𝑢𝑧𝑎𝑘𝑙𝑎𝑠̧𝑡𝑖𝑟𝑚𝑎

873 73 10
                                    

Diğer ficlerim ilgi görmediği için sanırım bu benim ilk ilgilenilen ficim olacak. Gerçekten özel. Umarım beğeniyorsunuzdur✿

Müdürün odasından söve söve çıkıp kapısını sertçe kapattım. Ailemi çağıracağını söylemişti. Her ne kadar ısrar etsem de kararından dönmemişti.

Bu bana pahalıya patlayacaktı.

Sinirli bir ruh hâliyle okul bahçesine çıktım. Bugün sinirlerimi bozuyordu her şey. Kendimi tutamıyor ve etrafa zarar veriyordum.

Tıpkı iki ders önce bağırdığım Taehyung'un yüzüme dâhi bakmaması gibi.

Yumruk attığım çocuktan bahsetmiyorum. O sikimde değil.

Duvarın kenarına oturup bacaklarımı kendime çektim. Tek yapmam gereken annemle babamı beklemekti. Muhtemelen uyarı yiyecektim.

Gözlerimi kapatıp kafamı arkamdaki duvara yasladım. Sadece sakinleşmeye çalışıyordum. Sakinleşmeli ve babamı öyle karşılamalıydım.

Oysa derin nefeslerle aklımı boşaltmaya çalışsam da aklıma düşen isim ve yüz ile gözlerimi açtım. Sıkkınca etrafıma bakındım. Herkes derstteydi. Dördüncü derstte. Ve dersin bitmesine beş dakika kalmıştı.

Başkası olsa bağırmayı asla takmazdım ama Taehyung olunca işler değişiyordu. Kurcalamak, planlarım dâhilinde değildi. Ama gözle görülmez, kalple hissedilir bir değişim vardı kendimde. Fark etmiştim.

Belki de benimle arkadaş olmaya çalışan ve pes etmeyen o olduğu içindi, bilmiyorum.

"Hey..." Tanıdık sesle bakışlarım okul kapısına döndü. Tanıdık sima gözlerim önündeydi. Çekingence bana bakıyordu.

Elimi yanımdaki boşluğa vurdum, "Gelsene."

Burukça diyebileceğim bir gülümseyiş sundu. Ağır adımlarla yanıma gelip oturdu. Bir bacağını kendine çekti, diğerini ise uzatmıştı. Kafasını duvara yasladı. Sarı saçları ensesine doğru döküldü.

"Ne diyor?" dedi sakince.

Neyden bahsettiğini biliyordum, "Ailem gelecek."

"Sonra?" dedi soru sorarcasına. Omuz silktim. Bilmiyordum. Bir şey bildiğim yoktu.

Ben cevaplamayınca sessiz kaldık. Yanımdaki beden bana ters olarak rahatça oturuyordu. Bense kendi kabuğuma bürünmüştüm.

Hafifçe esen rüzgar uzun siyah saçlarımı uçuşturdu. Bakışlarım istemsizce yanımdaki sarı saçlara kaydı. Uçuşan tutamlar yüzünü süslüyordu.

Baygın gözleri gökyüzündeydi. Gözlerini süsleyen kirpikleri saçlarıyla karışıyordu. Bakana büyüleyici bir görüntü sunuyordu. Dolgun dudakları kapalıydı. Ekmek yanakları yüzünü sevimli kılıyordu.

Öyle güzel bir görüntüsü vardı ki. Sanki dokunsam zarar görecekti.

Taehyung tam olarak öyleydi aslında. Ben dokunsam zarar görürdü.

O porselen bir oyuncak bebekti. Özeldi. Bense küçük asker oyuncaklardandım. Öylece bir yerde kaybolan ya da silahlarının uçları kırılan ve çöpe atılan basit askerler.

"Özür dilerim," dedim mırıltıyla. Hımladı ve bakışları beni buldu. "Sana bağırdım sabahtan beri. Özür dilerim."

Gülümsedi. "Sorun değil," dedi "Bazen herkes dolar."

