1- yemek tarifi

25 3 4
                                    

"Aşk ne biliyor musun..?
Kalbimin kilitli olması ve haberin olmasa da anahtarı tutman. "

"İşin aslında birbirlerini seviyorlardı ama ikiside sevmeyi bilemeyecek kadar gençti."

Mavi'den

Genelde arkadaş edinme konusunda sıkıntılar çeken birisi değilimdir, gayet geniş arkadaş çevrem, güzel dostlarım var ve onlardan memnunum. Gerek yaptığım spor olsun gerek ailem olsun gerek okul olsun çokça arkadaş edindim. Notlarım ve okul performansım ile kesinlikle hocaların gözde öğrencisiydim. Okul denemelerinde, yarışmalarda ilk 3'e girmem çok basitti. Dış görünüşe fazla önem veren bir insan olmasamda kendi dış görünüşümü söylemem gerekirse, yakışıklıyım. Kesinlikle yakışıklıyım. Çoğu kız beni istiyor, bana çokça iltifat ve çıkma teklifi geliyordu. Maddi durumumuz iyiydi, bir abim-ablam veyahut kardeşim olmadığı içinde harcamaların bir çok kısmı bana oluyordu. Gözü fazlasıyla yukarılarda olan biri değilim, pahali ve imkansız türden şeyler fazla ilgimi çekmiyor. Kısacası arayabileceğiniz çoğu özelliğe sahibim..

Perşembe günü

Dersimiz boştu, yani hoca sınıftaydı ama konularımız yetiştiği için hatta ileride gittiğimiz için bizi boş bırakmıştı. Sınıf başkanlığı bendeydi, son 3 senedir durum buydu. Bizim tayfayla oturuyor son zamanlarda gerçekleşen şeyleri tartışıyorduk, sohbet muhabbet makara. :D
Kaya bize bir kızdan bahsetmeye başlamıştı, bizde onu dinliyorduk. Aşık olmuştu da kabul etmiyordu. Bu sırada Esra hoca beni yanına çağırdı, elime sınıf defterini tutuşturdu ve Yaşar hocanın yani müdür yardımcısının yanına gönderdi bir kaç işlem olacakmış. O işlemler işlenince tam tamam derken Yaşar hoca da elime bir defter tutuşturdu bu bizim sınıfımız defteri değildi. Elimde duran büyük sınıf defterine baktım hafif silik bir şekilde yazan şeyi okudum "11-C" yan sınıfımızdı.

Yaşar hoca bana bakmadan beyaz sayfaları çevirirken konuştu; "Bugün Canan hoca yok 2 dersleri boş olması gerekiyor nöbetçi hoca vardır sınıfta defteri oraya götür." Bana bakmasa da sanki görecekmiş gibi kafamı salladım ve hızla odadan çıktım öncelikle kendi sınıf defterimizi sınıfa bırakmış daha sonra yan sınıfın kapısını tıklatıp içeri girmiştim. Umut hoca içerideydi, Türkçe dersine giriyordu. Yaşar hoca, Canan hoca demişti demek ki ders matematikti. Umut hoca bana doğru bakıp "Buyur evlat?" Dedi.

Kısaca Yaşar hocanın söylediği şeyleri anlattım onayladı. Bana dönüp "benim kağıtları halletmem gerekiyor daha sonra Yaşar hocaya gidecek. O sırada yoklama alabilir misin?" Diye sordu ben ise onayladım. Zaten hayır demek gibi bir lüksüm yoktu bence. Umut hoca sınıfı susturmak adına "Vatandaş sus!" Diye gürledi. Deftere uzanıp açtım ve okumaya, not almaya başladım.

...

"Berna?"

"Burda."

"Kaan..?"

"Burda."

"Balım?" Ulan bu nasıl isimdi kendimi sevgilime sesleniyormuş gibi hissettim. İsim güzelde garip..

Balım dediğimde etrafa baktım arkalarda bir kız ağzı dolu ağzını açıp konuşmaya çalışıyor ve çırpınıyordu. Deftere döndüğümde "BUORDOOA" diye bir ses yükseldi. Hızla kafamı kaldırdım ve sesin geldiği tarafa baktım. Evet, bu oydu yemek yiyip çırpınan kız. Kıza baktığımda kendini yerlere atıp güldüğünü gördüm, ya kendini yerlere atıyor ya da gülerken arkadaşlarını dövüyordu. Bu sebeple ortaya gayet komik bir tablo çıkıyordu. İstemsizce dudağımın kenarı kıvrılmıştı, komik bulmuştum bu sebeple bir sırıtış belirmişti yüzümde.

Kaldığım yerden hızla yoklama almaya devam ettim ve en sonunda bitmişti, sınıfı da sayıp not almış Umut hocanın önüne koymuştum. "Aferin evlat." diye mırıldandı, kafasını sallayarak. Kafasıyla kapıyı işaret ettiğinde iyi dersler diyerek sınıftan çıkmış ve kendi sınıfıma girmiştim. Kaya'ların yanına geçtim, Emir sırıtıp kolumu sarstı kulağıma fısıldar bir biçimde "aşık olmuş bu" dedi. Bende gülmeye başladım, Kaya bizi duymuş olacak ki elinde bulunan kalemi gülle atar gibi bize fırlatıp "kes kesini seerrrrro" dedi. Ben üstüme alınmıyorum şerefsiz değilim ama Emir hayırsız şerefsizin teki. :D

Kaya olayı dağıtmaya çalışıp neden gittiğimi sordu bende anlattım. Hocanın bana görev verdiğini Umut hocanın orada olduğunu ve o kızı. Neydi adı? Bal.. Baly- neydi ya! He Balım! Çocuklara direkt "balım da böyle.." diye anlattığım için hepsi ayni anda bana dönüp "hea?" yaptı. Manitam veya hoşnut olduğum biri yoktu. Bu sebeple "balım" garipsenmişti. Hızla kızın isminin Balım olduğunu ve benim koyduğum bir hitap olmadığını açıkladım. Pek inanmadılar aslında ama banane, sonuç olarak yabancı bir kızdan neden bal olarak bahsedeyim ki??

Tüm bunlar yaşanırken saati kontrol ettim, teneffüse 5 dakika vardı tam o sırada beylik düzü hanı, canımızın cananı, bok operasyonuna çıkmış olan köylü Gilbo gelmişti. Köylü Gilbo, gerçek adıyla; Gilbert Karabey. Böyle söyleyince komik oluyor ama biz alıştık.

Babası bir Türk fakat annesi yabancı uyruklu, annesi İngiltere'nin soylu, geniş ve saygın bir ailesinden geliyormuş. Babasıyla eğitim sırasında tanışmışlar. Dedesi annesini başka bir soylu ailenin oğluna verip prenses yapacakken annesi en az o kişi kadar soylu ve saygın bir Türkle tanışmış. Üniversite yillarıymış, beraber vakit geçiriyorlarmış annesi olayları anlatınca babası dedesinin karşısına çıkıp kızını istediğini söylemiş almışta. Almış almasına ama bir çok testten geçmiş küçük hanım Arel'e uygun olup olmadığını kanıtlamak için. Yani kısacası kanının yarısı türk yarısı İngiltere kanıymış.
Adı Gilbert fakat biz ona gilbo veya köylü gilbo diyoruz. Aslında kraliyet oğlu ama olsun köylü köylüdür.

Gilbert yanımıza geldiğinde hepimiz aynı şeyi dusunuyorduk. BU ÇOCUK ÇİN SEDDİ Mİ KURUYOR TUVALETE, NİYE BU KADAR UZUN KALIYOR!

Aklıma gelen aşırı mantıklı ve eğlenceli fikirle dudağımın kenarı kıvrıldı ve sahte bir şekilde kahkaha atip Gilbert'ı gösterdim.

"ULAN MAL PAÇANDA BOK VAR BOKK. PAÇANDAN BOK AKIYOR" diye onunla resmen dalga geçiyordum.

Tek kaşı havaya kalktı ve bana baktı. Genelde yalan söylerken bozuk vermediğim için bu da sırıtmamıştı, ciddi olduğumu sanıp parçasına baktı.

"Nerde amkk" küfür mü?? Tıch tıch tıch, yakıştıramadım. Ayıp!

Biraz o şekilde tassak(ayıp) geçtikten sonra ciddileştim. E tabii köylü de çıldırdı ve kafama geçirdi :D

....

Gilbo benden bir kaç santim kısa olduğu için kolumu boynuna attım ve sınıftan çıktık, çıkmamızla yerde sürünen kızla karşı karşıya kalmamız bir olmuştu. Gülüyordu, yerlerde yatarak. Gülerken ağzını kapatıyor ve yere yığılırmışcasına hareket ediyor. Ona dikkatli baktığımda yemek yiyen kız olduğunu fark ettim, biraz daha ilerlerken "Ana yoklama alan sırık" diye bir ses duydum, hiç susar mıyım! "Anaa yemek yiyen- HAYIR! TIKINAN KIZ!! Dimi?" Dimi derken kafamı hafifçe sola salladım ayni zamanda göz kırpmıştım ve sırıtıyordum. "NASIL DA HATIRLIYOR YA CANIM" diyerek gülen uzun dalgalı saçları olan kıza baktım. Bal rengi saçları ela gözleriyle ahenk içindeydi, gülerken yüzünde oluşan küçük gamzeler ile gayet güzel bir kızdı, bal sarışınıydı. Kısaydı, bana göre fazla kısaydı. 168 vardır herhalde? Hızla gözlerimi yanında ki kıza çevirdim. Bal tipli kızın kolu diğer kızın omzundaydı, diğer kız da en az bal sarışını kadar güzeldi. O da diğer kıza benziyordu, bu kızda sarışındı fakat bal sarışını gibi değildi. Kızın saçları bal sarışına göre daha kısa ve açık renkteydi. Boy farkları yoktu ama bu kız 1-2 santim daha uzun gibiydi. Gözleri çok derindi parlıyordu gözlerinden anlıyordum ki aşk hikayesi ya çok güzeldi ya da yoktu. Orman'a benzer gözleri yüzüne çok yakışıyordu. Gilbert'a baktığımda o da benim yaptığım gibi kızları inceliyordu. Gözlerim bal sarışınına kaydığında yanında ki kızın omzuna vuruyor, gülüyordu. "Maya Maya Maya" diye tekrar ediyordu. Kendi kendime gülüp "bu ne böyle yemek mi yapıyoruz, biri Balım diğeri Maya." Dedim sanırım kendi kendime dememiştim çünkü bal sarışını gözlerini bana dikti ve tatlı bir şekilde kaşlarını çattı ve dudaklarını oynattı. Dudak okuyabiliyordum "Salyangoza benziyor" gibi bir şey söylemişti. Sırıtıp oradan uzaklaşmıştık.

***

- Yorulursan Yaslan Bana. - Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin