Yarı Prolog- Birinci Bölüm

473 59 86
                                    

sinir: 55 oy 70 yorum

royal au da hic yazamam normalde hadi bakalim cumlemize hayirli olsun.

Bazı insanlar şanslı doğarlardı.
Yeterince şanslılarsa şayet, orta gelirli bir ailenin büyük erkek çocuğu olurlardı. Şansları biraz daha az ise aynı ailenin küçük kız çocuğuna kadar düşerdi rütbeleri. Bahsettiğimiz şansa biraz daha fazladan sahip olan insanlar ise tüccarların biricik kız çocukları idi. Bunların da bir tık üstü başkentte yaşayan tüccarlardı. Bu kesim, doğrudan kral ile ticaret yaptıklarından ayrıcalıklı sınıf sayılırlardı ve bu insanların küçük evlatları çok değerli gelirdi. Şanslı insanlara ülkenin çoğu yerinde rastlanmasına karşın bir de kimsenin yüzüne bakmadığı, sokak kenarlarında pasaklı suratlarıyla ellerindeki çer çöpü satmaya çalışan şanssız kesim de vardı.

Aydınlığın olduğu yerde karanlığın mutlaka olduğu gibi, yaşam standartları güzel olan insanlar arasında da kenar mahallelerde yaşamaya çalışan insanlar da vardı. Bu kaçınılmazdı.

Şans, bu insanların etrafından bile geçmezdi. Bir kere bu gudubete yakalanan insan bir daha da mutlu olamazdı, bu bir inanış şekliydi. Bu ailelerde kız çocuklarının hiçbir önemi olmazdı. Sokakta donarak ölen ufak kız çocukları, at arabasının altında kalıp kemikleri ezilen genç kızlar, evde dövülen zavallı kadınlar... Hayır, kadınların bu tarz ailelerde önemli yerleri yoktu, olması söz konusu dahi değildi. Genelde erkek gücüne güvenilen bu aile anlayışında eve giren üç beş sikkeyi getiren erkek, evin yöneticisiydi. Ailedeki herkesin kaderine o karar vereceği için şansa bu kesimde yer yoktu.

Bu kesimdeki insanların kaderleri ta doğduklarında belirlenmişti ve bundan kurtuluş asla yoktu.

"Güzel mendillerimiz var, çiçek işlemeli!" Soylu hanımefendinin peşinden koştururken çöp kenarlarından bulduğun yırtık kumaşlardan özenle işlediğin mendili salladın. Zengin kadın, yüzünü buruşturdu ve fötr şapkasını gözlerinin önüne çekerek sana yukarıdan baktı. Gözlerini tam olarak göremesen de sana iğrentiyle baktığından emindin. İçinde büyüyen gururunu zor bir lokma gibi yutkundun ve kurumuş dudaklarına titrek bir gülümseme yerleştirdin. "Özel günlerinizde kullanmak için birebir hanımefendi!"

Kadın pes ederek elinde salladığın mendile baktı. Seni küçük görmesine rağmen işlemenin oldukça kaliteli yapıldığını fark edecek kadar mendile sahip olmuştu. İnce elini uzatıp mendilin üzerinde yavaşça gezdirdi. Uzun parmakları çiçek işlemesinin üzerinde durdu.

"İki altından fazla vermem bu kumaş parçasına." Dedi fakat biliyordu ki elinde tuttuğun kumaş en azından on altın ederdi. Omuz silktin. İki veya on senin için bir önemi yoktu, eve para götürsen yeterdi senin için.

"Soylu hanımlara önermeyi unutmayın hanımefendi, teşekkür ederim!" Kadının avucundaki paraları aldın ve mendili ona bıraktıktan sonra koşarak kalabalığın arasından geçtin. Elindeki son mendili de sattığın için mutluydun çünkü bugün eve en çok parayı sen götürmüş olacaktın. Bu da demek oluyordu ki nihayet evde ne pişeceğine sen karar verecektin.

Hızını alamayıp kalabalıktan birisine tosladığında ağzına yakışmayan bir dolu küfür eşliğinde geriye sendeledin. Geniş elbisenin tozlanan yerini sertçe çırptın ve çeneni hafifçe kaldırarak çarptığın kişiye baktın. Giyiminden dahi üst tabaka olduğunu anlayabiliyordun.

"Of, dikkat etsene kadın, kör müsün?" Erkek de tıpkı senin gibi kıyafetlerini silkeledi ve çatık kaşlarıyla yüzüne baktı. Şimdiye kadar gördüğün en açık mavi gözlere sahip adamın yüzü de bembeyazdı hatta o kadar beyazdı ki sanki üzerindeki siyah takımı bir ölüye giydirmişler gibiydi.

Yüzünü buruşturdun ve kollarını kavuşturdun. Zengin olması durduk yere seni aşağılayabileceği anlamına gelmiyordu nihayetinde. "Tüm yolu kaplamasaydınız çarpışma olmazdı."

Şaşkın adam gözlerini kırpıştırdı ve ciddi olup olmadığını anlamak için birkaç saniye sessiz kaldı. Çatık kaşlarınla ona bakmaya devam ettiğini gördüğünde erkek genişçe sırıttı.

"Yalnızca mendil satan bir kız çocuğu için fazla konuşuyorsun." Ellerini cebine soktu ve boyunuzu eşitlemek adına hafifçe eğildi. "Bir gün uzun dilinin kurbanı olursan şaşırmam."

Aynı onun gibi sırıttın ve birkaç adım geri attın. "Bir gün bu tavırlarınızdan dolayı kenar mahalledeki genç erkekler tarafından dayak yerseniz ben de şaşırmam bayım."

Hoş bir kahkaha sesi sokağı doldurduğunda sırıtman büyüdü. "İyi günler hanımefendi, ben yokken dilinize sahip çıkmaya çalışın lütfen."

Kısa bir baş hareketi ve reverans ile erkeğin önünde alayla eğildin. "Size de iyi günler bayım, ben yokken kenar mahallelerden uzak durmaya çalışın lütfen."


spotifydan royal au pl dinlerken cok asiri gaza geldim duramadim beyler ya kusura bakmayin

RuminateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin