenişine kadar duymamıştı. Ancak son kısımda daha yüksek çıkan sesi dikkatini çekmesine yetmişti.
"Özür dilerim, kafam biraz dolu." diyebilmişti sadece. Çok merak ediyordu Minho'yu. Hiç tanımadığı ve muhtemelen de asla tanımasına imkan olmayan bu çocuk şimdi ne yapıyordu acaba?
"Neye dolu kafan bu kadar senin?" demiş ve Hyunjin'in başına masaj yapmak için oturduğu sandalyeden kalkmıştı Seungmin. Genelde kafası düşüncelerle dolu olduğu zamanlarda başı çatlayacak kadar ağrırdı. Arkadaşları da masaj yaparak geçirmeye çalışırlardı.
Masajın etkisi ilk anda itibaren kendini gösterirken bir süre sonra Hyunjin konuştu. "Bir kişi var," cümlesini tamamlamasına izin vermeyen şey Seungmin'in yüksek sesi olmuştı. "Bir kişi mi var? Ne zaman söyleyecektin çocuklarınız olunca mı?"
Seungmin'in ütopik hayalleri Hyunjin'i dehşete düşürmüştü. Hani en dramatik kendisiydi? Şu an Seungmin kendisini ona katlamıştı! "Seungmin tanrı aşkına daha cümlemi tamamlamadım ben! Hayatımda kimsenin olmadığını biliyorsun. Bu kişi, değişik?"
Kendi de anlam veremediği için tam anlamıyla anlatamamıştı Seungmin'e. "Değişik derken?" Cevabı kendi de düşündü Hyunjin. O sırada masajına devam eden arkadaşı işleri kolaylaştırıyordu. Bir süre sessizlik sonrası, "Numara komşusu muhabbeti vardı, hatırlarsın belki. Benim telefonum kilitliyken atmış mesajları hep. Düne kadar da devam etmiş. Ben bu sabah açtığım için yeni okuyabildim. Keşke tanıma şansım olsaydı dedim kendi kendime Seungmin. Canı çok yanmış ve öyle ki bu acıları hâlâ yenmeye çalışacak kadar da bağlı yaşama. Aradığımda telefonunu çoktan kapatmıştı ve belki ben o saçma sapan şifreyi unutmamış olsam ona yardım edebilecektim. Şimdi ise belirsizliğin içinde gitti."
Dedikleri bittiğinde anlattıklarını sindirmesi için bekledi bir süre Hyunjin. "Nereden biliyorsun?" Gelen cevap şaşırtmıştı. "Neyi" dedi anlamadığı için.
"Belki senin cevap vermemendir onun ihtiyacı olan. Bunu nereden bilebilirsin ki? Hâlâ devam etmek istediğini söyledin, demek ki sadece anlatmak istemiş. Karşılık beklemeden. Bu açıdan bakmayı denedin mi?" Seungmin cümlelerini bitirdiğinde Hyunjin'in aklında Minho'nun cümleleri yankılandı.
Umarım bu uygulamayı kullanmayan birisisindir ve yazdıklarım bir günlük defteriymiş gibi sonsuzlukta kaybolur.
neyse ki hâlâ ortalarda yoksun da gerçek birisini zan altında bırakmadığımı düşünüyorum
çünkü ben artık cevap beklemeyi geçtim insanlardan, dinleseler yeter diyordum
Haklıydı Seungmin. Minho'nun ihtiyacı olan bir teselli değil, içini dökmekti. Bu biraz da olsa içindeki yangını dindirmişti. Ama tamamen sönmesi imkansızdı şu an için. Bir süre daha sindirmesi lazımdı olduğu her şeyi.
Kaç dakika geçti saymadılar. Seungmin masajına devam etti, Hyunjin ise düşünmeye. Bir süre sonra çalan kapıyla ikisi de odaklarını oraya çevirdi. İçeri giren Chan ve tanımadıkları kızıl saçlı adam onlara bakıyordu.
"Seungmin, Hyunjin. Size yeni dansçımızı tanıtmama izin verin; Lee Minho. Lee Know sahne adıyla burada bizimle birlikte olacak."
🪽
Final.
Okuduğunuz için teşekkür ediyorum ♡ Bu kitabın bir sonu tam olarak olamazdı. Kafamda hiç canlanmadı maalesef çünkü olay Minho'nun çaresizliğini yansıtmaktı. Bu sebeple ona yeni bir başlangıç kazandırıp bitirmekti en doğru olan. Biraz eksik kalsam bile olması gereken buydu. Hepinize okuduğunuz için teşekkür ederim. Diğer kurgularda görüşmek üzere 😽 Sağlıkla kalın!
not: jisung ikisinin de tanıdığıydı ama bir bağ olmadı onlar için, denk geliş diyelim ona :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost, hyunho ✓
FanfictionBirkaç gündür telefonu kilitli olan Hyunjin, telefonunu açtığında bilinmeyen numaradan gelen mesajlarla karşılaşır. 🎶 lost by maroon 5