Selam🖤
Yayınlacağım ilk fiction olacak beğenmenizi umuyorum...
Hikayeye başlamadan önce söylemek istediklerim var!!!
--------
Bu hikayedeki Taehyung ve Jungkook isimlerinden ibaret. Bunun dışında kpop ile alakalı hiç bir ibare yok.
Ayrıca kurgu cinsellik ve BDSM içermekte bu yüzden bunlardan rahatsız olacak kişiler okumasın lütfen.
--------Yine evden kaçmıştım...
Artık ben bile şaşırmıyordum bu halime. Bir nevi rutine dönmüştü benim için.Eskiden, sadece annem eve başka adamlarla gelince kaçardım evden. Artık sebepsiz yere de kaçmaya başlamıştım. Boşlukta hissediyordum...
Bazen boşluk hissi koca bir karadelik gibi içimde büyüyor, adeta beni yutuyormuş gibi hissettiriyordu. İşte tam da bu zamanlarda kaçıyordum evden. Karanlık, serin sokakların ıssızlığına bırakıyordum kendimi. Sokakların beni en derinden anladığına oldukça emindim çünkü. Genelde sahile giderdim böyle zamanlarda. Bi sigara yakar, kağıdın yanışını ağır ağır izler, sigara filtreyi delip geçmeye yüz tutana kadar içime çekerdim. Ki bu sadece böyle zamanlarda olurdu...Ama o gün sanki diğerlerinden farklıydı, bunu hissedebiliyordum. Hiç sahile gidesim yoktu. İyi hoş çıplak tenimin üstüne geçirdiğim gri sweatshirt, ekoseli pijama altım ve çoraplarla giydiğim adeta yere yalın ayak basıyormuşum gibi hissettiren terliklerimle gidebileceğim yerler listesi pek de uzun değildi. Aslında nereye gittiğimi çok da umursadığım söylenemezdi. Kendimi akışa bırakmıştım, bir yandan zihnimdeki karışık düşünceleri bastırmaya çalışıyor bir yandan da oldukça yorulmuş ve üşümüş olan ayaklarımın beni yönetmesine izin veriyordum. Boş sokaklarda nereyi gittiğimi bilmeden gecenin soğuğunda soluk soluğa koşuyordum.
Kafamdaki düşünceler ve havanın soğukluğu yavaş yavaş içime işlerken uzaklardam gelen bir sesin varlığını duyar gibi olmuştum. Sesi duyduğum karanlık ve dar sokağa doğru ilerledim. Bu semti oldukça iyi tanırdım ve az buçuk her yapının varlığından haberdardım ancak şu an gözlerimin önünde duran siyah villanın varlığından gram haberim olmadığına yemin edebilirdim. Çünkü bu kadar tuhaf bir villanın bırakın varlığını unutmayı varlığından haberdar olmamak imkansızdı. Bu yerin varlığını şu an fark etmiş olmam gerçeği beni buranın gizli bir yer olduğu düşüncesine itmişti. Ancak fikrim kısa sürede değişti çünkü bu kadar iyi gizlenmiş kocaman, siyah yapının kapıları sonuna kadar açıktı! İçeridense boğuk bir klasik müzik sesi eşliğinde konuşan bir adamın sesi geliyordu. İçeride ise anlam veremediğim bir kalabalık bu adamın söylediklerini olağanüstü bir dikkatle dinliyordu. O an içimden 'önemli biri olsa gerek' diye geçirmiştim. Açıkçası ortamın ambiansı ve adamı pür dikkat dinleyen insan topluluğu beni içeri girmeye itmişti. Adımlarımı siyah yapının ardına kadar açık olan kapılarına doğrulttum. İçeriye girdiğimde dikkatimi çeken ilk şey up uzun şamdanların içersindeki kan kırmızısı mumlar ve oldukça loş sarı bir ışığın süslediği koridor olmuştu. Kalabalık, koridorun sonuna doğru artıyordu. Biraz daha ileri baktığımda onu görmüştüm.
Herkesin konuşmasını dinlemek uğruna buraya geldiği o adamı...Esmer, kavruk bir tene sahipti, hafiften çıkmaya başlamış sakalları ve giydiği koyu renkli gömleğine eşlik eden simsiyah saçlarıyla etkilenmemek için aptal olmak gereken türden bir adamdı. Ağır ama bir o kadar da etkileyici bir aurası vardı. Sebebini bilmediğim bir sebepten kendimi ona bakmaktan alıkoyamıyordum. Onu o kadar çok süzmüştüm ki ona baktığımı anlamıştı. Bakışları adeta beni delip geçiyor, gözleri gözlerime değdiği her an çarpıntıdan ölecek gibi oluyordum. Gözlerimin içine bakmaya devam ederek konuşmaya başladı:
"Sizler hepiniz dışarıda masum kelebekler olabilirsiniz ama eğer buraya geldiyseniz kanatlarınızın tutuşmasını göze almanız gerekir."
Sırıttı.
Dediklerinden hiç bir şey anlamamıştım. Neyin içine düştüğüm konusunda zerre fikrim yoktu. Tek fikrim olan şey bu yabancı adamın beni sadece bakışlarıyla bile alt üst edebildiği gerçeğiydi. Aklım bin parçaya ayrılırken saatin sesiyle kendime geldim. Saat 7.00 di. Acilen eve gitmem gerekiyordu. Kalbim koşarcasına atmaya devam ederken umursamadan şamdanların loş ışığının aydınlattığı koridorda koşmaya başladım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
demons don't lie / taekook
Fiksi Penggemar"Sana cenneti vadedemem jungkook. Ama cehennemin en guzel kosesinde beraber yanabiliriz..."