Hava nasıl mıydı? Yağmur ve toprak kokusu işte o muazzam ikili ve bir adet kahve kim sevmezdiki . Kitap kafeden çıkan Tae Sung en sevdiği aktivitelerden biri olan yağmurlu havada müzik dinleyerek eve doğru yürümeye karar verdi. Olacaklardan habersiz mutlu mutlu ilerlerken bir anda yoldan geçen motorcu yerdeki yağmur birikintisini Tae Sung'un üzerine sıçratmıştı. Şaşkın halde öfkeyle üzerine bakan Tae hemen bağırıp küfürü savurdu - Siktir mahv etti lan üstümü piç
Sırılsıklam olan çocuğun küfrünü duyan motorcu yavaşlayıp geri gelerek motordan indi. Bunu gören Tae hızla motorcunun yakasına yapıştı.
—Kör müsün lan yoldan geçeni görmüyor musun? Üstümün haline bak ne hale geldi senin yüzünden .
Öfkeden deliren Tae motorcuyu dövmemek için kendini zor tutuyordu. Motorcu kaskını bir çırpıda çıkardıktan sonra ellerini yakasından yapışan çocuğun ellerine bastırdı . Bal rengi gözlerle buluşan kahverengi gözler karşısındaki görüntüyle hayrete düşmüştü. Kaskın altından böyle bir tipin çıkacağını asla tahmin edemezdi. Uzun boylu, mor renkte saçları ve gamzeli al yanaklarıyla dikkati üzerine çeken çocuk oldukca yakışıklıydı. Ama bu yakışıklılık bir türlü öfkesinin dinmesine yetmiyordu. Motorcu çocuk hemen konuşmaya başladı.— Özür dileyecektim ama vazgeçtim . Bakıyorumda gerek yokmuş.
Bunun üzerine Tae dayanamayıp yumruğunu motorcunun yüzüne geçirdi. Yumrukla sarsılan çocuk düşmemek için dengesini korurken aynı zamanda ağzına yayılan demir tadının farkına varıp dudağının kenarından sızan kanı diliyle yaladı.
—Ohh sevdim bunu, elin fena değilmiş. Tamam şimdi gitmem gerek yumruğu özür yerine saymışsıntır herhalde şeker çocuk -kaskını taktı ve motoruna binip hızla uzaklaştı.
— Ya ya ya nereye gidiyorsun pislik herif? diye arkasından sadece bağıra bildi Tae Sung ...Okuldan eve doğru yürürlerken Tae Sung başına gelenleri arkadaşına anlatıyordu. Tae'nin anlattıklarına şaşıran Seo won ne diyeceğini bilememişti.
—Hayır hele bir tekrar karşıma çıksın varya o çocuğun çekiceği var benden!
—Tamam kanka sakin ol nerede göreceksin bir daha boş ver unut gitsin.
—Unutamam kanka taktım bir kere
—Nasıl biriydi tarif et bari görürsem haber vereyim ona göre
—Nasıl desem böyle uzun boylu, bal rengi gözleri mor renkte saçları vardı yanii eh yakışıklıydıda yalan söyleyemeyeceğim şimdi böyle işte
— Hmmm yakışıklıymış demek benimki kadar olamasa gerek neyse tamam anladım tarif ettiğin gibi birini görürsem hemen haber veririm
— Sende her şeyi seninkine getiriyorsun tamam en yakışıklı seninki oldu mu?
— Olduu shshdjjshshshs
Anneanne mavi gömleğimi gördün mü? Dolabımı aradım ama bir türlü bulamıyorum .
— Seo Won ah ben onu yıkanması için çamaşır makinesine attım başka bir şey giyersin tatlım
— Tamam anneanne
Seo Won saat 6'da Min Seok'un teklifi üzerine kafede ders çalışmak için buluşmaya hazırlanıyordu . Üzerine siyah bir tişort ve siyah kargo pantolonunu geçirdikten sonra evden çıktı. Gecikmemek için otobüse binmeye karar verdikten sonra 10 dakikaya kafenin olduğu semte vardı. Adımlarını hızlandırdığı anda kafenin girişine doğru yürüyen çocuk gördükleri karşısında dili tutulmuş, neredeyse kalbi duracak raddeye gelmişti. Jiwoo ile Seo Won dudak dudağa öylece durmuştu. O an yer sanki Seo'nun ayaklarının altından kayıp gitmişti . Kahve gözleri yaşlarla dolan çocuk arkasını döndüğü gibi hızla oradan uzaklaştı.
Uzaktan bunu gören Min neye uğradığını şaşırarak dudaklarına yapışan kızı sinirle ittirdi ve hemen kafeden çıkıp koşarak Seo'nun kolundan tutup kendine doğru çevirdi.
—Bak gördüklerin gerçekten yanlış anlaşılmadan ibaret açıklaya bilirim
Gözlerindeki yaşları belli etmemek için göz temasından kaçınan Seo elini Min'in ellerinden uzaklaştırdı.
—Açıklamana gerek yok sonuçta ben senin neyinimki açıklayasın istediğin kişiyle istediğini yapa bilirsin. Şimdi izin verirsen eve gitmek istiyorum.
Her ne kadar belli etmemeye çalışsada Min anlamıştı göremese bile sesinin titreyişinden anlamıştı
—Arkadaşım değil misin ? Bilmeni istiyorum
—Değiliz hiç bir zaman da olmak istemedim .'kırgınlıkla bağırmıştı
—Tamam ben yanlış anlamışım oldu mu? okulda tek arkadaşım sensin diye düşünüyordum meğer ben öyle sanıyormuşum şimdi sende diğerleri gibi siktir olup gide bilirsin .Seo Won arkasını döndüğü gibi hızla uzaklaştı. Hayal kırıklığı ve sevdiği çocuğu başka biriyle görmenin verdiği acıyla göz yaşları sel olan çocuk bitkin halde eve doğru yürüyordu. Artık o sihirli arkadaş kelimesinin arkasına bile sığınamayacağını çok iyi biliyordu. Her şey bir anda mahv olmuş elinden kayıp gitmişti . Kalbi paramparça olan çocuk ne hiss edeceğini, ne yapacağını bir türlü bilmiyordu sadece buhar olup uçmak istiyordu. Belki az önce yaşadıklarının bir kabus olduğunu düşündü ama öyle olmamıştı işte. Gözyaşlarını silen çocuk eve varmıştı . Torunun erken döndüğünü gören anneannesi sormadan edemedi.
—Seo Won ah ne çabuk döndün yavrum ? Aç mısın yiyecek hazırlayayım mı sana ?
Aç olmadığını sadece yorgun olduğunu söyleyerek hızla odasına gittiği gibi kendini yatağa attı.
—Onu severek bile bile kaybeceğin oyunu sonunda bitire bildin ha Seo Won. Zaten ne olacağını düşünüyordun ki ? Onunda seni seveceğini mi ? seni fark edeceğini mi? haha güldürme beni ? Sen sadece arkadaş olarak gördüğü biriydin ve artık o yalandan arkadaş olup yakınlaşacağın hayaller de uçup gitti.Geriye sadece bir hiç kaldı, hep olduğu gibi. Ben şimdi her gün okulda onu görüp nasıl dayana bileceğim ki her kafamı çevirdiğimde karşımda olacak. Keşke hiç aşık olmasaydım, keşke bu duyguları hiç tatmasaydım , acı çekmeseydim .. Acaba beni bir kez olsun düşünmüşmüdür ?Hiç aklına gelmişmiyimdir? İhtimaller bile yetmiyor artık, sadece yok olmak isterdim..
Bugünlük okula gitmeme kararı alan Seo kafasını derslere gömmekle meşguldü. Bu şekilde düşüncelerinden kaça bileceğini sanıyordu. Elbette aklına gelmiyor değildi lakin kolayca zihnini ders konularına odaklamayı başarmıştı. Anneannesinede bugün okula gitmeyeceğini söylemiş kadında torununun üzerine çok fazla gitmemişti .Tabiki bir şeyler olduğunu anlamış yine de kurcalayıp torunun canını daha fazla sıkmak istememişti.
