"Açık konuşmaktan utandığım yok. Bende hoşlandığın şeylerden birinin de bu olduğunu düşünüyorum.
Dürüstlüğüm.
Beni artık sevmediğin bir zamanı düşünmek kendime koyduğum kuralları çiğnemekten çok daha kötü. Biliyorum ki ikimiz bir başka çift gibi, birlikte olabiliriz. Ama ne kadar sürer ki? Sıradan iki insanın aşklarının sonsuza dek sürdüğüne hiç şahit oldun mu? Masum aşk, kitaplarda bile yer almıyor. Birini sevmek kısıtlı bir süreç. Ve bunun bizim içinde bir istisnası olmayacak. Çünkü diğerlerinden farkımız yok. Kendimi sana sunduğumda sen, değişeceksin."
Geceki üçüncü kahvemi yapıp koltuğuma oturdum. Aklımda canlanan anılarla gülümsedim birkaç saniye. Sehpanın üzerinde kupaların, beyaz ve krem rengi arası daire izleri vardı. Büyük olan daireler biraz silikleşmeye başlamıştı. Hep sağ koltukta oturduğum için sehpanın sağ tarafında benim küçük dairelerim çoğunluktaydı.
Koltukta biraz kirlenmişti açıkçası. Burada uyukladığım gecelerin izi geçmiş gibiydi. Evdeki küçüğüm karşımdaki koltuğun üzerinde aylardır duran küçük battaniyeyi kendine yer edinmişti. Beyaz tüyleri, lacivert battaniyenin üzerinde parlıyordu.
Kahveden çıkan duman durmuştu. Sanki tadı giderek acılaşıyordu her yudumda. İki üç yudum sonrasında keyfim kaçmıştı zaten.
- kahve dumanında kaybolanlar.