Sebze toplama işini bitiren Felix bu sefer de eline bir kürek verilerek evlerinin önündeki bahçede görevlendirilmişti. Dedesi toprağı bellemesi gerektiğini -bunu çok anlamamıştı ama havalandırma gibi bir şeydi- söylemişti ve nasıl yapacağını göstermişti. Sonrasında da gübreleme yapacağını öğrendiğinde ciddi anlamda bayılacağını düşündü, bu kadarı da çok değil miydi?
"Yapamıyorum ben bunu ya..." Yarım saat boyunca elindeki küreği bir oraya bir buraya saplamaya çalışmaktan fazlasıyla yorulmuştu. Babası tarafından hiçbir itiraz dinlemeksizin sürgün edilir gibi buraya gönderilmesi, daha bir şeyler atıştırmadan ya da dinlenmeden iş yapmasının beklenmesi, yanında dert yakınacağı ne abisinin ne de arkadaşının olmaması... Tüm farkındalıkların bir anda yüzüne vurmasıyla aldığı derin nefes bile ağır hissettirdi kendine.
Elindeki küreği sinirle yanına fırlattı, alnına dökülen saçlarını başını sallayarak gözünün önünden çekmeye çalıştı Felix. "Tanrım... bir de iki ay kalacakmışım burada."
"İki ay mı?" Sağ tarafından alaylı bir sesin geldiğini duyduğunda yarım saattir topraktan ayırmadığı bakışlarını ne zamandır orada durduğunu ve kendisini izlediğini bilmediği gence çevirdi. Changbin de kollarını çitlere yaslamış, yüzündeki Felix'e göre son derece sinir bozucu olan gülümsemesiyle ona bakıyordu. "Bırak iki ayı sen iki gün bile dayanamazsın burada erkek güzeli."
Zaten yapması söylenen binlerce iş sinirlerini ayağa kaldırmıştı, bir de bu gereksiz derecede yakışıklı olmasına rağmen gıcık oğlanı çekemezdi Felix. "Dayanırım!"
Güldü Changbin, onunla çok eğleneceğini şimdiden anlamıştı. "Daha küreği bile düzgün tutamıyorsun. Nasıl dayanacakmışsın?"
Bir elindeki küreğe bir de karşısında keyifle onu izleyen genç adama baktı sarışın. Sabahtan beri o kadar çok şey üst üste gelmişti ki şimdi onun iki lafıyla bile her an sinirden ağlamaya başlayabilirmiş gibi hissediyordu. Hafiften dolan gözlerini belli etmemek adına birkaç kez kırpıştırıp yaşların geri gitmesini sağlarken küreği Changbin'in kafasına geçirmenin iyi bir fikir olup olmadığını düşünüyordu ciddi bir şekilde. "Dayanırsam ne yapacaksın? Ayaklarıma kapanıp özür dilerken ne kadar mükemmel ve becerikli bir insan olduğumu söyler misin? Hmm, ya da istediğim bir şeyi ne olursa olsun yapar mısın?"
Siyah saçlı olanın yüzündeki alaycı ifade daha da büyümüş, kendini kahkaha atmamak için zor tutuyormuş gibi bir hâl almıştı. "Tamam, yaparım. Ne de olsa iki güne kaçacağına eminim."
Küreği sertçe yere sapladı ve sinirle güldü Felix. "Gör bakalım kim kaçıyormuş." 'Seni de kendime aşık edip bu lafların acısını tek tek çıkarmazsam bana da Lee Felix demesinler.' diye geçirdi içinden.
Sarışın olan yere sapladığı küreği bu sefer daha sakin bir şekilde tutup kendince aşırı gıcık olduğu gence karşın ne yapacağını düşünürken yan evinin kapısı açılmış ve içeriden en az Changbin kadar yakışıklı biri söylenerek çıkmıştı. "Changbin hani on dakikaya buradaydın amına koyayım, nerede kaldın? Aa yeni komşu gelmiş. Merhaba!"
Felix farkında bile olmadan saçını kulağının arkasına atıp Changbin'in 'itici' olarak nitelendirdiği o ses tonuyla "Merhaba." diye cevap verdi gülümserken. Boyası solmaya başlamış mor saçları, keskin yüz hatları ve yapılı vücuduyla karşısında duran gencin haşmeti direkt kucağına atlamak istemesine neden olmuştu bir anlığına. 'Bu köyde de herkes heykel gibi herhalde.'
"Yeni mi geldin?" Sanki birbirlerini ilk görüşleri değilmiş gibi bir samimiyetle konuşuyordu mor saçlı olan. Changbin gibi çitlere yaklaştı, ilgiyle sordu. "Lee amcanın torunusun değil mi? Dünden beri torunum gelecek diyip duruyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Güzeli || Changlix
FanfictionBir elindeki küreğe bir de karşısında keyifle onu izleyen genç adama baktı sarışın. Sabahtan beri o kadar çok şey üst üste gelmişti ki şimdi onun iki lafıyla bile her an sinirden ağlamaya başlayabilirmiş gibi hissediyordu. Hafiften dolan gözlerini b...