Her zamankiden daha acı bi güne uyandm. Gözlerimin şişi daha azalmıs gibiydi aynada. Ben, ben aşıkmışım ona.. Tam Bir sene oldu o ela gözlerine bakmadan gecirdiğim koca bir yıl.. Artık aramaktan vazgeçtim onu.. Gelmiyicek, dönmiyicek biliyorum.. Kabullendim artık zor oldu ama kabullendim hani bi söz var ya 'kendim ettim kendim buldum'.. O söz benim için söylenmis emin oldum. Artık günler onu düşünmedigim bir ansız geçmiyordu.. Yastığa kafamı koydum diktim gözlerimi tavana. Ne yaptım ben ? Aşkımı kaybettim.. Gözyaşlarım yastigi islatırken telefonumun sesini duydum neredeydi bu telefon sesi derinden geldigine döre yine yastik arasinda. Evet burda..
Onur... O arıyor. Onur arıyor.. "Alo! Onur.. " "Mavi, yarın 8.30 da okulda ol." Bu neydi şimdi ? Sesi cok garipti nasilsin iymisin demesi gerekirken bu mu diyeceği.. Ah yarin cabuk olsun..
Sabah yine erkenden uyanıp hazirlandm gözlerime far sürüp şişkinliğini yok etmeye çalıştım pek başarılı olduğum söylenemez.. Evden koşarak çıktım.. Saat 8.00 yarm saate orda olmak zorundayım.. Bi taksiye atlayıp kampüse geldim. Orda.. Evet orda yine siyah takim elbiseli, yine o güzel yüzü karşımda, o ela gözleri dolu dolu bakıyor.. Yavaşca yanına gittim.. Oldukca erken gelmistim saat daha 8.10 du. "Nasılsın" dedi solgun bi ses tonuyla "iyim sanırım, ya sen?" "bosver" dedi.. Ağzımı açıp konuşacaktm ki elimi tuttu, kalbim yine ağzımda atmaya başladı. Gözleri gözlerime kaydı bi an.. "Seni seviyorum" dedi.. Nefesim kesildi. "Sende sevseydin beni şuan ölümün kıyısında olmiyicaktım mavi" ne diyor bu? "Ne diyorsun onur ne sacmalıyorsun?" "kanserim.. Ve kanser hastaları moralle iyi olur biliyorsun değil mi? Benim moralim sendin ama bana hayır dediğin günden beri ölüyorum bugün son.. Son kez görmek için geldim seni.". Aglamaktan konuşamadım.. Söylenecek sözüm kalmadı. Ne diyicektim ki.. Sadece "Affet" dedim sessizce.. Ceketinin iç kısmından bi gül çıkardı beyaz gül.. "Beyaz gülümü atmışsın.. Bunu sakla bırak o mavi gözlerine bu gül dalsın" "sen ..." "sus" dedi sessizce "seni izlemediğik bi gün yoktu bi bir yıl icinde her anım senleydi. Ama şimdi gitme varki mavişim" elini sıkıca tuttum yalvarır gözlerle baktım ona "gitme" diyebildim sadece o ela gözleri yaşlanmıştı. Allahım ben ne yaptım...
Ellerimi sıkıca tutup alnıma bi buse kondurdu.. "Hoşcakal" dedi sadece.. Gidiyor. Aşkım gidiyor. Bisey yapamıyorum gidiyor kalbimi de söküp gidiyor.. Arkasındsn bakakaldım. Bir adım attı. Olduğu yere yığıldı. Çiğlıklarım.. Yalvarışlarım, kostum yüz üstü düşen bedenini döndürdüm dudakları mosmor sacındaki peruk yere düstü.. Allahm, saçı yok mahvolmuştum "yardım edin" sesim kısıldı hiçkirislarımdan elleri buz yüzü buz ela gözleri karanlık...
Bi taksiyle hastaneye yetiştirdim.. Ama gec kalmıstım. Doktor" kanser.. Tedaviyi yarım bırakmış başınız sağolsun" bu sözler beni oraya yıgılmamı engelleyemdi.. Gitme diye yalvardım çığlıklarım.. Gözlerimi açtiğimda bi yatakta muhtemelen hastanedeydim kolumda bi serum.. Kafamı çevirdigimde onun kokusu.. Eşyalarını bana vermişler... Gitti mi şimdi? Dönmiyicek mi? Yermden kalkıp gitmeye yeltendim o an hemsire girdi odaya.. "İymisiniz" iy mi ? Ben mi ? Tükenmişim.. "İyim" dedi sessizce. Aglamaklı bi sesle "nerde o" dedim "gelin yardımcı oliyim gidelim birlikte" dedi kolumdan tuttu hemşire.. Uzun koridorları geçerken icimde ki bu korku anlamsız umut, dinmek bilmeyen gözyaşlarım.. "Geldik" dedi hemşire sessiz bi şekilde.. Kafamı kaldırıp kapıya baktiğmda koca yazılarla MORG yazıyordu.. Nefesim kesildi olduğun yere çökmemek için duvardan destek almaya çabaladım. İceri nasıl giricem?
Nası bakıcam yüzüne ? Titreyen elerimle kapının o soğuk kulpunu çevirdim.. Yüzüme dondurucu bi soğuk vurdu bi beyaz çarsaf serili birisi " bu o olamaz değil mi?" yalvaran gözlerle çalışan g9revliye baktım. Kafasını öne eğdi bisey diyemeden.. Gözyaşlarımı tutamadım tutamıyorum, beyaz çarsafı kaldırdım ellerim tirtir titrerken, yine kalbim ağzım atıyordu sanki..İste yine o güzel yüzü, solgun, gülmeyen dudakları, bana bakmayan gözleri.. Nasıl dayanıcam sensizlige dönmiyiceğini bile bile.. Nasil? Yüzünü okşadım buz gibi sakalı şiir kokan yarim.. Yine beni bırakıp gittin. Gözyaşlarım onun yanaklarına damlarken kulaklarına kadar sızıldi.. Ayıramadım ellerimi yüzünden saçı olmayan kafasına dokundum öptüm kokladım.. Kalbimin atışı nefesimi kesiyordu.. Kabullenemiyordum gidişini. Nasıl katlanabilirdim ki bu acıya o ela gözleri görmeden daha kaç sene yaşayabilirdim ki? Yeter der gibiydi görevli "bırakalım rahat uyusun " nasıl rahat uyuyabilir ki?? Mavişi olmadan.. Ağlayarak cktim hastaneden ne yaptgmi ne yaşadgımı bilmeden yürüdüm.. Telefonum caldi umut.. "Mavi? Nerdesin?" dedi endiseliydi yutkundum "gitti o umut gitti" hiçkırıklarımı duyduguna eminim "syle nerdesn, onuru gömücekler gel hadi acele et" bensiz mi ? Yalnız korkmaz mı o? Acele etmeliydim.. Umutla konusup gittim yanına koluma girip mezarlıga gittik.. Sıra sıra mezarlar.. Dikkatimi çeken üç mezar vardı.. Ahmet yıldız, inci yıldız, melek yıldız.. Ve onur yıldız... Olduğum yere çöktüm tüm ailesini kaybetmisti.. Herseyi bendim bende sırtımı döndüm ona.. İçim alev almıstı canım yanıyordu onun üzerine topragı her attıklarında bana tokat gibi iniyordu her toprak tanesi. Herkes gittikten sonra başında oturdum yalvardım "Affet onur affet".. Bi adam yaklaştı bana "özür dilerim, bunlar onurun esyaları size vermem söylendi, buyurun başınız sağolsun" adamın arkasndan baktım.. Yabancıydı peki bunlar kara bi kutunun icinde ki esyalar. Onurun mezarına baktim uzun uzun yalnzdm artik o ailesinin yanında ela gözlerini benden yine kaçırdı, sonsuza dek.. Kutuyu açıp icini kontrol ettim, onur kokuyordu, bir tesbih, bir cüzdan, ve bi saat.. Durmus bi saat, ve bi not; saat durdu mavişim, ömür bitti sensiz o toprağın altında cürüyeceğim mavi gözlerine dalmadan.. Sakın aglama sen gül ki beyaz ışığım sönmesin toprağın altında.. Seni seviyorum.. Saate iyi bak seni her gördüğüm an 8.30 du.. Ve Ölüm saatim de 8.30...
Seni seviyorum.. Beyaz gülüm.