"Hayır. Bu bir sorun." Ona karşı çıkarak bacaklarımı bağdaş yaptım ve vücudumu ona çevirdim. "Bunu sana yapmam, bir sorun."

"Diğerlerinden beni ayıran bir özelliğim mi var?" dedi samimiyetle kıkırdayıp.

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Başımı aşağı yukarı salladım. Gülüşü şaşkınlıkla söndü. Gözlerindeki saf şaşkınlığı görebiliyordum. Kaşlarını kaldırdı.

"Sen benden vazgeçmiyorsun," dedim "Diğerleri benden birkaç derstte vazgeçiyordu. Ama sen geldiğinden beri benimle konuşmaya çalışıyorsun. Ben bile öylece kenara oturup kendimden vazgeçmişken, sen benden vazgeçmiyor ve yanıma geliyorsun."

Gözleri gözlerimdeyken ifadesi yumuşadı. Şaşkınlığı azalmış mıydı bilmiyorum ama kıkırdadı. Kadifemsi sesi kulaklarımı doldurdu.

Bakışlarını kaçırıp kafasını yukarı kaldırdı ve gözlerini kapattı. "Sorun etme beni." dedi "Sen vazgeçilecek bir insan değilsin, Jeongguk. Senin için uğraşmak gerekiyor ve ben bunu yapıyorum."

Alt dudağımı büzüp eski pozisyonumu aldım. Kafamı duvara yasladım ve gökyüzüne baktım.

Aramızda huzurlu hissettiğim bir sessizlik oluştu. Sessizdik. Ama sanki konuşuyorduk. Yorgunluğumu anlıyordu sanki.

Kapıdan sert adımlarla giren babam ve eş zamanlı olarak çalan tenefüs ziliyle ise huzurum anında sönmüş, yerini tamamen bıkkınlık almıştı.

Onu gördüğüm gibi yerden kalktım. Bakışları bendeydi. Kafasıyla okulu işaret etti. Çenesi kaskatıydı. Bakışları bıçak gibiydi ve bana her baktığında o bıçak bana saplanıyordu.

Taehyung'a baktım. Ama o bana değil de babama bakıyordu. Ve bana bakışları gibi değildi bu. Sertti, keskin ve bir şeyleri çözmeye çalışır gibiydi.

"Sonra görüşürüz." dedim yorgunca gülümseyip.

Bakışlarını bana çevirdi. O da gülümsedi bakışları normale dönerken, "Görüşürüz, Jeongguk!"

Yanıma yaklaşmış babama bakarak okulun kapısına ilerledim ve müdürün odasına kadar öncülük yaptım ona.

☁︎

"Disiplin vermeyeceğiz. Jeongguk'un krizlerine alıştık artık. Ama bu krizlerin devamlılığı sonucunda şiddet gibi unsurları getiriyor. Terapi görüyor mu?" Müdürün hiç ilgimi çekmeyen konuşmasının üzerine babam bana baktı. Ama ben ona bakmıyor, camdan dışarıyı izliyordum.

"Görüyor hocam. Uğraşıyorum onun için. Ama işe yaramıyor." dedi bir tek kelimesi doğru olmazken.

Müdürün bakışları bana döndü. İkisi de bana bakıyor ve bu beni rahatsız ediyordu. "Jeongguk, biraz düzelmeye çalış tamam mı? İki hafta uzaklaştırma aldın. Bu iki haftada toparlanmayı dene." dedi babacan bir tavırla.

"Peki hocam," dedim ilgisizce. İki hafta evde kalacaktım. Aman ne güzel.

"Şimdi sınıfına gidip çantanı al, bende babanla konuşayım o sırada." dedi müdür. Başımı sallayarak kapıya ilerledim.

Odadan çıkar çıkmaz koşar adımlarla sınıfa ilerledim. Tenefüstelerdi hâlâ. Yarısı boş sınıfa girdim. Bana seslenen kişileri umursamadan çantamı kaptığım gibi sınıftan çıkışım bir olmuştu.

Aklımda bir plan vardı ve bunu uygulamaya koyacaktım.

Bu iki haftayı evde geçirmeyecektim.

Bu bölüm biraz kısa sanırım🤨

Serendipty Tae-KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin