"Off..."
Chan, iki büklüm yattığı koltuktan doğruldu yavaşça. Sırtı delinmişti sanki, nasıl bir ağrıydı bu?
Chan'ın hareketlenmesi sonucu, Seungmin de rahatsız olup, kafasını, üstüne uzandığı uyluklardan kaldırdı. Gözleri hâlâ tam açılmamışken üstündeki ağırlık dikkatini çekti. Kafasını vücüdunun geri kalanına çevirdiğinde üstündeki gitarı gördü. Yavaşça üstünden çekip bir kenara bırakınca gözlerini kaşıyıp kollarını açarak esnedi.
Esnediği sırada eline çarpan ten, onu korkutmuş olacak ki anında kafasını sol tarafındaki bedene çevirdi.
Eli, Chan'ın yanağına değiyordu şu an. Chan kendini tutamayıp buna gülerken Seungmin ise kendi aptallığına kızıyordu utançla içinden. Muhtemelen uyurken kafasını koyduğu uyluklar da yanındaki bedene aitti. Bunlar yanaklarının yanmasını sağlamaya yetiyordu bile.
"Aç mısın?"
Chan sonunda bu garip atmosferi bozmak için sormuştu bu soruyu.
"Biraz. Biz en iyisi Jisungla eve gidelim. Büyükbabamız merak etmiştir bizi."
Seungmin, Chan'ın yüzüne bakmadan cevap vermişti ona. Bu cevap üzerine Chan gülümsedi, her zaman olduğu gibi.
"Merak etme; babam, Han amcaya çoktan haber vermiştir. Ayrıca kahvaltıyı burada yapın, sohbet eder eğleniriz."
Seungmin bu teklif üzerine düşündü biraz. Nasıl sohbet edeceklerdi ki? Muhtemelen her zamanki gibi ağzını bile açmayacaktı. Daha yeni tanıştığı insanlarla sohbet mi edecekti yani? Hah! Seungmin tek kelime bile etmeyeceğini adı kadar iyi biliyordu. Yine de yanındaki bedeni kırmayıp kabul etti.
"Olur sanırım. Önce Jisung ve Minho'yu uyandıralım daha geç olmadan."
______
"İşte sonra babam o kağıdın üzerine basıp, kayıp düşmesin mi!"
Herkes kahkaha atarken Seungmin de anlattığı hikâyenin devamını getirdi.
"İşte... İşte Sonra ödevime bastığı için tüm ödevi ona tekrar yazdırdım!"
Herkes nefessiz bir şekilde gülüyordu resmen. Seungmin ise içten içe heyecanlanıyordu. Birileriyle ilk kez bu kadar eğlenceli bir sohbet içerisindeydi.
"Ah Seungmin ah. Senin baban benle büyüdü ha! Hâlâ altına ettiği günleri hatılıyorum!"
Herkes gülerken Minho sofradan heyecanla kalktı. Kendi odasına gitti ve orada bir süre oyalandı.
"Nereye gitti bu şimdi? Bayağıdır da gelmiyor ha."
Chan hafifçe kaşlarını çatarak sordu sofradakilere. Herkes brbirine bakarak birinin cevaplamasını bekledi ancak sofradakiler de bilmiyordu.
"Jisung oğlum, sen yemekten kalktın ya, bi' baksana ne haltlar karıştırıyor bu çocuk diye. Yürümekte zorlanıyorsan kalkma ama, Chan gidip bakar."
Jisung gülümsedi her zaman yaptığı gibi. O kadar güzel gülüyordu ki, kışın en soğuk gününde bile onun gülümsemesini görenlerin içi ısınırdı.
"Sorun değil Lee amca. Ben gidip bakarım hemencecik."
Jisung, Seungmin'in yardımıyla ayağa kalktı. Koltuk değneğini alıp Minho'nun odasına doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy - MinSung
Fanfictiondoğumlarından beri zengin bir ailede rahat bir hayat yaşayan Jisung, ailelerinin batmasıyla beraber ikiz kardeşi Seungmin ile Diyarbakır'daki bir köyde yaşayan dedeleriyle yaşamak zorunda kalırlar. Ancak köy muhtarının oğlu Minho, abisi Chan ile ber...