Kaybedecek tek şeyi parası olduğunda Taehyung bunu, Jungkook'u ayağına getirmek için kullanmaktan çekinmemişti.
Arkadaş çevresi onun delirdiğini düşünüyordu. Ülkenin önde gelen yapımcılarını, oyuncularını ve yönetmenlerini lüks partiye gelmeye ikna ederken ve Jungkook'un çevresindeki herkesi aynı yere toplarken kesinlikle kendi ismini kullanmamış, gizli kimliğiyle gururunu korumayı amaçlamıştı.
Olayı anlattığı birkaç yakın arkadaşı haricinde hiç kimse partiyi düzenleyen kişinin o olduğunu bilmiyordu. Taehyung'a kalsa onlara da söylemezdi. Ancak Jungkook tüm bu çabayı görmezden gelip evde kalmak istediğini belirttiğinde onu gelmeye ikna edecek birilerine ihtiyaç duymuştu. Bu kişi kendisi olamayacağına göre tek çare olarak buna başvurmuştu.
Kendini eve kapatmasından nefret etmişti. Onu depresyona sürükleyecek korkunç bir inziva şekliydi. Evden çıkıp yaşantısına devam ettiğini görmeden içi rahat etmeyecekti.
Gelişini beklerken herkesin eğlendiği partide o dalgındı. Şimdiden çok içmişti ama etkilenmiş gibi görünmüyordu.
Flört etmek için yanına yaklaşan herkesi geri çevirecek kadar ayıktı. Ya da sarhoş haliyle bile kimseyi istemeyecek kadar jungkook'la dolu.
Gereksiz bulduğu kıskançlık olayında suçu olmadığını düşünme sebebi kendine güvenmesiydi. Taehyung sonsuza dek kalmasını istediği birini ucuz bir aldatma olayıyla hayatından çıkaracak değildi. Çevresi onu seks bağımlısı sanıyordu fakat o sadece, kalbindeki boşluğu partilerle doldurmaya çalışan milyonlarca insandan biriydi. Seks yapmamak onu delirtmezdi. İşin dalgasını geçse de durum böyleydi. Jungkook'a verdiği sözden bu yana kimseyle birlikte olmamıştı.
Jungkook'la bile.
Minik öpücükler tutkuya evrildiğine ileri gitmeyi istediği çok an oldu ama Jungkook bir bahaneyle bunu hep ertelemişti. Taehyung teste tabi tutulduğunu düşündüğü için sevişmeye uzanmayan öpücüklerin hırsını saatlerce kucağından inmeyerek çıkarırdı. Sekse bağımlı değildi. Buna rağmen Jungkook'u arzularken bulmuştu kendini.
Onu özlüyordu.
Artık hayatında olmayacağı gerçeğiyle Jungkook'suz geçirdiği ilk günün akşamı ağlayarak uzun mesajlar atmasının bir nedeni de buydu. Yemeden içmeden kesilmişti ve sanki Jungkook geri dönüş sağlamazsa nefes bile alamayacak gibi davranmıştı.
Mutsuzluktan ölünmediğini, tüm samimi mesajlarına görüldü yediğinde anlamıştı. Son dediklerinin gerçeği yansıtmadığını söylese de özleminden ve pişmanlığından ısrarla bahsetse de Jungkook'tan karşılık alamamıştı.
Günler siyah beyazdı; gerçek anlamda hiçbir şeyden tat alamıyordu. Çünkü Taehyung buydu. Sevip değer verdiği bir avuç insan her şeyiydi. Onları herkesten önde tutar herkesten çok severdi. Kaybetme fikrine bile katlanamıyorken Jungkook'un gidişi değerlerine vurulan en büyük darbeydi. İnançlarının temelden sarsılışı şok etkisi yaratmıştı. Kendine gelemiyordu.
"Dans edelim mi?"
Siması tanıdık kişiye göz ucuyla bakıp "İstemiyorum." diye geveledi. Jungkook dışında kimseye tahammülü yoktu. Dert ettiği şeyler hallolana kadar saatli bomba misali etrafta dolaşırdı.
Neyse ki adam ısrar etmeyip yalnız bırakmıştı.
Sarhoş olmaya yakın arkadaşları yanaştığında Jungkook'u görme umuduyla çevrelerine baktı. Gözü girişteydi.
"Jungkook nerede?"
"Gelmedi."
"Ne- neden?"
Wooshik soruyu takmadan Taehyung'un yanına kuruldu. Seojoon ise Taehyung'un gazabından kurtulamayacağını kabullenerek gerçeği söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fri(end)s ✓
ФанфикSunoo, Jungkook ile mükemmel ilerleyen ilişkisindeki tek sorunun Taehyung olduğunu düşünüyordu. Belki de paranoyaydı, emin değildi. Şüphenin güzel olan her şeyi mahvettiğini bilmiyordu. Öğrenecekti. [tamamlandı]