🎭

47 5 1
                                    

Büyük bir kahkaha sesi yükseliyordu. Pembe saçlı oğlan kolunu diğerinin omzuna attı ve hafifçe gülmeye devam etti. Yüzünden mutluluk akıyordu, gözleri  güneş gibi parlıyor ve etrafını aydınlatıyordu. Sesi küçük gölün kenarında yankılanıyor ve sonra da sessiz bir kıkırtı sesi daha çıkıyordu, sonra o ince, çocuksu kıkırtı diğeri gibi kahkaha'ya dönüyordu. İki oğlan  göl kenarında taş sektirirken konuşmaları çoğalıyor, ikisininde neşesi etrafa saçılıyordu.

"Değil mi! Harika filmdi ya! Özellikle solucan adamı öldürdükleri yerin grafikleri hem ürkütücü hem de komikti!"

Yuuji filmlerden bahsetmeyi severdi, ama özellikle Junpei'yle iken bunları konuşmak onun için büyük bir hobiydi.

"Bence de çok güzeldi, korku filmi olmasına rağmen grafikler pek gerçekçi olmadığından komik gözüküyordu."

Yuuji yerden başka bir taş aldı ve düz mü diye kontrol etti, sonra büyük bir güçle suya doğru yan fırlattı ve yaklaşık 3 kere sektirdi. Gözleri bir anlık heyecanla dolan çocuk hemen arkadaşına yapıştı ve onu göle doğru çevirdi.

"Junpeiiii!!! Gördün mü, gördün mü!? Sektirdim!~"

Junpei küçük kıkırtıyı tekrar çıkardı, ve gülümseyerek İtadori'nin saçını düzeltti. Sesi bal gibi tatlı, tüy gibi hafif çıkıyordu.

"Gördüm Yuuji, gördüm. Etkileyiciydi!"

Yuuji bir kere daha o sözleri duyabilmiş olmayı diledi, karşısındaki başkalaşmış cesede baktı, sonra kafasını kaldırıp sinsi sırıtışıyla ona bakan lanetle göz göze geldi. Aklında Sukuna'nın kahkahaları yankılanıyor ve önünde ise biricik arkadaşı Mahito tarafından değiştirilmiş şekilde yardım istiyordu. Ölmesi çok sürmedi, Yuuji ise sadece bakabildi. Oğlan kendinden geçip ölürken sadece boş boş bakabilmişti. Nefesi ağırlaştı, düzensizleşti ve tek bir kılı bile kıpırdamadı. Acı dolu bir fısıltı dudaklarındaki aralıktan döküldü, yüzü acınası bir hal aldı. Onunla tanıştığından beri ortalama bir gün geçmişti, hayır, bu kadar bağlanmış olması imkansız gibi geldi, o tiz ve çirkin ses kulaklarını tırmalıyor, akıl sağlığıyla oynuyordu.

"Junpei?..." sesi çok kısıktı, zar zor duyulucak bir biçimde kelimeler dudaklarını terk etti.

"Junpei mi? O salağı öldürdüm ben çocuk! Fazla mı geldi? Ne oldu? Sukuna yardım etmiyor mu? Çare bulamadın mı haaa?~"

O çirkin kahkaha bir kere daha yükseldi, Yuuji'nin vücudu yavaş yavaş hareket etmeye başladı, yumruklarını sıktı, titremeye başladı. Başı çok kötü bir şekilde dönüyor ve sesin bir kişiden mi yoksa iki kişiden mi geldiğini ayırt edemiyordu. Yoo hayır. Kesinlikle iki kişiden geliyordu, iki lanette ona aşağılayıcı bir şekilde gülüyordu.
O iğrenç, mide bulandırı sözler tekrar ve tekrar yankılandı "Hayır'a ne dersin?" ah o yüzünü parçalayabilseydi, ah yumruklarıyla içinden geçebilseydi. Neler yapmazdı  arkadaşını geri alabilmek için. Yediği zayıf yumruklar, başkalaşmış insanın gözündem akan acı göz yaşları, patlayışı. Hepsi Yuuji'yi sınıyordu. Hayır. Burdan sağ çıksa da çıkmasa da, burda olsa da olmasa da intikamını fena bir şekilde almaya yemin etmişti.

(Where you go i gooooo what you see i seeeeeeee🐺🐺)

Tokyo, Ginza

"HIZLI OL İTADORİ, DAHA BİR SÜRÜ YERE GİRİCEZ!?"

"GELİYOZ BE KEZBAN AZ DUR."

Oğlan elindeki çantalarla sızlandı, yavaş yavaş yürüyerek Nobara'ya yaklaşıyordu. Etraftaki kalabalık geçerken ona çarpıyor ve herkes kafasına göre hareket ediyordu. Ünlü bir alışveriş caddesinde dolaşıyor ve her zaman ki gibi arkadaşının çantalarını taşıyordu.

Sana sordum mu? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin