11. Bileklik

286 47 12
                                    

Taehyung
Jeon
(8.18)
Bak şu lanet telefonuna

Jeongguk
Oha|
Taehyung neden bana mesaj attı ki|
Kıyamet mi kopacak|
Efendim hyung

Taehyung
Somi'nin bana aldığı bilekliği bulamıyorum
Muhtemelen sizin evde düşürdüm
(18.21)
Ara Tara bul

Jeongguk
Somi|
Yine Somi|
Belki de bizim evde düşmemiştir

Taehyung
Sizin evde düşürdüğüme eminim

Jeongguk
Of ne belli ya
Hiç uğraşamam
Kusura bakma hyung
Aramam o kızın hediyesini falan|
Oh olsun sana|

Taehyung
Jeon
(8.24)
O bileklik benim her şeyim

Jeongguk
Nasıl her seferinde canımı yakacak bir şeyler buluyorsun anlamıyorum|
Tebrikler Taehyung sayende yine ağlıyoeum|

Taehyung
Ne yazıp yazıp siliyorsun

Jeongguk
Ne yazacağım ya
Klavye açık kalmış

Taehyung
Öğle molasında arka bahçede olacağım
Oraya getir

Jeongguk
Tamam
Bulursam getiririm

Taehyung
İyi

Jeongguk
İyi

*************

Titreyen ellerine içinden lanet okuyarak ilerledi Jeongguk. Nefesleri düzensiz, adımları sarsaktı. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu bilekliğe şöyle bir bakıp yumruğunu sıktı. 'Her şeyim' dediği çocuğa 'Her şeyini' kendisi verecekti. Ne acı!

Eklemleri beyazlayana dek sıktı parmaklarını. Derisine hapsetmek istercesine yaptı bunu. Taehyung'u sevmek her zaman acı verici olmuştu ama şu son iki haftadır bu aşkın kendisini öldürdüğünü hissediyordu.

Taehyung'u sevmek; pamuk prensesin hür iradesiyle elmayı yemesine benziyordu. Elma tatlıydı, onu yemek keyifliydi ama yine de zehirliydi işte..

Adımlarını durdurup arka bahçeye uzaktan bir göz attı. Çok değil, birkaç saniye sonra bal rengi irislerle kesişti gözleri. İşte tam o an; kanının çekildiğini, parmaklarının uyuştuğunu hissetti. Hayatı boyunca kelimelere takıntılı ve özlem dolu olan bu genç, konu Taehyung olunca sözleri anlamsız buluyordu. Çünkü biliyordu, Taehyung kelimelerin ötesinde bir yerlerdeydi. Şayet konuşabilseydi onu yine anlatamaz, hiçbir kalıba sığdıramazdı.

Tuttuğu nefesini yavaşça dışarı verip yutkundu. Sert adımları şimdi hiddetini dindirmiş, yumuşak bir hâl almıştı. Son zamanlarda iyice uzamış olan kestane tutamlarını kulağının arkasına itip Taehyung'un karşısına geçti.

"Merhaba Jeon"

"Merhaba" diye yanıtladı onu içinden Jeongguk. Konuşamıyor olmaktan bazen utanırdı ve şu anda tam o zamanlardan birindeydi. Dudaklarına, diline ve çıkmak bilmeyen sesine lanet okudu.

Taehyung sabırsızca sağ elini öne uzatıp "Bileklik?" diye mırıldandı. Jeongguk'la konuşurken ezelden beri gerilir, sözlerini uzun tutmamaya çalışırdı. Çünkü bilirsiniz, kurduğunuz herhangi bir cümleye yanıt alamamak oldukça tuhaf bir histir.

Jeongguk ciğerlerine derin bir nefes doldurup Taehyung'un parmakları arasına bıraktı bilekliği. Canı yanıyordu ama Canı'nın bundan haberi bile yoktu. Sıkıntıyla aldığı nefesi geri bırakıp bir adım geri çekildi. Sanki bir anda aralarında soğuk bir rüzgar esmiş, ufak bir buz dağı oluşmuştu.

Tam bir adım daha geri çekilecekken ayağı taşa takıldı ve geriye doğru sendeledi. Düşecekti, tabii beline sarılan kemikli parmaklar olmasaydı. Şokla aralanan titrek gözleri, yavaşça bal rengi irislere tutundu.

Dursun, lütfen Tanrım zaman dursun..

Tabii dileği kabul olmadı Jeongguk'un. Zaman akmaya devam etti, Taehyung'un elleri belinden sükunetle uzaklaştı. Jeongguk etkisinden çıkamadığı bu olaya rağmen hızlı adımlarla terk etti arka bahçeyi. Taehyung ise... O fazlasıyla karışıktı. İri gözlü bu genç oğlan son zamanlarda fazla güzel görünmeye başlamıştı (?) sanki gözüne.

************
O dilsiz çocuk lafını götüne sokacağım piç (saka) Taehyung..

Speech impaired |tk|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin