Hocanın beni azarlamasından sonra tek kelime edememiştimAma dersden de çıkamazdım.Devamsızlık zaten 10 gün.Ben 4 gününü geçen dönem kullandım.Bu yüzden dersin bitmesini bekledim.Ders biter bitmez çantamı toparlayıp çıktım okuldan.Okulumuzun yakınında bir park vardı.Adımlarımı oraya yönlendirdim.Boş bir bank aradı gözlerim.Ben bakınırken iki sevgili el ele bankdan kalktı.Tek boş bank orası olduğu için oraya oturdum.Bugün yaşadıklarımı detaylıca düşünebilirim artık.İlk olarak;hocanın benim üzerime neden bu kadar geldiğini çözemiyorum.Dersi anlamadığımı biliyor.Notlarımdanda belli.Dersdede konuşmam pek.O zaman neden bu kadar zorluyor beni.İkincisi ve en önemlisi tahtaya çıktığımda neden bağırdı?Ben bunca yıl sonra çekingenliğimi üzerimden atmaya çalışırken çıktığım kabuğa geri girmek zorunda kaldım.Yaşadığım şeyleri tekrar yaşamk pekde iyi gelmedi.Daha önce anasınıfınada gitmediğim için birinci sınıfa başladığımda yaşıtlarımdan daha çok sevinçliydim.Fakat bu sevincim uzun sürmedi.İlk hafta arkadaş edinmeye çalıştım.Ama kimin yanına arkadaş olalım mı diyerek gitsem beni istemedi üstelik öyle bir yüz ifadesiyle söyledilerki sanki ben iğrenilesi bir insanmışım gibi.O yaşta bir çocuk için arkadaş edinmek önemlidir davranışları arkadaşlarına göre şekillenir.Eğer biri sizi yanında istemiyorsa üzülürsünüz.Bazende umursamayabilirsiniz.Çocuksunuz işte ruh halinize göre her olaya farklı tepkiler veriyorsunuz.Ama benimkisi fazlaydı kocaman okulda bir tek arkadaşım yoktu.Sekizinci sınıfa giden karşı apartmandaki Didem abla okulda ağladığım zamanlar yanıma gelirdi.İlk haftayı onunla geçirdim.İkinci haftasında öğretmenimiz sınıfdaki -kara demiyeceğim çünkü yeşildi- yeşil tahtamıza tebeşirle iki satırlık bir cümle yazmıştı.Tahtadaki yazıyı bir yada iki kez tekrarladı.Sonra sırayla herkes öğretmenden duyup aklında kaldığı kadarını söyledi ve yerine oturdu.Sınıfda okuma-yazma bilen sadece bir arkadaşımız vardı.Ondan beklendiği gibi tahdaki yazıyı okudu ve oturdu.Orta sırada oturuyordum.Sıra artık bana gelmişti.Aklımda ne varsa söyledim.Sonuçta okuyamıyorum.Birşey söylemesem de olmayacak.En iyisi bildiğim kadarını söylemekti.Bir kaç kelime geveledim.O an sınıfdaki herkes gülmeye başladı.İşte toplum tarafından ilk dışlanmamıda o zaman yaşadım.Öğretmenin birşey söylememeside çok incitti beni.Düşünsenize sizi teselli edecek bir arkadaşınız dahi yok ve öğretmeniniz bu saçmalığa son vermiyor.Gururuma dokundu.Ağladım.Hemde çok.Artık okula gitmek istemiyordumErtesi gün öğretmenimi ve devremi değiştirdim.Sabahcı oldum.Yeni öğretmen ve yeni bir sınıf.Babam işe gitmeden önce beni sınıfa bıraktı.Ben tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korktuğum için sınıfa girmemekde direttim.Babamda beni öğretmene emanet edip gitti.Ağladım.Bıraktığı için,korktuğum için...Sıranın birine oturdum ve ağlamaya devam ettim.Öğretmen yanıma geldi.
"Ağlama"dedi.Tırnakları uzun ve ojeliydi.Ağlayan bir insana ağlama demek çok saçma.Bütün tesellilerden daha saçma.Ağlamamı durduramadım.Ayağa kaldırdı ve o tırnaklarıyla kulağımı çekti.İşte okulu sevmemem ve insanlardan uzak durmam konusunda akıllanmam için bir sebep daha.Yine öğretmen değiştirdik.Yan sınıfa alındım yanımızda müdürde vardı.O sınıfa öyle bir ön yargıyla girdimki beni ikna etmek mümkün olmadı.Sınıf öğretmeni bu sefer erkekti.Öğrencileriyle ilgileniyordu ve öğrencilerinde öğretmenlerini sevdikleri derse katılma isteklerinden belliydi.Ama dedim ya önyargı ve yaşadıklarım beni okulldan soğuttu.Annem ve babam o kadar çok dil döktüki en son bıraktılar ısrar etmeyi.Ama son bir ikna çabasıyla akrabamız olan Melek teyzenin sınıfında okumamı istediler.Artık öğretmen görmek istemiyordumki.Okul yada sınıf değişsede birşey farketmiyordu.Olmadı.İkna çabaları sonuç vermedi.Ben o sene Kur'an kursuna gittim üç ay boyunca.Ordaki Hatice öğretmeni sevmiştim.Zaten onu sevebilmem okula olan yaklaşımlarımı değiştirmeme yardımcı oldu.Bir sonraki yıl okula bir yaş büyük olarak başladım.Bu zamana kadar sınıfta en büyük ben oldum.Ama onlarla anlaşmakta zorluk çekmedim.Hem büyük göstermiyordumda.Minyon tipliydim.İşte bu vakte kadar derslere katılmakta zorlanan bir öğrenci oldum.Aklımda "Acaba yanlış yapsam gülerler mi?","Rezil olur muyum?" ve bunların getirdiği özgüven eksikliği oldu bende.Tekrar aynı olayları yaşamak geçmişte yaşadığım şeyin üzerindeki toprağı eşelemek gibiydi.Geçmiş gözümde tekrar canlanırken bu sefer ağlamadım.Sonuçta herkes hata yapar ve hiçkimse mükemmel değildir.Benim de yapamacağım şeyler tabiiki olacak bu yüzden hocayı umursamadım.Akşam olmuş güneş kızıllığını gösteriyordu.Annemi endişelendirmek istemediğim için oyalanmadan eve gittim.Zile bastım kapıyı bana 6 yaşındaki kardeşim Elif açtı.
"Ablaaaa" diyip sarıldı.Kucağıma aldım ve içeriye girdim.Televizyonun dijital saatine baktım.Babamın gelmesine bir saat kalmış.Kardeşimle birlikte odaya girdik.Ben kıyafetlerimi değiştirirken o da bana sorular soruyordu.Çok meraklıydı ve çok ilginç sorular soruyordu.Bazen o ilginç sorular karşısında şaşıp kalıyordum.Benim bile aklıma gelmeyen sorulardı.
"Naptın bugün?" dedi.
"Her zamanki gibi ders dinledim tatlım."
Ben çantamın içindekileri çıkarırken o da tuvalete girmek için pantolonunu çıkarıp kapıyıda açık bırakarak odadan çıktı.Antreden "Abla tuvalete böyle girersem ayıp olur mu?" dedi.Ağzımı açık bırakan bir soru daha.Bugün beni güldüren tek şey onun söyledikleriydi.Babam her zamanki saatinde geldi ve hergün yaptığımız gibi yemek yedik,kahve yaptım,ardından çay içildi ve ben odamda ders çalıştım yatana kadar.
---------------------
Ertesi gün alarmı duymamışım ama neyseki annem uyandırdı.Süslü yada başkalarının değimiyle "bakımlı" bir kız olmadığım için ne makyaj yaptım nede saçıma güzel bir şekil vermekle uğraşmadım.Bu yüzden hazırlanmam kısa sürdü.Akşamdan hazırladığım çantamı aldım.Annem beni uğurladı ve annemin kapıyı kapatmasıyla koşmaya başladım.Derse geç kalmak istemiyorum.Çünkü geç kalan kim olursa olsun kapıdan girene acayip bakıyorlar.O bakışlar beni rahatsız ediyor.Okulun kapısından girdiğimde ortalıkta sessizlik hakimdi.Bu kadar koşturma ciğerlerimi oksijensiz bıraktı.Ama yinede yetişemedim.Sınıfa girdiğimde tam tahmin ettiğim şey oldu ve bütün gözler bana çevrildi.Özür dileyip sırama geçerken Ela'nın orada olmadığını farkettim.Oturmadan son kez gözlerimi sınıfda gezdirdim.Ela bizim iki sıramızda Yeşim ile konuşuyordu.Sinirlerim bozuldu ama belli etmeden yerime oturdum.Saatime baktığımda sadece 5 dakika geç kalmışım.O yüzden yok yazıldığımı sanmıyorum.Arkamdaki fısırdaşmalar bitmiyordu.Aradan zaman geçmeden kıkırdamalarınıda duydum.Onlara doğru döndüm.Farketmediler,bende farketmelerini beklemiyordum.İkiside öyle dalmışlarki öğretmenin uyarısını duymadılar.Öğretmen son bir kez daha adlarını söyleyerek susmalarını istedi.Ama nasıl bir muhabbetleri varsa bir müddet susup tekrar konuşmaya başladılar.Karnımda bir ağrı hissettim.Dişimi sıkıyordum hem ağrıdan hemde sinirimden dolayı.Gerçi çokda abartılacak birşey değildi yani mutluka kızsal bir durumdur.Ama ben yinede lavobaya gitsem iyi olacak.