2

1K 109 31
                                    

Bugün haftasonu. Sadece iki gün sonra okullar tekrardan başlıyor. Keşke hiç okula gitmesem.

Uyandığımda annem ve babam kavga ediyordu. Bu artık benim için normal bir şey olduğundan pek kafaya takmadım ama onları biraz dinledim.

"Ölmek üzereyim diyorum anlamıyor musun?! Hastalığım ilerledi, ilaçlarımı alıcak paramız yok!"
"O zaman siktir git bu evden!"
"Evet, bu gidişle öyle olucak zaten! Sokaklarda çürüyüp ölmem hiç mi umrunda değil?!"

Annem hasta mıydı? Benden bunu neden saklıyorlar? Ne hastasıydı annem?

Kulaklık takıp müzik açtım. Biraz sonra bir çığlık sesi geldi. Ama bayağı büyük bir çığlıktı bu. Sonra sesler kesildi. Kapımı açmaya korkuyordum ama neler olup bittiğini de görmek istiyordum. Kapımı biraz açtım. Kafamı dışarıya çıkarmama gerek yoktu çünkü odamdan mutfak görünüyordu. Keşke kapımı acmasaydım. Annem.. yerde kanlar içindeydi. Bunu.. babam mı yapmıştı? Daha fazla bu evde kalırsam sonum öyle olucak büyük ihtimalle.

Eşyalarımı toplayıp penceremden kaçmaya karar verdim. Evimiz zemin katta olduğundan pencereden atlayabilirdim. Eşyalarımı toplayıp penceremden atladım. Babamın beni görmemesi gerekiyordu. Koşarak bahçeden çıktım. Şimdi ne yapacaktım? Bir apartmanın ziline bassam kapıyı açarlar mıydı?

Biraz yürüdüm, bir apartmana girdim ve bir zile bastım. Kapıda açmalarını bekliyordum. Çok geçmeden kapı açıldı. Bu oydu. Geçen gün bana yardım eden adam.

J: Ah, şey..
"Ne arıyorsun burda?"

Neler olduğunu anlattım. Anlatırken çok utanıyordum çünkü ilk defa böyle bir şey yaşıyorum.

"Anladım.. İçeri gel. Adın ne?"
J: Jisung. Han Jisung.
M: Güzel, ben de Minho. Ben sana yatağını hazırlıyım, olur mu?
J: Olur. Tek mi yaşıyorsun?
M: Evet. Ailem beni bırakıp farklı bir ülkeye gittiler. Daha iyi bir yaşam sürdürmek içinmiş..
J: Anladım.

Biraz zaman geçtikten sonra Minho beni çağırdı.

M: Yatağın hazır, istersen uyuyabilirsin!
J: Tamam, sağolun.

Uyumam lazımdı. Herşeyi unutmak için uyumak istiyordum, her ne kadar yarın hatırlayacak olsam da.

Pazar

Uyandığımda saat 10'du. Minho benden önce uyanmıştı.

J: Günaydın.
M: Sana da günaydın. Kahvaltı hazırlamamı ister misin?
J: Yok, sağolun. Aç değilim.
M: Tamam.

Telefonum yatağımın üstündeydi. Telefonu elime aldığımda telefon çaldı. Babam arıyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Minho'nun yanına gittim. Kendine kahvaltı hazırlıyordu.

J: Minho.
M: Efendim?
J: Babam arıyor.
M: Kim?
J: Babam.

Bir kaç saniye bakıştık. Artık telefon çalmıyordu.

J: Minho, korkuyorum.
M: Korkma, ben yanındayım.
J: Sağol.

Gözlerim dolmuştu. Onun yanında ağlamak istemediğim için lavaboya gittim. Neden ağlıyordum ki?
-----------------------------------------------------------
Daha uzun yazabilirdim aslında ama fikir kalmadı 😭
Bir sonraki bölümü yarın yazarım umarım
Bay bayy

Park | Minsung Angst |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin