yirmi

3.4K 195 8
                                    

Mehmet Ağa'nın tüm arazi sahipleri yani ağaları akşam yemeğine çağırmıştı. Normalde olsa Hanoğlu soyundan birilerini göreceğim diye sinirle giderdim. Gitmemek mümkün değildi çünkü Mehmet Ağa hepimizden büyüktü ve hepimizin ona saygısı vardı.

Arabama binerken Kerem benimle birlikte bindi. Hiç konuşmadan hareket ettim ve direkt arabayı Mehmet Ağa'nın konağına sürdüm. Uzun zamandır arazi konularıyla ilgilenmiyordum. Daha alacağımız çok arazi vardı ama zorbalık yapmak istemiyordum.

Konağın önüne geldiğimizde, arabadan indim ve büyük konağa ilerledim. Kapının önünde ki iki adam silahlarımızı istemişti, normalde silahların istenmesi imkansızdı ama geçen sefer Azad ile birbirimize silah çekince Mehmet Ağa kendince önlem almış olmalıydı. Gözlerimi devirdim, sanki bıçağı boğazına saplayamazdım... Silahımı çıkarıp verirken ceketimi düzeltip içeri girdim. Konağın ortasında büyük bir masa vardı ve birkaç kişi özellikle Azad hariç diğer herkes vardı. Ben masaya ilerlerken Kerem'de kenara geçti.

"Selamün aleyküm.." dedim tüm masaya doğru. Hepsi birden kafalarını salladı.

"Aleyküm selaam Baran Ağa..." dedi hepsi her bir ağzından. Mehmet Ağa hemen yanına almıştı beni. Onun yanında ki sandalyeye otururken karşımda ki boş sandalyede Azad'ın oturacağını anlamıştım.

"Azad Hanoğlu gelmeyecek mi?" diye sordum sandalyeme yerleşirken. Mehmet Ağa şüpheli bir şekilde bana baktı.

"Gelecek, ama arıza çıkarmayın." dediğinde gülümsedim.

"Emin değilim."

Mehmet Ağa bana ters bir bakış attı, ama ben aldırmadan masada ki diğer kişiler ile sohbet etmeye başladım. Hepsinin yaşı benden ve Azad'dan büyüktü. Ama saygınlık olarak onlardan daha saygın insanlardık.

Bir yarım saat sonra kapı açıldığında aynı benim gibi ceketini düzelterek içeri giren Azad'a baktım. Özlemiştim yüzünü, çok özlemiştim. Bakışlarımız değince ifadesiz bir şekilde yüzüme baktı. Ama gözleri belli ediyordu kendini. Utanıp gözlerini çekti.

"Hayırlı akşamlar." dedi herkese ardından tam karşıma oturdu. Yüzümü ifadesiz tutmaya çalışarak bakıyordum ama eminim ki çok başarılı değildim. Kafamı eğdim ve yemek yemeye devam ettim. Tabağında ki yemeği ağzına koyduğunda, her hareketini sevdiğimi anlamıştım.

Masada arada bir bakışlarımız değse de çoğu zaman gözlerimizi kaçırıp sohbete katılıyorduk. Ama Azad biraz sıkıntılı görünüyordu. Onun canını sıkan bir şey benim ruhumu daraltıyordu.

Yemekler bitip çardağa geçtik hep beraber. Bütün ağalar için yer ayarlamışlardı. Meyve ve çay tabakları gelip gidiyordu. İkramlar bitince ortalık sakinleşmişti.

"Cemal Şahin bu ara ortalıklarda görünmüyor." dedi Mehmet Ağa.

"Pes edip gitmiştir." dedim çayımdan bir yudum alırken. Bazı kişiler bana hak veren sesler çıkarırken, Azad gözlerimin içine bakıp çayını içti.

"Baran Ağa, bahsi geçen üç araziyi alacak mısın? Hepsi senin diğer arazilerinin yanında ve onlar sadece ayrı kişilerin. Eğer onları da alırsan bir kısım sadece senin arazin olacak." dedi Turan Ağa. Çayımı kafama diktim.

"Arazi sahiplerine soracağım, eğer vermezlerse almayacağım." dediğimde biraz şaşırmışlardı. Özellikle Azad sonunda bir mimik yapıp şaşırarak bana bakmıştı. Önüme bakıp üzerimi düzelttim.

"İyi yaparsın ağam, çok dualarını alırsın." dedi İrfan ağa. Kafamı salladım yavaşça. Azad halen gözlerini benden ayırmamıştı. Şaşırdığı aşırı belliydi.

Daha sonra sohbet tamamen dağılınca ayağa kalktım, lavaboya gitmek için kalktığımı anladıkları için sorgulamamışlardı. İçeri girip yukarı çıktım. Aşağıda ki salonda bir dolu yardımcı vardı. Kenarda ki odaya girdim ve bekledim. Bir beş dakika sonra ayak sesleri geldi. Merdivenlerden çıkıp etrafına bakan Azad'ı görünce kolundan tutup çektim. İlk başta korkuyla küfür etse de beni görünce gözlerini rahatlama ile kapattı. Kapıyı kapatıp dudaklarına yapıştım. Sanırım onu ilk defa bu kadar büyük bir şehvetle öpüyordum. Aynı şekilde bana karşılık veriyordu. Kapının arkasına yaslamış vücudumu ona yapıştırıp alt dudağını emiyordum.

"Çok özledim seni..." dedim dudaklarımı nefes nefese ayırırken ondan. O sadece dudaklarıma bakıyordu. Uzanıp alt dudağımı dudaklarına aldı ve emip bıraktı.

"Dün gelmedin.." dediğimde sarhoş gibi kafasını salladı.

"Evde problem çıktı, ondan." dedi, ardından yutkundu ve bana baktı.

"Yarın geleceğim, beraber uyumak için." dediğinde gülümsedim. Uzanıp yanağını öptüm.

"Bekliyorum, her zaman bekleyeceğim." dedim biraz gurursuz bir şekilde. Karısının yanından çıkıp bana geliyordu. Ona dokunmadığını söylese de bu olay biraz ağrıma gitmeye başlamıştı. Düşünmemeye çalışarak yeniden atladım dudaklarına. Birkaç dakika sonra nefeslerimiz kesilince ayrıldık.

"Hadi, gidelim." dedi, kafamı salladım. Elini alıp erkeksi ellerini öptüm. Derin bir nefes alıp benden önce çıktı. Bende ondan birkaç dakika sonra çıktım. Aşağı indiğimde çardağa geçmiş oturuyordu. Sırıtarak bende geçip yerime oturdum. Kalkma vakti gelene kadar göz göze gelme oyunu oynadık sanki.

Bana bakışları o kadar derindi ki o bakışlarda ne var çözemiyordum. Çok fazla yoğundu.

Hep beraber çardaktan kalkıp, Ağa'nın elini öptük ve arabalarımıza ilerledik. Azad ile göz göze gelince gülümsedim. O da gülümsedi. Arabasına binip yavaşça uzaklaşınca bende arabaya binip yanımdaki bedeninin ısrarı ile bugün konağa gittim.

BARAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin