Bugün bu iş bitecekti.Gerekirse kanla, gerekirse güzelce.
Üzerinde altın işlemeleri olan silahıma baktım, büyük günün bugün olacağına dair bir ses vardı içimde.
Kimim ben?
Ailem ve çevrem önemli biri olduğumu söyleyip duruyor ama açıkçası onların dediklerinin haricinde kim olduğumu bilmiyorum.
Sadece adım...
Hwang Hyunjin.
Farklı bir şekilde yetişeceğimi, diğer çocuklardan farklı olduğumu anlamam uzun sürmedi.
Normal değildim, daha doğrusu normal bir aileden gelmediğim için normal biri değildim.
Yıllarca bu söyleniyordu bana.
Şimdi elimde sıkı sıkıya tuttuğum silahla karşımdaki eve baktım.
Kendim için değil, bana söyleyenler yüzünden buradaydım.
Çevresi kayalıklarla bezenmiş olan yere göz gezdirdim, ardından tam karşıma baktım.
Biraz sonra onu görecektim.
Bu benim nefesimin düzensizleşmesine yetiyordu.
Bir anda kontrol elimden kayıveriyor o iplerimi sıkıca tutuyordu.
Lee Minho, beni gerçekten heycanlanırıyordu.
Ondan korktuğum için mi, yoksa tehlikede hissettirdiği için mi bilemiyorum.
Haven ve Savage.
Normal birine sorsanız hiçbir şer ifade etmeyecek bu sözcükler benim varoluş sebebim.
Yaşıyorsam Haven sayesinde, varsam Haven sayesinde.
Ama benim gibilere sorsan şunu diyebiliriz.
Kore'nin önde gelen iki mafya kuruluşu.
Ve ben bu dünyaya yedek olarak geldim.
Asla abim gibi olmadım, o kadar istekli ve azimli...
Ne kadar istediyseler de olamadım işte.
Bir şeyler yapıyor olsam bile robot gibiyim.
Kafamda yine bu düşünceler dönüyor.
Ve adımlıyorum onun evine doğru.
Savage.
Lee Minho'nun ailesinin kurucusu olduğu mafya örgütü.
Minho benim gibi değil, bu işe dört kolla sarılmış, adeta bunun için doğmuş.
O tek kelimeyle kusursuz, profesyonel...
Kıkırdayarak bakıyorum elimdeki silaha, yürek yemiş olmalıyım.
Belime yerleştiriyorum ve saçımı düzelterek yürüyorum.
Zaten bahçenin avlusundaydım, o koca avludan şeytanın inine doğru yürüyorum.
Evin en üst katındaki terastan bakıyor bana.
Dudağındaki sigarayla gülümsüyor.
Duruyorum olduğum yerde ve sadece bakışıyoruz.
Hiç bir şey demeden geriye doğru gidiyor ve onu gözden kaybediyorum.
Önümdeki kapı açılıyor ama kimse yok gibi.
Kaşlarım çatılıyor, ama giriyorum içeri.
Dudağımın kenarındaki ufak gülümsemeyle konuşuyorum.