(altı yıl sonra)
"Birbirinize o kadar bağlanacağınızı o gün ikiniz de içten içe biliyordunuz belli ki."
Minho sertçe yutkundu, boğazındaki yumruyu itmek istercesine.
"Bilmek denemez belki, ama içimde çok farklı bir his vardı. Güvenli, daha önce hissetmediğim bir güven bu. Ev gibi. Uzun bir yorgunluktan sonra eve döndüğünde hissettiğin rahatlık gibi."
"Anlıyorum... O halde, o da öyle hissediyor olmalı? Nasıl öğrendin bunu?"
"Çok hızlı gidiyorsunuz hanımefendi, sevgilim ve benim hikayem o kadar hızlı anlatılabilir değerde değil halbuki."
"Uzun uzun dinlemeyi çok isterim beyefendi."
Üstüne bastırarak ve gülerek söyledi son kelimeyi güzel kız.
Derin bir şekilde nefes verdi Minho, devam etti sonra konuşmaya.
(altı yıl önce)
"Demek yıldızlar ilgini çekiyor, bahsetsene biraz bana."
"Çok bilgim yok aslında, sadece insanlara benzetiyorum fazlasıyla."
Minho kafasını tekrardan yukarıya kaldırdı ve yıldızları izledi. İçinden nasıl insanlara benzeyebilir diye uzunca bir düşünceye dalacaktı ki Jisung'un konuşması ile tekrardan ona döndü.
"Zamanı geldiğinde öğreteceğim."
Kafasını yana yatırdı, tekrar etti Jisung'un söylediği cümleyi. Anlamaya çalışır gibi.
"Zamanı geldiğinde.. Hmm..."
Gülümsedi Jisung bunun üzerine, sessiz bir kıkırdama çıkarttı ağzından. Sonra elindeki kurabiye poşetinden bir tane kurabiyeyi çıkararak karşısındaki gence uzattı.
Minho ise tamamen dünyadan kopmuş gibi hissetmişti bir anlığına, yıldızların altında gözleri parıldayarak onunla hoş sesiyle konuşan zayıf bir genç, konuşmakla kalmayıp zarif sesiyle kıkırdıyor ve tatlı mimikler yapıyordu. Bir anlığına dünyadan kopmasına sebep olmuştu işte bu. Kalbi hızlanıyor, boynundan yanaklarına doğru bir sıcaklık geliyordu sanki.
"Heeeyy, kurabiye diyorum kurabiye! İster misin?"
"Ha şey, kurabiye?"
"Niye düşündün bu kadar?"
"Ha yok, düşünmedim. Şey ben yemeyeceğim teşekkür ederim."
Jisung kurabiye poşetinin ağzını bağlayarak yerine koydu tekrardan.
Aralarındaki heyecanlı ortam biraz sakinlediğinde ve ikisi de gökyüzünü izlemeye odaklandığında Minho kafasını çevirmeden konuştu,
"Jisung."
"Hm."
"Gülümsemen çok güzel."
bir yıldız kaydı,
dilek tuttu ikisi.
Birbirlerine baktılar, birinin karanlıkta gömülen sonsuz siyah göz bebekleri, diğerinin pasparlak gözlerini izledi.
Minho içinden geçirdi,
keşke kayan yıldızdan değil, kayan yıldıza bakan gözlerinden dileseydim dilek.*¹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the blue weather times
FanfictionSen bana gelmek için iyileşmeyi, ben iyileşmek için bana gelmeni bekledim. Zira ne sen gelebildin, ne ben iyileşebildim sevgilim.