GİRİŞ

29 2 18
                                    

Nefret; en güçlü duygu. Nefret etmemek gerekir çünkü nefret ettikleriniz unutulmaz. Sevmezsiniz ve olur biter. Ama benden neden bu kadar nefret etmişlerdi? Düşündükçe kafamı yiyeceğim bir konu vardı.

Tüm ailemi karşıma aldım. Herkes zaten kendi kafasında takılıyordu. Annem de üvey babamın tarafında durmuştu. Keşke öz babamla tanışma fırsatım olsaydı. En azından onun beni koruyacağını düşünürdüm. Ama şimdi kimsenin koruyabileceğini düşünmüyorum. Her ne kadar birinin korumasına ihtiyacım olmasa da, yanımda istediğim bir kişi vardı elbette. Erkek arkadaşım beni kandırmıştı. Konumuz buydu. İhanet, nefret, intikam.

Elimdeki bardağı ileri doğru iterek bir bardak daha içmek istediğimi anlatan bir şekilde mırıldandım. Güney, dert yoldaşım. Bu onun yanımdaki sıfatı olabilirdi. Dertlerimiz olduğunda hep birbirimize giderdik. Sıra bendeydi ve uzun bir süre bende bulunacak gibi görünüyordu. Geçen sene tanışmış olmamıza rağmen bu bir sene içinde çok iyi bir dostluk kurmuştuk. Ve şuan bu barda, barmenlik yapan kişi O'ydu.

"Daha fazla vermeyeceğim." Sesiyle kafamı ona doğru kaldırdım. Saatlerdir bu masanın üzerinde, kolumu başımın altına almış bir şekilde onun konuşmaya çalışıyordum. Daha doğrusu lafları geveliyordum çünkü sarhoş olmaya başlamıştım.

"Güney, sen beni sevmiyor musun?" dedim uzata uzata.

"O soru nereden çıktı?" Elinde kuruladığı bardağı arkadaki raflara koydu ve tekrar karşıma geçti.

"Sarhoş olmak istiyorum. Daha fazla olmak istiyorum. Kendimi kaybetmek istiyorum. İyi ki yok olsam, sence de öyle değil mi?" Kafamı tekrar tezgaha yasladım. Önümde duran boş bardağın çekildiği sesini duydum. Hızla kafamı kaldırdım. Aniden kalktığım için başım biraz döndü. Lakin hemen kendimi toparladım. Ya da öyle sandım.

Galiba fazla hızlı kalkmış olmalıydım ki tavana bakıyordum. Ya tavandaysam ve yere bakıyorsam? Başımın üstünde toplanan insan topluluğunu gördüm. Hepsi Güney'di. Kaç tane Güney vardı?
"Kalk çabuk salak."

"Noldu?" dedim kafamı kaldırdığım sırada. Omuzlarımdan tutarak beni ayağa kaldırdı ve tekrar tabureye oturttu. O sırada güldüğünü duydum.

"Tavana düştüğünü zannediyorsundur sen şimdi." dedi hâlâ gülen sesiyle.

"Gerçekten tavana düştüm mü?" Ofladığını işittim. Başka birisi ona seslenmişti. İşinin başına dönse iyi olacaktı. "Neyse sen git ben burda beklerim."

"Umarım burada beklersin."

Onaylayan mırıltılar çıkardığımda gitmişti. Tekrar kafamı masaya koydum ve biraz düşünmemeye çalıştım. Uyumayı denedim ama böyle mümkün değildi. Etrafa baktığımda herkesin dans ettiğini gördüm. Ben neden burada işe yaramaz insanlar yüzünden acı çekiyordum ki. Ben de dans edecektim.

Oturduğum sandalyeden kalkarak dans edenlerin ortasına doğru ilerledim. Kendimi tamamen müziğe bıraktım. Vücudum rastgele hareketler sergiliyordu. Üstümdeki elbisemin eteklerinin bacaklarımdan yukarı sıyrıldığını hissediyordum ama umrumda değildi. Aradan geçen vakitlerde daha da eğlenmeye başladım. İyice kapılmıştım.

Belimin yanına koyulan elleri hissettim. Kim olduğunu umursamadan dansıma devam ettim. Uyumlu bir şekilde dansıma katıldı. Lakin etrafımdaki insanların koştuğunu gördüm. Nefen koşuyorlardı? Arkamdaki erkek olduğunu tahmin ettiğim cüsseye dönmeye çalıştım lakin belimde sıkı yer edinen elleri dönmeme izin vermiyordu.

Herkes koştu. Gitti. Kaçtı. Etrafta siyah giyinimli birkaç adam ve hâlâ ellerini belimde hissettiğim adam kaldı.

Etrafıma bakarken onun da yüzünü görmek istedim. Bu sefer ellerini belimden çekti ve onu görmeme izin verdi. Ona doğru döneceğim sırada baygın bir şekilde dışarı çıkarılan Güney'i gördüm. Ona doğru gitmemi engelleyen yine arkamdaki adamın elleri oldu. Kollarından kurtulmaya çalıştım lakin hem başım dönüyordu hem çok sıkı tutuyordu.

MAFIA STEP BROHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin