herkese merhaba, ben mey.
uzun süredir yazıp da yayımlamak istediğim o hikayeye sonunda cesaret edip yazabildim.
hoşunuza gider mi bilmiyorum ama umarım seversiniz.
Bu koca büyük hanedanın, boylu boyunca yemek salonuna giden koridorunda yürüyordu. Adımları hızlıydı çünkü bizzat babası, Kral tarafından yemeğe davet edilmişti ve en kısa sürede orada olmazsa bekletilmeyi sevmeyen babasının kargaşa çıkaracağını biliyordu. Bunu daha önceki deneyimlerine dayanarak söyleyebilirdi yani.
Uzunca koridoru koca koca attığı adımlar sayesinde, soluk soluğa kalmayı umursamadan bitirdiğinde, yemek yemek için toplandıkları odanın önünde durdu. Burası oda gibi değil de daha çok salon gibiydi. Ama saraydaki bir çok yer salon gibi olduğundan, buraya da oda diyorlardı işte. Soluk soluğa kalan genç derince bir nefes aldı ve sağ elini yumruk yaparak göğüs hizasına getirip kapıyı tıklattı. Peşi sıra gelen Kralın "gel" sesiyle kapının yanında bekleyen bir gardiyan, elinin ayası ile işlemeli kapının kulbunu indirdi ve karşısındaki bedenin odaya girmesini bekledi. Nitekim, buraya soluk soluğa gelen genç prens, direkt olarak odaya adımlamıştı.
Siyah rugan ayakkabılarının altındaki tahta zeminde kocaman bir adım attı, kafasındaki fötr şapkayı çıkardı, şapkayı parmak uçlarıyla tutarken fötr şapkayı hafifçe göğsüne bastırdı ve saygıyla eğildi.
"Merhaba, Kralım." eğildiği için dağılan bir kaç saç tutamını kulak arkasına sıkıştırdı.
Kral yaşına rağmen oldukça genç duran yüzüyle gülümsedi. "Merhaba, oğlum. Hoş geldin. Biz de seni bekliyorduk." dedi ve kafasını sağa doğru çevirip ufakça Kraliçe'ye baktı.
Prens yavaş adımlarla, çünkü kendisi geç geldiği halde babası ona çemkirmemiş aksine güler yüzle onu davet etmişti, yemek masasındaki yerine oturdu. Babasının solunda, annesinin ise karşısındaydı şimdi. Ellerini masanın üzerinde buluşturdu ve konuşmaya başladı.
"Bu özel davet için teşekkür ederim Kralım ve Kraliçem." dedi.
Babası kafa sallamış, oğluna ufak bir gülümsemeyle bakmaya devam etmişti. Normalde prens bu kadar geç kaldıktan sonra elindeki çatal kaşıkları fırlatıp, dır dır konuşması gerekirdi ama bu olmamıştı. Sanki bugün daha uysal davranıyordu ve bu prensin ilgisini çekmişti. Kral, yaşlandıkça çemkirmeye başlayan, sinirleri çok çabuk gerilen birisi olmuştu ama bugün daha sakin gibiydi. Ya da prens öyle düşünüyordu.
Kral, sağında oturan karısı ve solunda oturan oğlu ile beraber çorba kasesinin yanındaki kaşığını eline aldı. Kral'ın yemeğe başlamasını bekliyorlardı. Soylu ailelerde bu davranış saygı demekti. Kral yemeğe başlamadan masada ki hiç kimse yemeğe başlamazdı.
Kral yavaşça gümüş kaşığı çorbasına batırdı ve "buyurun" der gibi masa üstünde elini yavaşca salladı. Kraliçe ve prens bunu anlamış olmalılar ki, onlarda yavaşca kaşıklarını alıp çorbaya daldırdılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEEP BLUE - Taekook
FanfictionYer yüzünde yaşayan sadece iki tane Delta kalmıştı. Kral Kim ve oğlu Prens Kim Taehyung. Delta katliamından sonra büyücülerin laneti üzerine Deltaların soyunun devam edebilmesi için Omegalar ile evlenmesi gerekiyordu. Dünya'nın en alt sınıfı olan o...