on dokuz.

65 7 1
                                    

yine yağmurlu boğuk bir gün, aynı şekilde bu boğuk apartmanın eskimeye durmuş kapısının önünde yine zavallı ben, çünkü akıllanmakta beceriksiz herifin tekiyim diğer şeylere kıyasla, ve bir de şimdi hüznüne hak verdiğim bir adet yabancı. yabancı, çünkü kendisini uzun bir süredir tanımıyorum, asla izin vermiyor bana.

zili geçen seferki gibi otuz kere falan çalmadım, aksine, ilk çalışta açıldı dış kapı. ne gibi planları vardı tahmin edemiyordum. kapının önünde beklediğinden emindim ama. beni hemen yanında istiyordu belki. her ne kadar beni itse de istiyordu yanında, biliyordum. kırılgandı. karşı koyulamaz biriydi, karşı koyabiliyordu ama. itebiliyordu ama içten içe kan ağlıyordu belki de. fazlasıyla merak ediyorum. biraz da kendi merakımdan buradayım zaten. yoksa bu acele niye? bana çok kırılmasından mı korktum? zaten yeterince kırgın, yeterince kırılmış, bir gün daha bekletsem tepeme binmezdi. ya da binerdi, bilmiyorum, dediğim gibi, pek tanımıyorum onu. tanımak istiyorum ama.

merdivenlerin uzadığını görmemek için gözlerimi kapattım, bir nebze daha uzun sürdü ama bu yüzden jaemin'i kurtarma yolculuğum. koşmaya çalıştım, takılıp düştüm. fazla sesli inlemiş olacağım ki yukarıdan kapı açıldı, sakarlığıma küfürler savura savura indi birisi. jaemin'di. utandım. kötünün kötüsü bir başlangıç yapmıştım. yüzüne bakamadım. koltuk altlarımdan tutup kaldırdı beni. neden onun beni kaldırmasına izin verdim onu da anlamadım, bir yerim falan sakatlanmamıştı. iyiydim. çok ağır düşmemiştim. o niye böyle istekliydi ki peki yardım etmeye?

"seninle ne yapacağım ben?" diye mırıldandı kendi kendine. karnım ağrıdı, utançtan elimle gözlerimi kapattım merdivenler çıkarken. alnımı okşayıp saçlarımı geriye ittirdim, şimdiden terliyordum. yapamayacakmışım gibi hissediyordum. yüzleşemeyeceğiz gibi hissediyordum. jaemin kaçmaya meyilliydi bunca zamandır, bense korkağın tekiydim. o kadar korkaktım ki tek yapabildiğim korkutuğumu kendime tekrar tekrar söylemek olmuştu hep. ama korkuyordum, elim kolum birbirine dolanıyordu, şimdi de dolanmıştı hatta, jaemin gelip kolumu tutup beni kaldırınca şalterlerim atmıştı. doğru düzgün düşünemiyordum. ne için gelmiştim ki mesela buraya? ne söyleyecektim?

belki de susup duracaktım. beni karşısında böyle mazlum görünce jaemin kendiliğinden iyileşirdi, ne bileyim, yumuşardı falan. benim beceriksizliğimin üstünü kapatabilecek tek şey bu olurdu sanki şimdi düşününce. fakat pes etmemeliyim. kendime görev edindim.

su ister miyim diye sormadı jaemin, ben de su istemedim. boğazım kuruydu ama önceliklerim vardı. koltuğa oturttum jaemin'i. onu ikna etmek için yeterli kozum da yoktu aslında. belki de yalan söylemeliydim? jaemin'i mutlu etmek için yalan söylemeliydim. lakin nrden jaemin'i mutlı etmek için böyle bir şey yapayım ki? bir ihtimal; zaafımla oynadı jaemin, yeni zaafım oydu sanırsam.

"özür dilerim. çok çok çok çok özür dilerim. adam olmuyorum, farkındayım. ama merhametine sığınarak yaptıklarımı unutmanı istiyorum." gözlerindeki bakış beni iyice korkuttu. beklentileri vardı belki de diye düşündüm, ve bu dediklerim onu memnun etmemişti. "tamam, unutma." koluna uzandım, elim kaydı ve eline değdi. korkumu yenmenin ilk adımıydı bu, elini tuttum. "unutma ama affet beni. kendimi açıklamama izin ver." yutkundum. kurumuş boğazım konuşmamı zorluyordu. "seni yemeğe çıkaracağım gün meğersem işim varmış, sana dediğim gibi. üstüne kapatabilmek için unuttum dedim. şimdi doğruyu söylemiş olsaydım daha az acı yaratacağını düşünüyorum ama..." kafasını salladı. şöyle bir bakınca aslında çok da etkilenmemiş gibi duruyor. ben mi abarttım? her şeyin baştan alınması gerektiğine inandırmıştım oysa kendimi.

"sorun yok. gerçeği söylediğin için sağ ol." dedi. kafasını omzuna doğru yatırıp gözlerini kaşıdı. "atıştırmalık bir şeyler getirdim, yer misin?" buna da kafasını salladı. gurur duydum kendimle bir çocuk gibi, yapabileceğimin en azını yapmıştım sanki ve jaemin çoktan affetmiş gibiydi beni. yüzüne bakıp da gülümsedim, o da geri gülümsedi. ben yokken sanırım birkaç basamak atlamıştık..? tamam. bana uyar.

new gold old days ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin