2

144 31 28
                                    

"Hyung, yungi hyung"

İki yaşındaki minik Hoseok Yoongi'nin peşinde dolanıyor, yaklaştığı an kıyafetinden yakalamaya çalışıyordu kendinden 3 yaş büyük çocuğu.

Kıyafetini tutmuş ellere bakıp sinirle ittirdi Yoongi.

Nefret ediyordu bu çocuktan.

O doğduğundan beri annesi ile uyuyamıyordu.

'Evlisiniz' diyordu Bayan Min.
'Geleneklere aykırı, kaç yaşında olursa olsun kocanla uyumalısın' Diyordu, bağıra bağıra ağlayan oğlunu umursamadan bebekle bırakıyordu.

Tek bir hedefi vardı çünkü onun.
Oğlunu tahta geçirmek.

Zavallı Yoongi, 3 yaşından beri her akşam bebek ağlaması sesi ile uyanıyor, küçük çocuğun sütunun içirilmesini, altının değiştirilmesini izliyordu.

Annesi 10 yaşına gelince Hoseok ile onun ilgileneceğini söylemişti, bundan daha çok nefret ediyordu Yoongi.

"Bırak! Bırak beni!"

Ağzındaki emzik ile kafasını eğdi Hoseok, gülerek kollarını uzattı iyice.

"Hyung"

Sürekli sarılmak istiyordu Hoseok, yapışkan, uslu, oldukça güleç bir bebekti.
Yoongi yi de çok seviyordu.

Geriye doğru gitti Yoongi.
"Rahat bırak beni!"

Oyuncak arabasına doğru giden Yoongi, duyduğu hıçkırık sesi ile korkarak sarıldı kendinden 3 yaş küçük çocuğa.

"Hyung sevmiyo"
Daha kelimeleri bile düzgün söylemeyecek kadar küçüktü Hoseok, korkuyla daha sıkı sarıldı Yoongi.

Annesinin Hoseoku ağlattığını görüp yine üzülmesini istemiyordu.

"Seviyor, hyung minik hobasını çok seviyor ağlamasın hoba"

Saniyeler içinde sustu Hoseok, minik elleri ile sarıldı hyung'una.

Çekilip çocuğun elini tuttu ve kendisiyle beraber ilerletti Yoongi.

5 yaşında olmasına rağmen kendinden emin yürüyüşünü Hoseok minik paytak adımları ile takip ederken bahçeye çıktılar, çiçeklerin olduğu alana doğru ilerleyip oturdu Yoongi, Hoseok a gösterdi çiçekleri.

"Hoba, sen şimdi beni ne kadar çok seviyorsan o kadar çiçek topla, bende arabamı alıp geleyim olur mu?"

Kafa sallayıp emziğini emmeye devam ederek oturdu yere Hoseok.

Yoongi koşarak içeri girdiğinde kafası pahalı, bordo kumaşa çarptı, kafasını kaldırdı.

Bayan Park, kraliçe, Hoseok'un "annesi".

Eğilip gülümsedi Bayan Park, küçük oğlanın saçlarını okşadı, sonra etrafa baktı.

"Hose- kocan nerede?"

Evet, küçücük çocuk olmalarına rağmen evli çiftlermiş gibi muamele görüyorlardı.

Biri 2, birisi 5 yaşındaki iki çocuğa.

Bahçeyi gösterdi Yoongi.

"Bana çiçek topluyor efendim, bende arabamı alıp yanına döneceğim"

Kafa sallayıp doğruldu kraliçe Park.

"Bu akşam olacak toplantı yüzünden yemeye katılamayacağım, beni beklemeyin, oğlumu ağlatma tamam mı?"

Usulca kafa salladı Yoongi, koşarak oyuncağını almaya gitti.

Geri dönmemeyi düşündü ama o dönmezse Hoseok'un akşama kadar orada çiçek toplayacağını bildiğinden, döndü.

Hoseok bahçede, bıraktığı yerde yoktu.

Çok korktu, küçücük bir çocuktu, gözleri doldu.
Annesi ona çok kızacaktı, eşini kaybetmişti.

Sarayın bahçesinde endişeyle koşmaya başladı, muhafızlara çaktırmadan aradı küçüğü.

Göz yaşları yanağından akmaya hazırken, buldu küçük çocuğu.

Hoseok dudağındaki emziği emmeyi bir an bile bırakmıyor, beyaz gülleri çekiştiriyor, koparmaya çalışıyordu.

Kanla kaplanmıştı elleri, canı acısa bile yüzüne yansıtmıyor, koparmaya devam ediyordu.

Ona doğru koşup ellerini tuttu Yoongi.

"Ne yapıyorsun sen!"

"Yungi, bak, sen çiçek"

Hoseok umursamadan ellerini çekip kopardığı güllerden birini alıp yoonginin yanağına koydu beyaz yaprakları.

Anlamıştı Yoongi, Hoseok beyaz gülleri onun beyaz tenine benzetmiş, ondan toplamıştı.

Derin bir nefes alıp bebeğin ellerini tuttu, öptü.

"Bir dahakine benim seni gösterdiğim yerden ayrılma? Tamam mı"

"Yungi beğendi?"

"Yoongi beğendi, çiçekleri çok beğendi Hoba-ya"

Kral -Yoonseok-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin