Kris'in kahkahası tüm sınıfta yankılandı.
"Cidden bu çok komikti." Gülerken yaşaran gözlerini sildi Luhan'ın ağladığını fark etmeden. Genç adamın gözyaşları yanaklarından süzülürken en yakın arkadaşı onu sınıftan, Kris'ten, uzaklaştırdı. Onlar koridorda hızla giderken Kris onların gidişini fark etmedi bile.
"Benden hoşlandığını mı söyledi? Ah şu çocuk çok komik." Kahkaha atma isteği tekrar yükselirken arkadaşlarının sinirli bakışlarını görmemişti bile. Onu kendine getiren şey alnına yediği sert fiske oldu. Jongin sertçe kaşlarını çatarak konuştu.
"Hyung, tam dayaklıksın. Bir ara sana bu yumruğu yedireceğim." Sağ yumruğunu Kris'in suratının önünde salladı. Yanındaki arkadaşlarına işaret vererek hepsi çıktı. Kris olanlara anlam veremedi ancak aynı şekilde umursamadı da.
Yaklaşık on dakika önce Luhan tüm cesaretini toplamış, her şeyi yapabileceğine inanıyordu. Ancak şuan tüm yaşam enerjisi emilmiş, yaşlanmış gibiydi. Kyungsoo'nun desteğine güvenerek Kris'e onu sevdiğini söylemişti. En kötü ihtimal olarak yakın oldukları için güzelce reddetmesini bekliyordu. Fakat Kris onunla dalga geçip gülmüştü.
Kyungsoo'nun omzunu gözyaşlarıyla ıslatırken boğuk sesiyle konuştu. "Ağlamamam gerekir, *hıçk* beni çok yakın arkadaşı olarak görüyor." Kyungsoo, Luhan'ın başını yavaşça okşadı.
"Ondan sevgili olmazdı zaten. Seni toplu buluşmalara götüreceğim, ondan iyisini bulup sonsuza kadar mutlu yaşayacaksın." Luhan arkadaşının tesellisine ufak bir kahkaha attı. Onlar birbirine sarılmış halde boş bir sınıfta otururlarken sınıfın sürgülü kapısı açıldı. Kyungsoo o tarafa baktığında gelen kişinin Jongin olduğunu gördü. Jongin hafifçe gülümsedi, dudaklarının yukarı doğru kıvrılması ise Kyungsoo'nun kalp ritmini bozmuştu.
"Luhan hyung, Kris hyung o kadar kalın kafalı ki hoşlandığın kişinin o olduğunu anlamadı." Luhan şaşkınlıkla Jongin'e baktı.
"N-nasıl?"
"Siz ikiniz sürekli berabersiniz ve sürekle saçma sapan şakalar yapıyorsunuz. Ciddi olarak konuştuğunuz zaman bir elin parmağını geçmez. O ise senin onunla dalga geçtiğini sanıyor. Yaptığı doğru değil ancak hala bir çocuğun beynine sahip." Luhan gözünü kırpmadan Jongin'in dediklerini dinliyordu. Kyungsoo Luhan'ın yerine konuştu.
"Yani?"
"Luhan hyung, onu olgunlaştırabilecek tek insan sensin. Hemen umudunu kesmemelisin."
--
Son on günde Luhan ve Kris hiçbir şey olmamış gibi yaşantılarına devam ediyorlardı. Her zaman ki gibi karaoke yapıyorlar, birlikte –arkadaşlarıyla- sinemaya gidiyorlar ve arkadaşlar ne yapıyorlarsa onları yapıyorlardı. Ama ortada Luhan'ı sinirlendirecek bir durum vardı. Kris'in sürekli sorduğu bir soru:
"Cidden kimden hoşlanıyorsun?" Luhan elindeki bitmiş Americano'sunu masaya sertçe vurdu. Kris ise gözlerini şaşkınlıkla büyütmüştü.
"Seni neden bu kadar ilgilendiriyor? Sana söylesem ciddiye alacak mısın?"
"T-tabi ki alacağım. Sen benim-"
"Arkadaşınım." Luhan tamamlamıştı Kris'i. Luhan onu değiştiremiyordu. Onun kendisini sevmesini sağlayamıyordu. "Şimdi onunla buluşacağım. Git başka arkadaşlarınla eğlen." Arkadaş kelimesinin üstüne basarak söylemişti. Göğsündeki sızıya aldırmamaya çalışarak Kris'in gözlerine baktı. Buna devam edemezdi. Canı yanıyordu.
"Artık arkadaşın değilim." Sandalyeyi sertçe çekerek ortamı terk etti. Gözyaşları damlalar halinde taşıyordu. Telefonunu cebinden çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Am i that stupid?
Teen FictionBir yaz akşamıydı ve bu çatı onlar için her şeyin başlangıcıydı. Birbirlerine olan aşkın, sevginin ve en önemlisi sonsuz güvenin. Onlar hem arkadaştı hem de birbirlerinden kopmayacak iki yoldaş. Sonunda bitirdiğim bir hikayeyle sizleyim. Oneshot'ımı...