minho gözüne çarpan güneş ışığıyla gözlerini ovuşturup ayaklandı. jisung'un onun için gösterdiği odada yatıyordu ve yanında jisung yoktu. belki bir klişe meydana gelir de onun yanında onun yatağında uyanırdı diye hayal etmişti bir anlığına. elini yüzünü yıkadı, cilt bakımını yaptı ve üstüne rahat bir eşofman altı ve bol bir tişört giydi. kapıyı açar açmaz burnuna dolan pankek kokusunu içine çeke çeke alt kata indi. jisung kahvaltı hazırlıyordu. neşeyle içeri girdi, utanmamaya çalışıyordu.
"günaydınn!"jisung gülümseyerek arkasını döndü. "günaydın."
"yardım edilebilecek bir şey var mı?""hmm, dolaptan ne yemek istiyorsan onları çıkarabilirsin. ben biraz daha uyursun diye rahat rahat hareket ediyordum. yarın sabah hazırlanmış bir kahvaltıya uyanacaksınız beyefendi." jisung mahçup bir şekilde gülümsedi ve pankekleri çevirdi.
"sorun yok jisung. hazır sofraya oturunca kendimi kötü hissediyorum, beraber hazırlamak daha güzel."
jisung gülümsedi. yaklaşık yarım saat sonra kahvaltı hazırdı. karşılıklı oturup kahvaltı yaptılar ve beraber sofrayı kaldırdılar. ardından balkona çıktılar. manzarayı izlerken minho "denize mi gitsek?" diye sordu. bu fikir jisung'un da aklına yatmıştı. "olur güzelim."
ikili hemen odalarına gidip şortlarını giydiler. ardından yürüme mesafesindeki sahile doğru yola koyuldular. jisung "hey, insanlardan uzak sessiz sakin bir sahil biliyorum. oraya gitmeye ne dersin?"
minho heyecanla jisung'a döndü. "harika olur derim!"
"o zaman şu tarafa dönüyoruz." tam tersi yoldan devam ettiler yollarına. "orada her türlü şeyi yapabiliriz, kimse bizi görmez ve duymaz." munzur bir bakış attı minho'ya.uzun bir yürüyüşten sonra ufak bir sahile geldiler. iki tarafı kayalıklarla çevriliydi. "jisung burası çok güzel!"
havlularını kuma serdiler ve minho çantasından güneş kremi çıkardı. jisung etrafa bakınırken konuştu. "arabayla gelip şezlong alırız bir dahakine. istersen şimdi gidip alabilirim?"
minho güldü. "saçmalama jisung, iyi böyle. otur şuraya da sana krem süreyim. ıstakoz gibi yanma da chan hyungun kızmasın."jisung güldü ve bir çocuk gibi bağdaş kurarak ellerini bacaklarına koydu. minho da karşısına geçti ve eline sürdüğü kremi önce yüzüne sürmeye başladı hayranı olduğunun. o kremi sürerken jisung gülümseyerek onu izliyordu dikkatle. böyle olunca utandı. hızlıca sürdü ve arkasına geçip geniş sırtına da sürdü. jisung minho'nun işi bitince kutuyu kaptı ve arkasını döndü. "sıra bende."
minho da jisung gibi bağdaş kurdu ve jisung'un yüzüne hafif hareketlerle dokunmasını izledi. jisung ise derin bakışlarla minho'yu inceliyordu. bir anda fazla yakınlaşıp dudaklarına bir öpücük kondurdu. minho utangaçca gülümsedi ve jisung onun bu hareketini görünce bir kere daha öptü ancak önceki kadar kısa değildi.
[...]
"bu jisung nerede?!" menajerin sinirle daldığı pratik odasında yere uzanıp dinlenmeye çalışan üyeler bir anda doğruldu. chan bir lider edasıyla, ki öyleydi, ayaklandı ve kollarını göğsünde kavuşturdu.
"jisung'un 3 günlük tatile çıktığını bildiğini sanıyordum. sürpriz mi oluyor?" oldum olası bu adamdan hiç haz etmiyordu.
"tatile çıkmak gibi bir hakkı olmadığını bildiğini sanıyordum christopher." aynı şekilde o da kollarını göğsünde birleştirdi. diğer üyeler şimdi ikili arasındaki gerginliği seyrediyordu.
"buna karar vermesi gereken kişi jyp. ondan önce de ben. bir grup lideri olarak zaten buna karar verip jyp'ye sundum." tamam, menajere de haber verip onay alması gerekiyordu. ancak bu adam yeniydi ve gerçekten işinde pek de iyi sayılmazdı. kendini bir şey sanıyordu ve bu bang chan için oldukça sinir bozucuydu. adamın tek isteği grup köpek gibi çalışsın, o da daha fazla para alsın. ancak onun üyeleri robot değildi, tatile ihtiyaçları vardı.
adam sinirle saçlarını çekiştirdi. "jisung'un aranızda en çok çalışması gereken kişi olduğundan haberin vardır umarım chan! rap yapmakta iyi olabilir ancak performans olarak kötü, dansı o kadar iyi değil. ödüller almak ve sektörü yaşımak istiyorsanız gereken şey tatil değil çalışmak!"
"gelip bana iş öğretmeye kalkma sakın! bu işi senelerdir yapıyorum ahmak herif! yüzde yüz senden daha çok tecrübeliyim ve daha çok şey biliyorum, daha çok şeyin farkındayım! bu sektöre yıllarımı verdim ve bu sektörde ünlü olmanın kolay olmadığını da biliyorum! nelerimi vermem gerekti haberin var mı senin? grubum için, müziğim için, uzaklarda da olsa bir insanın kalbine dokunabilmek için nelerimden vazgeçtiğim, nelerimi feda ettiğim hakkına en ufak bir fikrin var mı? bir sikim bildiğin yok tek istediğin para. jisung'un bu tatili istemeden önce hayvan gibi çalışıp hastanelik olduğundan haberin var mıydı? yoktu çünkü hastaneye gitmeye çekindiği için eve doktor çağırdım. vicdanen kendini nasıl rahatlatmaya çalıştığından haberin var mıydı? yoktu çünkü eline bir gram dahi olsa fazla para geçsin diye milletin götünü yalamaktan başka bir şey yapmıyordun. şimdi gelip burda bana ve grubuma ahkam kesemezsin. defol git şirketimden!"
içini dökmenin vermiş olduğu huzurla yere uzandı. hyunjin ve changbin sürünerek yanına geldiler. kocaman bir grup sarılması yaptılar. sarılarak uzanmaya devam ettiler ve chan mırıldandı. "sizin için neler yapabileceğimden haberiniz yok. sizin için dünyaları bile veririm."
***
selamm yfak bi yb ile karsinizdayim sonlara dogru neden dramatiklestirmisim hicbi fikrim yok ancak umarim hosunuza gider ve begenirsiniz! sizleri cok opuyorum cok seviyorum yorumlarinizi ve oylwrinizi bekliyorumm 💞💞✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the weeknd ↬ minsung
Fanfictionunknownuser: yine de seninle sabaha kadar seviştikten sonra seni kollarımın arasına alıp saçlarını okşarken the weeknd dinlemeyi hayal ediyorum ♤♤ tw: küfür, cinsellik side ships: hyunlix, chanchang, seungin