🍁

15 4 0
                                    

İlk kez rüzgarlı bir kış gecesi işitmiştim bu nasihatleri. Makyaj masasındaki annemin pamuklu temizleme pediyle yüzünü silişini anlamsızca keyifli bulmuştum. Siyah, yırtmaçlı elbisesiyle pufta aldığı pozisyon daha da bir asillik katmış, ona olan hayranlığım kat ve kat artmıştı. Özenle taranmış saçım, askılı şort pantolonum, kısa kollu beyaz gömleğim ve papyonum ile sönük hissetmiştim yanında. Hep 'efendi çocuk' övümlemeleriyle büyümüştüm zaten.

"Kimse vazgeçilmez değildir, Sehun." demişti. Gözlerinden sızan yaşlar siyah rimeli çizgi hâlinde ilerletip korkunç bir görüntü peyda ediyordu. Aynaya bakan gözlerinde öfke vardı. Kırmızı mat ruju elinin tersiyle silince ağız çevresine yayılan renk, palyaçoları anımsatmıştı. 9 yaşındaki ben gülmek istemiştim, genelde palyaçolara gülerdim.

"Sevgi uğramamış kalpler, keşfedilmemiş topraklara benzer çocuğum." aynadan bana bakan gözlerindeki sertlik yumuşamıştı. "Yalnız, yabani ve terk edilmiş olarak kalmaya mahkum."

"Sevgiyi hisseden kalp ise bencildir. Prangalar bağlamak ister. Saklamak, bilinmeyen olarak kalsın ister. Ben, bu sevgi ve acı dolu hayattaki seçimlerini sana bırakıyorum çocuğum. Unutma, birileri gelir ve gider." uzaklara daldı bakışları. Çatırdayan odunların sesindeki huzur, eski yeşil ayaklı abajurün yaydığı sarı ışık ve annemin pikabında çalan bilmediğim bir dildeki şarkı.

O geceyi hiç unutmadım anne. O şarkıyı bir daha hiç dinlemedim. O ışık bir daha hiç yanmadı. Ve ben Oh Sehun, bir daha hiç eskisi gibi olamadı.

Ağacın Gölgesinde // hunho Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin