22/03/2022, Salı
Alican,
Merhaba, yine ben. Mutfağımı yeni temizledim, sana mektuplarımı yazdığım sandalyeme oturdum ve şu an sana bu mektubu yazıyorum. Mutfağımı hatırlarsın, gittiğinden beri çok değişmedi. Bana getirdiğin çiçekleri koyduğum vazo kırıldı. Aynısını değil ama çok benzerini buldum. Birkaç fincan kırıldı, yerine yenilerini aldım. Kapadokya seyahatimizde beraber yaptığımız bardakları da tezgaha çıkardım. Üzerine bulutlar çizdiğin o bardağa bakmak umutlarımı yeşertiyor.
Buzdolabındaki magnetlere baktıkça seni daha çok özlüyorum. Çeşme'de, Muğla'da, Şirince'de ve daha birçok yerde anımız var ve bu magnetler beni her baktığımda boğuyor. Ben de böyleyim işte. 2 yıl önce gittiğimiz Alaçatı'da yediğin dondurmayı bile hatırlıyorum; limonlu ve çilekli istemiştin ancak gözün benim çikolatalı dondurmamdaydı. Sana kıyamamıştım ve İtalya'dakiler kadar beğenmediğimi söylemiştim, sen de 'beğenmediğim' dondurmayı yemiştin.
Sonrasında güzel bir meyhaneye oturmuştuk, yarın yokmuşçasına içmiştik. En çok göbek rakısı seversin, ehli keyif ile sek içersin. Hatırlıyorum. Yoğurtlu mezeleri, özellikle atom, ve deniz börülcesini seversin.
O gün 18 Haziran 2020'ydi. Hava gerçekten sıcaktı. Meyhaneden çıktığımızda birbirimize çarpa çarpa dar yollardan yürüyerek kaldığımız otele gelmiştik. Aynı odada kalıyorduk. Sırayla kısa bir duş alıp uyumayı planlamıştık ancak uykumuz açılmıştı. Yine bana sırtını dönüp uyumaya çalışıyordun. O an sana karşı bir çekim hissettim, tamamen dürtüsel olduğunu düşünmüştüm ancak değildi. Kalbim başta olmak üzere tüm bedenim cayır cayır yanıyordu. Aralanmış olan balkon kapısından esen usul bir rüzgar bizi okşuyordu. Ay ışığı güzel bedeninin hatlarını bana sunuyordu. Sana sarıldım, ensene kafamı gömdüm. Kokun başımı döndürüyordu, beni sarhoş eden şey rakı değildi.
Ensene bir öpücük kondurdum, yumuşak tenin çok öpülesiydi. Kollarımın arasındaki bedenin önce hareketsiz kaldı, sonra bana doğru döndü. Güzel gözlerin şimdi bana bakıyordu. Fazlasıyla yakındık, bana doğru uzandın ve kalbimin sesinden kulaklarımın sağır olduğunu hissettim. Uzanıp yanağımı öptün, sonra burnumu, sonra da çenemi.
Gözlerimiz tekrar birbirine değdi, utangaç bir tavırla gülümsedin. Gülümsemeni çok özledim Alican.
Sonrasında uzanıp dudaklarımızı birleştirdin, benim için çok heyecanlı bir andı. Karnım kasılırken ve nabzımı duyarken dudaklarımı oynattım. Yumuşak dudaklarını kavrayıp sakince öptüm, tadını çıkararak. Anın şaşkınlığıyla gülümseyerek alt dudağını kavradım ve senin de gülümsediğini hissettim. Titreyen ellerin yüzümü kavrarken beline sıkıca sarıldım.
Daha sonra gecemiz daha da özelleşti ve güzelleşti, seviştik.
Tenlerimiz birbirine değerken, birbirimizin adını sayıklarken hiç olmadığım kadar mutlu ve huzurluydum. Sadece seviştiğim için değil, seninle seviştiğim içindi bu mutluluk.
Daha önce hiç tek beden gibi hissettiğim kimse olmamıştı. Benim için çok farklıydı, dediğine göre senin için de öyleydi. Öyleyse neden gittin Alican?
Konuya dönelim, ertesi gün beni güzel öpücüklerinle uyandırdın, güzel bir kahvaltı yaptık daha sonra da denize gidip yüzdük. Birbirimizden habersiz birbirimize deniz kabuğu toplamıştık.
Deniz kabuklarımızı hala saklıyorum Alican. Sen saklıyor musun?
Her baktığım şey bana seni hatırlatmıyormuş gibi evimin her köşesinde seninle ilgili anılarım var. Senin de evinin her köşesinde benimle bir anın var mı? Hiç sanmıyorum Alican.
Bugün biraz hüzünlüyüm evet, bugün günlerden salı. Şarabı biraz fazla kaçırdım, seni de fazlasıyla özledim. Umarım sen de beni özlemişsindir.
Danilo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
letters from a kitchen//alicanxdanilo
Fanfictiondanilo her gün 7:48 sularında evine girer, kapısının kilidini 2 kez çevirir, mutfağında yemeğini pişirdikten sonra da alican'a mektuplar yazar. gerçek kişi/kurumlarla alakası yoktur, hayal ürünüdür.