• ♡ ₊ ˚ 🌷 ‧ ₊ ✧
"Aldatıyormuş beni."
Hyunjin telefonu sehpanın ayağına yasladıktan sonra kendini yere bıraktı. Telefonun diğer ucundaki arkadaşı içtiği kahveyi püskürtüp "Ne!" diye bağırırken yüzünü buruşturdu.
"Ya, ne diye bağırıyorsun?"
"Öldürürüm onu, ne demek aldatmış lan!"
Gözlerini devirip parmağını ekrana tıklattı Hyunjin. "Önce şu çattığın kaşlarını düzelt." dediğinde Chan dediğini yaptı. "Sana söylemiştim, ilişkimiz sağlıklı değildi. Yıpranmaktan başka bir şey yapmadım. Bir gün elbet bitecekti."
"Bu seni aldatmasını haklı çıkarmıyor."
"Umrumda bile değil."
Chan kafasını iki yana salladı. "O sikiği en sonki karşılaşmamızda gebertmeliydim." Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Hyunjin ise açık pencereden içeri sızan güneş ışığı ve ılıkça esen rüzgarla ortamı yakalamış ve ellerini dizlerine yaslayıp gözlerini kapatmıştı sakince. Chan kendi kendine sinirle mırıldanırken "Hey, dikkatimi daha fazla dağıtmadan telefonu kapat." diye söylendi diğeri.
"Bak hala meditasyon derdinde. Ben mi aldatıldım, sen mi belli değil."
"Aptal, kapat artık şu telefonu!"
"Sinirlendiğinde daha çekilir olduğunu söylemiş miydim?" Chan ekrana yaklaşırken Hyunjin'in güneşten parlayan suratını inceliyordu. "Ruh gibi gezdiğinde çok çirkin oluyorsun."
Hyunjin ona istediğini vermeyip sakince gülümsedi. Gözlerini açıp telefona uzanmış ve telefonu neredeyse yüzüne sokup "Akşam eve gelmesen iyi edersin." demiş ve suratına kapatmıştı.
Chan onun sakinliğinden korksa da omuz silkip "Çok meraklıydım sanki sana." diye söylendi sanki karşısındaymış gibi. Ardından saati fark edip odasından çıktı ve hastane koridorunda dolaşmaya başladı.
Aklı hala arkadaşındaydı. "Salak." dedi kendi kendine. "Nerede bir pislik varsa kolundan tutup seni incitmesi için elinden geleni yapıyorsun."
Kafasını geriye atarken ofladı. Ona doğru gelen asistanı, hastaların dosyalarını gösterirken dalgın dalgın dinliyordu kadını. Dikkatini ona vermeye çalışsa da aklına gelen şeyle "Okşom ovo golmoymiş, hah." dedi bir anda.
Kadın "Anlamadım, efendim." diyince kendi salaklığının farkına varıp elini ağzına kapattı. Utançtan kendini camdan aşağı sallandırmak istiyordu. "Yok bir şey, alayım o dosyayı."
Asistanından dosyayı kaptığı gibi hızlı adımlarla uzaklaştı. Hastaların yanına ulaşana dek kendine sövüp durdu. O sırada Hyunjin de meditasyonu tamamlayıp terlediğini fark ederek duşa girmişti. Mutsuz veya kalbi kırık hissetmiyordu, kendisine kötü enerji veren bir eşyayı atmış kadar huzurluydu.
Tabii ki aldatıldığı için bir yandan sinirli olsa da aynı zamanda kendisini aldattığı için de teşekkür edecek dereceye gelmişti. Ayrılmak için bahanelere sığınmak zorunda kalmamıştı en azından.
Bol ve rahat kıyafetlerinden giyindi her zamanki gibi. Sarı saçlarının iyice uzadığını fark edip bağlamış ve gözünün önüne düşmesinler diye şapkasını tersten takmıştı. Kulaklığını da takıp rahatlatıcı bir şarkı açarken bahçeye çıkmıştı.
Tişörtünün kolunu sıyırıp atlet haline getirirken yeni ektiği sebzeleri yabani bitkilerden korumak için işe koyuldu. Onları suladıktan sonra böğürtlen dallarını temizledi. Yakında onlar da büyürdü.
Bahçede saatlerini harcarken yorulmuyordu, tüm stresi toprağa karışıp yok oluyordu sanki. İşi bittiğinde bedenini yere bırakıp suyundan birkaç yudum aldı. Bakışları evinin üst katına değerken gözleri kısıldı.
"Evini bok götürüyordur kesin. Doğru düzgün uğradığı da yok."
En yakın zamanda yukarı çıkıp evi baştan aşağı temizlemeliydi. Kendi iyiliği için yapacaktı, yoksa Chan temizliğin 't'siyle bile uzaktan yakından alakası olmadığı için umursamaz ve aynı şekilde yaşamaya devam ederdi.
Havanın kararmasına yakın içeri girip yemek yapmaya koyuldu. Güzel bir film seçip tütsü yakmış ve keyifli bir akşam yemeği yemişti. Saat geçip giderken aklına arkadaşı geldi, üç gündür hastanede aralıksız mesai yapıyordu ve kendi sağlığını önemsemediğini bildiği için endişeleniyordu.
"Aptal, yokken bile tadımı kaçırıyorsun." Oflayıp üzerine ince bir hırka geçirdi ve yürüyüşe çıktı. Stres olmaya tahammülü bile yoktu. Alerjisi vardı stres yapan her şeye.
Biraz koştu, biraz dinlenip hava aldı ve en sonunda rahatladı. Marketten dondurma alıp dönüş yolunda yemeye başladı. Eve yaklaştığında Chan'ın arabasını gördü. Garaja park ettiğinde eş zamanlı olarak adımları hızlandı. Ona kızmak için aralanan ağzı suratındaki yaraları görünce geri kapandı.
Önce anlamadı, sonra elindeki çantaya baktığında fark etti durumu. Her şey ortadaydı işte. Yeniden dövüşe başlamıştı.
Chan onu karşısında görmeyi beklemezken şaşkınca aralandı dudakları. Hyunjin kafasını eğince içi huzursuzlukla yanıp tutuştu. Sonrasında sarışın olan burnunu çekip hızlı adımlarla uzaklaşmış ve arkadaşını vicdan azabıyla baş başa bırakmıştı.
Çünkü Chan, Hyunjin'i ağlatan her şeyden nefret ederdi.
— cover me
NE DEMEK YENI FIC
hyunjinin dingin hayati kadar soft bir hikaye diye dusunurken firlama chanin ortaya girisi boyle oldu arkadaslar,, yeni kurgumu cok sevin (nolr)