29 Ekim Özel: Cumhuriyet...

91 8 29
                                    

Türkiye gözüne giren ışıklarla yüzünü buruşturdu. Çoktan uyanmıştı ama yataktan çıkmak istemiyordu. Gözlerini araladığında perdeleri açan ev arkadaşı Suriye'yi gördü.

"Günaydın Türkiye!" dedi Suriye, elindeki Türk bayrağını sallıyordu. "Bugün uyuduğuna inanamıyorum!"

"Ne olmuş yani?" dedi Türkiye gözlerini ovalarken. 

"Bugün 29 Ekim! Cumhuriyetinin 100. Yılı! Tüm halkın bunu kutlarken sen uyuyamazsın." dedi Suriye ve Türkiye' yi çekiştirerek yatağından çıkarttı. "Hadi üstünü giyin de halka karışalım!"

"Bugün beni rahat bırakmayacaksın, değil mi?" dedi Türkiye giysi dolabını açarken. 

"Elbette!" dedi Suriye gülümseyerek ve odadan çıktı. 

Türkiye bej rengi bir gömlek ve altına beyaz bir pantolon giydi. Gömleğinin cebine sigarasını yerleştirdi, yakın gözlüklerini fesine yerleştirdi ve fesini de başına taktı. Ayrıca odadan çıkmadan silahını da yanına aldı.

Türkiye odasından çıktığında Suriye saatine bakarken onu sabırsızlıkla bekliyordu. "İşte geldin! Hadi, halkın bizi bekler." 

Her ülkenin topraklarının içinde boyutlar arası kapılar vardı. Türkiye' nin boyut kapısı bodrum katındaydı. Suriye ile aşağı indiler ve boyut kapısından geçtiler. Gri bir koridor ve yol ayrımı onları karşılamıştı. Türkiye ve Suriye ilerlerken önlerini biri kesmişti. Suriye panikle şaşırdığında Türkiye onu arkasını aldı ve yanına aldığı silahı çıkardı.

"Merhaba Türkiye" dedi bozuk görüntülü kişi radyodan gelir gibi çıkan bir sesle.

"Merhaba PKK." dedi Türkiye ve ona ateş etti. 

PKK çıkardığı hançer ile kurşunu resmen yok etti. "Ucuz numaralardan sıkılmadın mı? Beni ülke silahı ile öldüremezsin."

"En azından denemiş olayım." dedi Türkiye ve aslında Hitler'e ait olan silahı indirdi. "Neden buradasın?"

"Bayramını kutlamak istedim." dedi keyifli bir tonda PKK, "Cumhuriyetinin 100. yaşı sonuçta. Gerçi... hangi cumhuriyetten bahsediyorsak. Gerçekten halkına bakacak yüzün var mı?"

"Kapa çeneni PKK!" dedi Suriye öfkeyle. "Defol buradan!"

"Doğruyu söylüyor." dedi Türkiye iç çekerek. Hangi cumhuriyetten bahsediyoruz, hangi bayramdan söz ediyoruz?"

"Türkiye..." dedi Suriye üzgün bir şekilde.

"Sözde siyasetçilerin çalıp çırptığı cumhuriyet mi? Halkın koyun yerine konulduğu cumhuriyet mi?" dedi Türkiye ve öfkeyle yumruklarını sıktı. "Oylarla oynanan cumhuriyet mi? Laik olmayan bir ülkenin cumhuriyeti mi? Dinin sömürüldüğü cumhuriyet mi? Ülkenin vatandaşlarının çoğu Türk değil lan!" dedi Türkiye öfkeyle göz yaşları içinde. "Ne cumhuriyeti Suriye? Ne bayramı? Bu bayram günü değil, yas günü. Atamızın kemiklerinin sızladığı gün."

"Ama Türkiye, o kadar kan döküldü bu vatan için." dedi Suriye, şu anda o kadar garip bir dudumdaydılar ki... 

"Ve bu herkesin aklına sadece 1 gün geliyor." dedi Türkiye. Bayrak asıp süslü bir mesaj yazınca ülke kurtulmuş olmuyor. Cumhuriyet bu değildir. Cumhuriyet bir yaşam tarzıdır, bir gün değil, her gün cumhuriyettir ama bir bok olmuyor! Her şey daha kötüye gidiyor..."

Türkiye elindeki silaha baktı. "Sadece bir kurşunla bu işten kurtulabilir miyim..."

Suriye hemen Türkiye' nin elinden silahı aldı ve silah kabzasıyla Türkiye' nin suratına sertçe vurdu. Türkiye şaşkınlık içinde yere düşerken Suriye silahı onun başına dayamıştı.

"Bu kadar kolay mı vaz geçiyorsun? Atanın yaptıklarından, vaftiz babanın sana emanet ettiği ülkeden bu kadar çabuk mu vazgeçiyorsun!" dedi Suriye öfkeyle. "Ulan ben Türk bile değilim ve sana Türklüğün ne olduğunu yabancı bir ülke anlatıyor!" dedi öfkeyle ve silahı Türkiye' ye fırlattı. "Eğer bu kazar korkaksan, bu kadar acınacak haldeysen sık kafana. Atatürk iyi ki bu halini görmedi, sana acıyorum Türkiye, babana acıyorum, bu kadar zayıf birine sahip olduğu için!"

Suriye  arkasını dönüp giderken Türkiye sadece ağlayabilmişti. Şaşkınlık içinde gidişini izledi ve sonra PKK' ya baktı. Gülüyordu.

"İyi bayramlar velet." dedi PKK ve gri duvarların arsına karıştı arkasında hatalı ve renksiz bir leke bırakırken.

Türkiye ise kafasını duvara yaslamış halde durabiliyordu sadece. "Ben... bir Türküm." dedi Türkiye, unuttuğu bir gerçeği hatırlamış gibi. "Ben bir ülkeyim..." dedi. "Benim bir halkım var. 

Titreyen ayaklarıyla elinde sıkıca tuttuğu silahla ayağa kalktı ve İnsanların olduğu yol ayrımına ilerlemeye koyuldu. Yavaş başlayan adımlarından ardından girmeden önce resmen koşuyordu. İnsanların yanına girdiğinde büyük bir kalabalık ve kutlamayı gördü. Tüm binalar balkonlarına kırmızı beyaz bayrağı asmışlardı, insanlar coşku içinde bu inanılmaz günü kutluyordu. 

Türkiye gülümsedi ve gözlerini kapattı. Kendini daha güçlü hissediyordu. "Her ne olursa olsun benim galip gelecek kadar cesur, dayanacak kadar sabırlı ve içindeki merhameti kaybetmeyecek kadar anlayışlı bir halkım var."

Atatürk' ün söylediği sözler yapay zekadan oluşturulmuş seslerle hoparlörden yankılanırken bu sefer sevinçten gözleri doldu. O güzel ses kulaklarına doldu.

"Ne mutlu Türküm diyene!"

-

Bayramımız kutlu olsun!

Countryhumans Ortaya KarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin