Yazarken "I Love You So - The Walters" dinledim. Bu kitabı en iyi anlatan şarkı bu bence. Okurken dinlemenizi tavsiye ederim.
.
.
.Zoro, o odadan çıktı ve ışığı kapalı olan odalara baktı. Ev boştu.
Tamamen sessizliğe ve karanlığa gömülmüştü o gece. Yatak odasında öylece oturuyordu Zoro. Boş gözlerle yeri izliyor, saçma bir umutla Sanji'yi bekliyordu. Her ne kadar bu sefer gelmeyeceğini bilse bile, aptalı oynuyordu. O, gerçeklerden korkuyordu. Sanji'yi kaybetmekten korkuyordu. Fakat, her şey için çok geçti.
Sarışın da kendi evindeydi, gözleri şişmiş; kafası allak bullak olmuştu. Darmadağındı. Zoro her aklına geldiğinde; öğlen yanağına vurulan sert tokatla beyni çalkalanıyordu. O sadece, iyileştirmeyi istemişti Zoro'yu. Tıpkı bir aptal gibi denemişti. Yine de, sonunun annesi gibi olmasını istemiyordu. O soğuk, kanla kaplı beden aklına her geldiğinde tüyleri diken diken oluyor, istemsizce titriyordu. Zoro babası kadar alçalamazdı elbet, ancak ondan daha da hastaydı. Zoro'nun ilacı sevgiydi, fakat bu ilacın yan etkileri vardı.
İkisi de sağlam düşünemiyordu. Özellikle Zoro. Sarışın hâla telefonunu açmamıştı. Sevgilisi ise arsızca aramaya devam ediyordu.
Gecenin zifiri karanlığında, odaya biraz ay ışığı vuruyordu pencereden. Zoro'nun telefonunun ışığı ise bütün odayı aydınlatıyordu neredeyse. Umutsuzca, telefon ekranına bakıyordu. Her çağrısından sonra gelen telesekreter sesi sinirlerini bozmaya başlamıştı. O telesekreterin değil, Sanji'nin sesini duymak istiyordu. Sonrasında, Nami'yi aradı bir umut. Sarışın, onunla olabilirdi.
Gecenin bir saati, Turuncu saçlı kadın başını yastıktan kaldırdı gözlerini açarak. Sonrasında komodindeki telefona uzandı ve açtı. Gözleri, kim olduğunu ayırt edemedi bile. O kadar uyku sersemiydi.
"Alo?"
"Nami. Yardım et."
Nami yataktan doğrulup esnedi. Sonrasında telefon ekranına baktı. Bu Zoro'ydu.
"N'oldu?"
"Sanji orada mı?"
Kadın, sersemce etrafına bakındı. Kimsenin olmadığını bildiği hâlde halbuki.
"Kimse yok."
"Gerçekten mi?"
"Neden yalan söyleyeyim, aptal. Ne yaptın yine?"
Zoro duraksadı. Sonrasında iç çekip devam etti.
"Bak... Ben gerçekten istemedim... Ama..."
Nami sert bir ses tonuyla söylendi:
"Yine yaptın değil mi? Seni kaç kere uyardım halbuki! Dalga mı geçiyorsun, Zoro."
"Ben öyle olsun istemedim! Biliyorsun... Sanırım... Fazla tepki verdim."
"Sanji seni kolay kolay bırakıp gitmezdi. Gene ne bok yedin kim bilir! Puşt."
"Senden yardım istedim, azarlamanı değil."
"Kes sesini. Hem suçlusun hem de üste çıkmaya çalışıyorsun. Neyse. Anlatsana olayı."
"Biri... Biri ona gülümsedi... Müşterisi olduğunu söyledi... Ama... Ama ben aptalın teki olduğum için kendimi tutamadım bile! İnsanların ortasında... Onu tokatladım ve... Ben... Ben çılgına döndüm... Onu başkasıyla düşünmek... Anlıyor musun..."
"Anlamıyorum tabii ki, aptal! Çocuğu küçük düşürmüş, tokatlamışsın. Bu kadar mı güvenmiyorsun ona?"
"Elbette ona güveniyorum! Ben arkadaşlarına güvenmiyorum!"
Nami elini alnına dayadı.
"Zamanında bizden bile soyutlamaya çalıştın be çocuğu! Sen sorunlusun, Zoro. Bekle beni, oraya geliyorum. Ama senin için değil. Sanji'nin iyiliği için."
Yüzüne kapanan telefonla bakışıyordu Zoro. Yarım saat sonra ise kapı çaldı. Kapıyı açtığında, önünde bir kadın vardı. Nami. İçeri adımladı.
"Aptal Zoro. Kas yığını."
"Yeter artık. Tavsiye istiyorum."
"Sana verebilecek tavsiyem yok ki! Ne yapmamı bekliyorsun? Çocuğu bir duvara dayayıp sikmediğin kalmış, Zoro. Ama, duygularını çoktan sikmişsin galiba."
"Tavsiyen yoksa neden geldin ki!"
Nami, yüzünü Zoro'ya döndü ve ona doğru adımladı. Parmağıyla onu göstererek konuştu:
"Bunu çözeceğiz. Ama üste çıkmaya çalışırsan, sana yardım felan etmem! Anladın mı?"
"Peki."
Gecenin karanlığı, ikisinin üstüne düşerken onlar salonda tartışıyorlardı. Nami, Sanji'yi arıyor fakat o da yanıt alamıyordu.
"Nami... O... Kendine bir şey yapmaz, değil mi?"
"Eğer yaptıysa senin mezarını ben kazarım, Zoro. Şimdi elimizden gelen tek şey beklemek. En iyisi, Sanji'yle de görüşüp onun duygularını öğreneyim."
Nami koltuktan kalktı yavaşça. Sonrasında kapıya yürüdü. Zoro kolunu tuttu.
"Bende geleyim... Nolur."
"Siktir git. Sen gelirsen her şey daha da kötüleşir. Sakın gelmeye cürret etme."
Başını eğdi ve elini çekti Zoro. Sonrasında Nami çıktı oradan. Sanji'nin evine gitti. Kapıya vurdu bir kaç kez, endişeyle. Kapı açıldığında, karşısında gözleri şiş ve kırmızı, soluk tenli bir genç vardı. Nami, karşısındaki Sarışın'ın boynuna atladı.
"Şükürler olsun, iyisin."
"Nami-swan?.."
Nami kapıyı kapatıp içeri geçti. Saat gece Dört sularıydı.
"Sanji... Neden lanet telefonunu açmadın? Çok meraklandım..."
"Ah. Kapalı mıymış?"
"Ne olduğunu biliyorum, Sanji."
Sarı saçlı genç, gözlerini devirdi. Ardından yutkundu. Söyleyecek çok şeyi vardı fakat söyleyebileceği hiç bir şey yoktu.
"Ben... Bir şey yok, Nami-swan. Endişelenmene gerek yok."
"Nasıl bir şey yok? Gözlerin kıpkırmızı."
Nami'nin elleri, Sanji'nin yüzünü kavradı nazikçe. Kendi gözleri, o derin, acı dolu mavi gözlerle buluştu.
"Biliyorsun, Sanji. Bana her şeyi anlatabilirsin. Yanındayım. Ne olursa olsun."
Gözleri tekrar dolduğunda, yanağındaki elin üzerine koydu elini. Ağlıyordu, hem de hıçkırarak. Acı dolu hıçkırıklar, ne kadar kırıldığının göstergesiydi. Nami zorla iç çekti. Sonrasında sarıldı karşısındaki acıklı bedene. Sımsıkı tutundu Sarışın ona.
"Özür dilerim Sanji. Seni ağlatmak istemedim... Biliyorsun."
"Sen yapmadın... Ben... Benim suçumdu... Aptal gibi denediğim için..."
Nami kafasını kaldırdı ve Sanji'nin saçlarına parmaklarını geçirdi.
"Sen suçlu değilsin... Sen sadece yardım etmek istedin, Sanji..."
"Ben... Ben çok seviyorum Nami..."
Sarışın hıçkırıklarla ağlarken karşısındaki kadının da gözleri doldu.
"Biliyorum Sanji... Biliyorum..."
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.Ortaligin anasini babasini siktikten sonra arkadasima Sanjimi ne kadar sevdigimi anlatmaya gidiyorum.
😍😍785 Kelime
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bahar | Zosan
De TodoZoro'nun kıskançlığı ve de Sanji'nin akılalmaz sevgisi. Sonları ne olacak?