İpi helikopterden aşağı salladım ve tamamen yere indiğine emin olmak için biraz eğildim. Yerdeydi. Elimle herşeyin hazır olduğunu işaret ettiğimde pek bir yüksekteydik. Keegan arkamdan bağırdı.
"Önden hanımlar."
Sırtımı gökyüzüne dönüp aşağıya atlamadan önce üzerimdeki şeyin halata bağlı olup olmadığını kontrol ettim ve konuştum.
"Tırsak puştlar değil yani."
Gülerek bağırdım ve aşağı atladım. Yolun yarısında atladığıma pişman olmuştum. Halat hızlıca gittiğim için yanmaya başlayacaktı. Daha fazla zarar görmemesi için onu sıkıca tuttum ve yavaş yavaş inmeye devam ettim. Ghost arkamdan geliyordu. Söylediğime alınmış gibiydi.
Yere indiğimde yavaşça üzerimi düzelttim. Ve o da aynısını yaptı. Derin bir nefes alıp etrafa bakınmaya başladı. Etrafımızda sadece ağaçlar vardı ama 10-15 dakikalık bi yürüme mesafesinin ardından binalara erişiyorduk. Diğerleri de indikten sonra herkesi bir araya topladım ve bir harita açtım.
"Soap, şunu açıklasana."
Keegan güldü.
"Coğrafyanın csini bilmiyorsun dimi."
"Başka ne olacaktı?"
Yavaşça omzuna vurdum ve sırıttım. Maskelerimizin altından sırıttığımızı sadece biz anlayabiliyorduk.
Soap etrafına bakındı ve derin bir nefes aldı. Sakince haritanın başına geçti ve bir kalem çıkardı cebinden. Ardından olduğumuz yeri işaretledi.
"Biz şuan burdayız..."
Ve biraz uzun sayılabilecek bir çizgi çekti.
"Buraya gideceğiz, bu yolu kullanarak."
"Neden başka bir yer değil?"
Farah sordu.
"Dağdan mı gitmek istersin?"
"Bizim için daha iyi olmaz mı? Herkes bu şekilde düşünüp yolları kapatmıştır."
Ghost sessizce konuştu.
"Asena açar o zaman."
Kadın bana döndü. Elini uzattı. Derin bir nefes aldım ve elini sıktım. Ardından Soap bana döndü.
"Sende burada duracaksın, git kendine bir yer bul."
Eliyle önümüzdeki şehre giren yolun dışında kalan bir yeri işaret etti. Derin bir nefes aldım ve diğerlerine baktım.
"Ben gidiyorum o zaman."
Ghost bana baktı. Beni biraz süzdü, yeleğini düzeltti ve ardından omzuma hafifçe vurdu. Gülümsedim. Keegan kollarını açtı ve ona sarıldım. Sırtıma sertçe vurup güldü. Soap bana doğru bir adım attı.
"Ölme."
"Merak etme."
Elimi König'e uzattım. Şaşırmıştı. Keegan ona elimi sıkmasını söyledi ve o da yaptı. Farah'la da aynı şeyi yaptım ve ardından arkamı dönüp yürümeye başladım. Yolum uzun sayılmazdı ama diğerlerinin girebilmesi için hızlı olmam gerekiyordu.
Ben şehrin duvarları arasından gitmiyordum, onun yerine daha kısa ve yüksekte kalan dağa çıkmam gerekiyordu. Burdaki dağlar gerçeklik algımı biraz daha yitirmeme sebep oluyordu. Çok çıplak değillerdi ama çok dolu da değillerdi. Normalde büyüklüğünü bakarak söyleyebilirdim ama bunlar biraz farklıydı.
1 saatin sonunda kendime uygun bir yer bulmuştum. Silahımı sırtımdan indirdim ve önüme kurdum. Çantamı yanıma iyice yatırıp yere açtığım çukurun içine koydum. Telsizi çantamdan çıkardım ve kablosunu uzatıp yanıma koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Soldiers Story /COD Ghost X OC
Fanfiction𝕳𝖊 𝖘𝖑𝖔𝖜𝖑𝖞 𝖐𝖎𝖑𝖑𝖘 𝖒𝖊 𝖆𝖌𝖆𝖎𝖓. 𝕶𝖎𝖑𝖑𝖘 𝖒𝖊 𝖆𝖌𝖆𝖎𝖓 𝖇𝖞 𝖚𝖘𝖎𝖓𝖌 𝖍𝖎𝖘 𝖜𝖔𝖗𝖉𝖘, 𝖍𝖎𝖘 𝖘𝖙𝖗𝖆𝖎𝖌𝖍𝖙 𝖋𝖆𝖈𝖊 𝖆𝖓𝖉 𝖙𝖍𝖆𝖙 𝖎𝖗𝖗𝖎𝖙𝖆𝖙𝖊𝖉 𝖛𝖔𝖎𝖈𝖊... 𝕳𝖊 𝖐𝖎𝖑𝖑𝖘 𝖒𝖊 𝖆𝖌𝖆𝖎𝖓 𝖇𝖞 𝖆𝖈𝖙𝖎𝖓𝖌 𝖑𝖎𝖐𝖊...