Issız Şehir

16 2 0
                                    

Çabuk ol!

Kaç buradan!

Burası çok tehlikeli..!

Geri dönmelisin..!

Nefes nefese gözlerimi açtım. Rüyamdaki kişi kimdi? Neden kaçmamı söylüyordu? Sanki sesini ilk kez duyuyordum ama aynı zaman da onu yakından tanıyormuşum gibi hissediyordum..

Nefesimi düzene sokup hızla yattığım yerden doğruldum. Nerede olduğumu ve bana ne olduğunu da bilmiyordum. Etrafta hızlıca bir göz gezdirdim. Bir evdeydim ve bu evi ilk defa görüyordum.. Pencerenin birinden dışarıya bakma gereği duydum. Kafamı pencereden dışarı çıkarttım ve çevreye baktım..

Gördüğüm şey beni şaşırtmıştı ve  korkutucu gelmişti. Çünkü dışarıda ölümcül bir sessizlik vardı ve hiçbir insan yoktu. Kafamı pencereden geri içeri soktum ve bulunduğum evin kapısını bulup dışarıya çıktım. Gökyüzünün rengi atmıştı ve dışarısı biraz rüzgarlıydı. Upuzun binalar vardı ve hepsi ortalama gri renkti. Ne kadar boğucu olduğunu anlatamam cidden..

"Kimse var mı?!" diye bağırdım tüm gücümle. Hiç kimse bana cevap vermedi. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Neden kimse yoktu? Herkes nerdeydi?

"Hiç kimse yok mu?!" diye bağırdım yine tüm gücümle.

"Ah, bu da ne şimdi? Burada birileri mi var?" dedi bir ses. Benim burada olmam onu pek hoşnut etmemişti anlaşılan..

Birkaç ayak sesi duydum ve hızla arkama döndüm. Yüzü uzun siyah saçlarından dolayı tam görünmüyordu. Sesine bakılırsa da benden birazcık büyüktü.. "Sen de kimsin?" dedi kısık bir sesle. "Burada ne arıyorsun? Burada yalnızca ben varım sanıyordum.."

"B-ben bilmiyorum. Neden buradayım bilmiyorum. İnsanlar nerede? Sen ve benden başkası yok mu burada?" dedim sesim titrerken. Hafifçe kafasını kaldırdı ve gözlerime baktı. Gözleri masmaviydi ve bu nedense beni germişti.

Sonra bana doğru birkaç adım attı ve önümde durdu. "Burası sıradan insanların olmadığı bir şehir, burada yalnızca benim gibiler kalabileceğini sanıyordum ama sende benim gibisin anlaşılan. Artık sen de burada olduğuna göre bu şehirde birlikte kalacağız." dedi.

"Bu şehire, yalnızca korkunç insanlar hapsedilir. Yani ben ve artık sende.." dedi eliyle önce kendini sonra beni göstererek. "Ama, biz korkunç değiliz ki.." dedim inkar ederek.

"Belki de ruhlarımız korkunçtur." dedi yine kısık sesiyle. Onun bu umutsuz konuşmaları benimde yavaşça umudumu söndürmeye başlamıştı.

Biz bu ıssız ve kasvetli şehirdeki en korkunç yaratıklardık..

Bizim ruhlarımız korkunçtu.

Ve buradan kurtuluş yolu olup olmadığı çözülmeyecek bir gizemdi...

Siyah saçlı adam bir anda arkasını dönüp gitmeye başladı. Bir anda gitmesine şaşıran ben "H-hey nereye gidiyorsun?" diye bağırdım arkasından. Hafifçe arkasını dönüp "Yalnız olacağım bir yere.." dedi ve gitmeye devam etti. Sonra bir anda durdu ve kısa bir süre içerisinde yeniden yanıma geldi. Yüzü bıkkın bir hal almıştı. "Ne bok yemeye karşıma çıktın ki sen?" dedi ve sonra derin bir nefes verdi. Hala soru soran gözlerle ona baktığımı fark edince daha fazla durmadı. "Pekala şöyle söyleyeyim, geceleri bu şehre değişik yaratıklar iner. Ben kendimi zor da olsa koruyabildim. Fakat.." dedi ve yine bıkkın yüz ifadesini takındı. "Fakat, sen kendini koruyacak kadar güçlü değilsin, değil mi?" dedi ve boş gözlerle suratıma baktı. İkimizde bir süre birşey söylemeden durduk.