Birazdan hava almak için arkadaşınıda çağırıp eskiden yaptıkları gibi sokağın başındaki parkta oturup muhabbete başladılar. Arkadaşının üzgün olduğunu görür görmez anlayan Tae ne olduğunu sordu. Arkadaşından sır saklayamayan Seo olan bitenin hepsini açıkladı. Arkadaşını teselli etmeye çalışsada içten içe durumuna üzülmüyor değildi. Elinden sadece sırtını sıvazlamaktan başka bir şey gelmiyordu. İkili bir kaç saat oturup konuştuktan sonra evlerine dağıldılar.
Yarı yıl tatiline 15 gün kalmıştı, her ögrenci tatil gününü iple çekiyordu. Aynı zamanda sınav stresi de çekilmez olmuştu. Ders zilinin çalmasıyla ilk sınavda başlamıştı. Hoca dikkatle öğrencileri izliyor kopya çekilmesine müsade etmiyordu. Birazdan kağıtları toplayan hoca zilin çalmasıyla sınıfı terk etti. Hocanın çıkışıyla yavaş yavaş çocuklarda dağılışmaya başlamıştı. Min Seok arka sırada oturmuş gözünü Seo Won'dan çekmiyordu. Seo Won'sa gözünü kitaplarından ayırmıyordu. Tae'nin mesajıyla kantine inmeye karar verdi. İçeceklerini alıp boş yerlerden birine geçen ikili sınav hakkında konuşmaya başladılar.
—Sınav soruları neydi oğlum öyle ? Hoca götünden mi buluyor napıyo anlamıyorum?
—O derslere doğru düzgün çalışmadığın için ola bilir mi Tae'cim ?
—Tamam çalışmıyor ola bilirim ama bu sınavların zor olduğu gerçeğini değiştirmez abi
Seo dayanamayıp arkadaşının boğazına sarılmıştı —Sen bu gidişle sınıfta kalda ben seni görürüm.
—Tamam oğlum çalışacağım ya yeterSeo elleri arkadaşının boğazındayken bir anlık kantine inen Min ile göz göze geldi. Hemen göz temasından kaçıp arkadaşına döndü. Min ise hiç bir şey olmamış gibi kantinden atıştırmalıklarını alıp Seo'ların paralelindeki masaya oturdu.
Bunu gören Tae arkadaşını da alıp yukarı çıkmak için ayağa kalktı. Merdivenlerden yukarı çıkarlarken Jiwoo ile yüz yüze geldiler. Sınıfa doğru dönmek üzereyken Seo bir anlık başını çevirip aşagı baktığında Jiwoo'nun Min Seok'un masasına yaklaştığını görmüştü. Daha fazla bu görüntüyü görmek istemeyip hemen sınıfa geri dönmüştü. İki dakika sonra ikinci dersin zili çalmış, öğrenciler sınıfa doluşmaya başlamıştı. Fizik hocası Choi sınıfa girdiğiyle son ders konusunu anlatmaya başlamıştı. Kızlar fizik hocasının hastasıydılar sırf hocanın gözüne girmek için fizik çalışan öğrenciler bile vardı. Oldukca yakışıklı ve genç görünümlü hoca gerçektende hasta oldukları kadar vardı. Sınav konuları hakkında çocuklara bilgilendirme yaptıktan sonra ders sona ermişti .
Son ders de bittikten sonra öğrenciler çantalarını toplayıp sınıfı terk etmiştiler. Okul çıkışı iki arkadaş da vedalaştıktan sonra yarı zamanlı işlerine gitmek için yola koyulmuştular....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik | Bl
Teen FictionLise son sınıf ögrencisi Kwang Seo Won yedi yıldırki sınıf arkadaşı Kim Min Seok 'a tek taraflı aşıktı.