Sevgili günlük,
Evden gitmesinin üzerinden iki gün geçti ama babam hala eve gelmedi. Annem bana olabildiğince sorun yokmuş gibi gözükmeye çalışıyor ve gözünün altındaki siyah halkaları makyajla kapatmaya çalışıyor. Anne sorun yok, bende geceleri sessiz sessiz ağlıyorum. Zaten mahvolmuş hayatlarımızı birbirimizden saklamamıza gerek yok, demek istiyorum fakat cesaret edemiyorum. Annem bugün bana hep evdesin biraz dışarı çık temiz hava al Rosie, dedi . Bende Hank'e tasmasını takıp onu gezdirmeye çıktım. Yazın yavaş yavaş sona eriyor olmasıyla birlikte insanlar son kez arkadaşlarıyla beraber vakit geçirip eğleniyorlardı. Keşke benim de bir arkadaşım olsaydı .Ona her zaman gittiğim dondurmacıdaki vişneli dondurmayı tattırabilirdim. Hayattaki tek güzel şeylerden bir tanesi de vişneli dondurma benim için. Aklıma gelince Hank'in tasmasından çekiştirerek en sevdiğim dondurmacıya yöneldim ve kendime iki top vişneli dondurma aldım. Bir elimde vişneli dondurmam diğer elimde dışarı çıktığı için mutluluktan çıldıran Hank ve sarı saçlarımı savuran ılık rüzgar bana bir anlığına tüm problemlerimi unutturmuştu. Ta ki Yoo Ji Min'le karşılaşana kadar. Yaklaşık 4 kişilik arkadaş grubuyla eğlenirken beni fark etti ve yüzüne alaycı bir gülümseme oturttu.
"Vay vay şuna bakın, bu kız bizden korktuğu için başka bir okula nakil olan Roséanne değil mi kızlar?"
Arkadaş grubundaki kişilerin çoğu asyalıydı ama hepsi sahte ad kullanıyorlardı.
Karina,Giselle,Winter ve Ningning
Onlar çok popüler,herkes tarafından sevilen, güzel ve Ye-hun Lisesi'nin zorba kız grubuydu. O okuldan başka okula nakil aldırmamın asıl sebepleriydiler.
Donup kalmıştım onlarla bir daha karşılaşmamayı umut ediyordum fakat şuan kanlı canlı karşımdaydılar.
"Hey Roséanne dilini mi yuttun?" Sert bir şekilde çıkıştı bana Giselle.
Elimden hiçbir şey gelmiyordu okuldayken de bu böyleydi onlar benim üzerimden egolarını tatmin eder, bende sıramda sessizce oturup dolu gözlerimi saklamaya çalışırdım. Kimse de onlara müdahale edemezdi.
Winter "Roséanne cidden bu ucuz dondurmayı mı yiyorsun" diyip dordurmayı elimden aldı ve yanlışlıkla yere düşürmüş gibi yaptı.
"A aa yere düşeceği varmış galiba kendin gibi ezik dordurmanın."
Yerdeki asfalta yapışmış koyu pembe vişneli donurmama bakarken gözlerim yanıyordu ama ağlamamalıydım, bu sadece onları daha çok tatmin ederdi. Sabret Rosé birazdan gidecekler.
"Hangi okula nakil oldun Rosé?"
Karina'nın bu sorusuna cevap vermedim.
"Bana bak çömez, hangi okula nakil oldun dedim!" üzerime yürümeye başlamıştı. O üzerime gelirken bende geri geri yürüyordum. En sonunda sırtım soğuk duvara yaslandı. Karina çenemi kavradı ve onunla göz göze gelmemi sağladı.
"Roséanne Park son defa soruyorum yoksa sonuçlarını biliyorsun. Hangi okula nakil oldun?" korkutucu bir ifadeyle bakıyordu bana.
"Eun-ju Lisesi" titrek bir sesle söylemek zorunda kaldım.
Birden çenemi bıraktı ve diğer üç kızın bulunduğu yerine geçti. Gitmeden önce bana öldürecekmiş gibi bakarak "Oradakileri bilgilendireyim de okullarına bir ezik geleceğini bilsinler bari" sokakta yankılanan kahkahaları kulaklarımı doldurdu.
Gittiklerinden emin olduktan sonra yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Ben çok zavallı bir insanım. Ne arkadaş ilişlerim iyi ne aile ilişkilerim. Ben neden yaşıyorum ki tanrı aşkına?
Orada ne kadar oturup ağladım bilmiyorum ama yavaş yavaş hava kararmaya başlamıştı. Ayağa kalktım ve tam gidecekken Hank'in yanımda olmadığını farkettim. Karina'nın beni sıkıştırdığı sırada tasmasını bırakmış olmalıydım. Geçtiğim yerler boyunca Hank'i aradım ama bulmadım. Tek dostumu, bana huzur veren tek yumuşak dostumu da kaybetmiştim.September 5 -2018-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a page from death |chaelisa
FanfictionHayatındaki problemlerle boğuşan Roséanne'in artık hayattan bir umudu kalmamıştır fakat birden karşısına çıkan Lalisa onun hayatını nasıl etkileyecektir? Rosé's diary.