mesleki etiğin sınırları

16 3 1
                                    

yeni bir okul senesi herhangi bi öğrenci için ne kadar gerici ise bir öğretmen için de o kadar gerici olsa gerek ki mustafa hoca bu kadar gergin olsun. eşinin güzel ve destekleyici sözleri ruhunu rahatlatmasına ne kadar yardımcı olsa da hafif hafif titreyen elleri ile okul binasına girmişti mustafa. öğretmenler odasında bekleyen müdür yardımcı tayfun hoca hafif bi gülümsemeyle karşılamıştı mustafayı "günaydın hocam, dün akşam size ders programınızı mail atmıştım baktınız umarım." "baktım tayfun hovam baktım" hafif peltek diliyle tayfun hocayı onaylamıştı iki kelam edip dersi olduğu sınıfa girdi elindeki okuma kitaplarını masasına biraktı.

"günavdın cocuklav" mustafa tatlı tatlı selamladı sınıfı sınıf da onu, geçen senelerin müdür yardımcısıydı mustafa ve sınıfları o düzenlemişti ama öğretmenliğe devam etmek istemişti

Ilk dersi tahmininden de güzel geçmişti mustafanin 9/A'yi tam kivaminda olusturdugundan emindi zaten su ana kadarki en iyi sinifi olacagindan emin oldugu kadar.

Ogretmenler odasındaki cay ocagina ilerleri kivrak adimlarla çayı severdi mustafa kucuk kupasina cayi doldururken yaninda uzun boylu bir golge belirdi, arkasını döndü ve uzun süredir içinde garip bir his uyandıran o adamı gördü... necati...
"Günaydınlar mustafa hocam, güzel bir sabah. Değil mi?"
"Evet evet çok guzev biv sabah"
Hafifce kıkırdadı necati ah necati.. öğrencilerin korkulu rüyası fizikçi şeytan necati yaptığı sınavlardan tutun ders anlatımına kadar her şeyi tabiri caizse kazık gibiydi necatinin. Sert bir adamdı necati tuhaf da bir adamdı evli barklıydı ama bakmayin siz evli olduguna. Gorebileceginiz en flortoz hoca olmalıydı kendisi.
"Ee hocam nasılsınız görüşmeyeli, çocuklar nasıl. Devam ediyor musunuz köşe yazarlığına?"
"Iyiyim necati hovam cocuklav da iyi ellevinizden öpevlev, sizi sovmalı siz nasılsınız?"
"Eh, iyi diyelim iyi olalım hocam" tatli sohbetlerini gıcık zil sesi böler gülümseyerek ayrılırlar. Mustafa garip bi yürek sızısı hissedince duraksar kendi kendine "tuhaf, ilaclarimi da içmiştim oysaki nedir bu kalp çarpıntısı? Fındığıklarımı da yedim hem de." Der bir yudum alir çayından ve umursamayarak sınıfına ilerler...

kütüphaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin