(altı yıl sonra)
Minho'nun hala ismini öğrenemediği, bu yüzden şakalaşarak hanımefendi diye hitap ettiği güzel kız elini saçlarına getirdi, önüne düşenleri arkaya atıverdi bir çırpıda.
"Çok hoş bu."
"Öyle.."
"Peki, sonucu olumsuz olsa bile senin beklemeni sağlayan şey neydi?"
Yazar bu soruyu her zaman düşünürdü, zaman zaman yanıt bulduğunu hissetse de içindeki eksikliklerden olsa gerek, bulduğu cevap gündüzleri kaybolurdu, ve evet; bu sorunun cevabını verebilecek kişi ancak Minho'ydu.
(altı yıl önce)
"Jisung, kapıyı açar mısın?"
Minho kapının önünde bekliyordu, içeriden sevdiğinin ağlama sesleri geliyordu ve yapabildiği tek şey beklemek, ondan kapıyı açmasını istemekti.
"Git Minho."
Jisung gitmesini istiyordu, onu bu halde görmesinden çekiniyordu. Saçları dağılmış, gözleri kızarmış ve burnu akmıştı. Ona göre oldukça çirkin gözüküyordu.
Gözden kaçırdığı şey ise, insan sevdiği ne halde olurda olsun onu dünyanın en güzel insanı gibi görmeye devam ederdi, eğer durum tersiyse, ortada sevginin olmadığı apaçık ortadaydı.
"Gidemem balım, bak buradayım senin için. Yardım edeceğim sana."
Ses kesilmişti, Jisung Minho'ya cevap vermiyor, ağlamaya devam ediyordu.
Sesini oldukça yumuşak ve şefkatli kullanmaya çalışarak adını tekrar etti sevdiğinin,
"Jisung."
Bir süre cevap gelmedi, ağlama sesi devam ediyordu. Fakat Minho'nun gitmeye hiç niyeti yoktu.
"Balım, bir şey söyle hadi bana."
"Acıyorsun sen bana. Git başımdan."
"Hayır, hayır acımıyorum. Nereden çıktı bu? Sadece seni seviyorum, iyi olmanı istiyorum."
Cevap gelmedi, Jisung ağlamaya devam ediyordu. Adım seslerine bakılırsa odanın içinde dönüp duruyor, duvara vuruyor olmalıydı.
Minho'nun aklına bir an bir şey geldi, işe yarayıp yaramayacağından emin değildi. Fakat denemekten zarar gelmezdi. En azından denemeliydi.
"Balım, kapıya yaklaşır mısın lütfen? Bir şey söyleyeceğim. Söz veriyorum sonra rahatsız etmeyeceğim seni."
Emin değildi, Jisung'un sözünü dinleyip dinlemeyeceğinden, kapıya yaklaşıp yaklaşmayacağından veya bu yaptığının işe yarayıp yaramayacağından, sevdiğinin aklından neler geçtiğinden, onu bu kadar kötü hale getirenin ne olduğundan hiçbir şekilde emin değildi.
Kapıya kulağını dayamış, balının ne yapacağını anlamaya çalışıyordu.
Beklemediği bir şekilde Jisung kapıya yanaşmıştı, ağlarken iç çekişleri daha yakından geliyordu artık.
Minho vakit kaybetmeden boğazını temizleyip bir şarkı söylemeye başladı,
Oh-oh
Oh-oh
Oh-oh
Lately I've been thinkin', thinkin' 'bout what we had
I know it was hard, it was all that we knew, yeah
Have you been drinkin' to take all the pain away?
I wish that I could give you what you deserve
'Cause nothing can ever, ever replace you
Nothing can make me feel like you do, yeah
You know there's no one I can relate to
And know we won't find a love that's so true
There's nothing like us
There's nothing like you and me
Together through the storm
There's nothing like us
There's nothing like you and me together, oh
I gave you everything, baby, everything I had to give
Girl, why would you push me away? Yeah
Lost in confusion, like an illusion
You know I'm used to making your day
But that is the past now, we didn't last now
I guess that this is meant to be
Tell me, was it worth it? We were so perfect
But, baby, I just want you to see
There's nothing like us
There's nothing like you and me
Together through the storm
There's nothing like us
There's nothing like you and me together, oh
There's nothing like us
There's nothing like you and me
Together through the storm
There's nothing like us
There's nothing like you and me together, ohŞarkıyı bitirdiğinde, nefesinin yorulduğunu hissetmişti.
Ardından geçen on, on beş saniye sonunda kapı kilidinin açılma sesi doldurdu kulaklarını.
Yaslandığı yerden düşmemek adına geri çekildi, ayağa kalktı hızlıca.
Açılan kapının ardında gözleri kızarmış, burnu akmış ve oldukça bitkin gözüken bebeği vardı.
Evet, bebeği, Jisung onun biricik bebeğiydi.
Dolu gözleriyle ona bakıyordu, beklemeden sarıldı ona, sağ eliyle ensesindeki saçları okşadı, yanındayım dercesine. Sol eliyle de belini sarıyordu. Jisung ise kolları yanında, kafası Minho'nun omzunda bekliyordu.
Öylece kaldılar, ikisi de ses çıkarmıyordu fakat Jisung'un hafif hafif titreyişini hissediyordu Minho.
Onu daha fazla yormamak adına geri çekilip "Oturalım." dedi.
Müzik odasını batmak üzere olan güneşin ışıkları perdenin arasından sızarak aydınlatıyordu.
Piyanonun önündeki tabureye yan yana oturdular, Minho Jisung'un ellerini tutuyordu.
"Yapamadım, ya... yapamadım..."
"Balım, neyi yapamadın?"
"Ö... ödev... Ödevi y... yapamadım..."
"Beraber yaparız, bir daha deneriz. Ben de yanında olurum. Yaparız Jisung, yapacağız tamam mı?"
Minho bu tarz cümleler kurarak, onun yanında olduğunu belli ederek balını yavaş yavaş sakinleştirmişti.
Ve Jisung, ilk defa birisi sayesinde, birisi ile beraber, bir atak atlatmıştı. İlk defa birinin onun yanında olduğunu hissetmişti bu konuda.
15 yaşımın son bölümü olsun
iyi geceler çiçeklerim
bu bölümü çokça sevin lütfen💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the blue weather times
FanfictionSen bana gelmek için iyileşmeyi, ben iyileşmek için bana gelmeni bekledim. Zira ne sen gelebildin, ne ben iyileşebildim sevgilim.