"Hayır, koruyabilirim ben kendimi, sana ihtiyacım yok!" dedim kendime güvenerek. "Emin ol, bir gece bile dayanamazsın." dedi alaycı bir sesle. Kollarımı önümde bağladım ve düşünmeye başladım. Ne yapacaktım? Gece olunca kendimi nasıl koruyacaktım bilmiyordum..

"Aptal.." dedi kıyafetinin sağ kolunu yukarıya sıyırırken. Kolunda derin bir yara izi vardı. "Kolumu görüyor musun? Bu birkaç gün önce oldu. Kendimi korumaya çalışırken bu hale geldi. Muhtemelen biraz daha geç kalsaydım bunu yapan o lanet yaratık daha kötüsünü yapacaktı." dedi ve kısa bir süre durdu. "Hala kendini koruyabileceğine güvenin tam mı?" dedi ve kıyafetinin kolunu yeniden aşağı indirdi. Gözlerimi büyütüp aşağıya diktim. Gözlerim yeniden dolmaya başlıyordu. Buradan nasıl kurtulacaktım..?

"Anlaşılan sustuğuna göre kendini koruyacak güce sahip değilsin, ha?" dedi ve bir anda beni kolumdan yakaladı. "Gel benimle, seni kaldığım yere götüreceğim. Gecenin sonunda göz göre göre ölmeni istemem. Belki buradan kurtulmanın yollarına da bakabiliriz bir ara.." dedi yürümeye devam ederken. "Peki.." dedim sadece ve onu takip etmeye devam ettim. Bir süre sonra benim onu takip ettiğimi bildiğinden kolumu yavaşça bıraktı.

...

Bir süredir yürüyorduk ve benim aklımda şimdiden çok soru birikmişti. Aralarından bir tane seçip sormaya karar verdim.

"Şey, sen ne zamandan beri buradasın?" dedim arkasından gelirken. Bana bakmadan "Bilmem, bir hafta falan olmuştur herhalde. Sana gösterdiğim yara da burada uyandığım günün gecesi oldu.." dedi ağır bir sesle. O gece öğrenmiş muhtemelen yaratıkların varlığını. Yoksa önceden bir yerlere saklanırdı diye düşünüyorum.

"Peki ismin ne?" dedim bir süre sonra.
"Bu kadar yakın olduğumuzu bilmiyordum." dedi adımlarını biraz yavaşlatırken. "Şey, yani ikimizden birine birşey olursa birbirimize seslenebilelim diye." dedim açıklama ihtiyacı duyarak. "Yani ismimi seslenmek istiyorsun?" dedi ve yüzüme dönüp hafifçe sırıttı. Sonra yürümeye devam etti. "Hayır o yüzden değil." dedim gözlerimi uzun binalara dikerek. "Her neyse, ismim Barış." dedi ve durup bana döndü. "Tanıştığıma pek memnun olmadım. Senin ismin ne?"

"Sorduğuna göre ismimi seslenmek istiyorsun?" dedim onu taklit etmeye çalışarak. "Belki de." dedi hafifçe tebessüm ederek.

"Adım Bahar, bende tanıştığıma pek memnun olmadım." dedim ve hafifçe gülümsedim..

"İki korkunç kişiye göre fazla neşeli isimler, değil mi?" dedi sırıtarak..

....::::**•°❄❇☸❇❄°•**::::....

Yeni bir hikaye ile karşınızdayım. Beğeneceğinizi umuyorum.

(Bu hikayeyi öylesine yazıyorum. Geçen olayları ve konuşmaları ciddiye almayın ya da her neyseehh)

Allah bilir bir sonraki bölüm ne zaman gelirr 👽💅

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Issız ŞehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin