Her Şey Normalken...

80 12 94
                                    

          Bin madalyonun bir yüzüydü onlar. Ayrılmamalıydılar ilk ve son kez birleştiklerinde, her ne kadar alakasız, farklı ve uyumsuz birer genç olsalar da. Bazıları kardeş, bazıları arkadaş, bazıları da aşık...
        İşte o gençlerden biriydi Chris. Yapması gereken en bariz, kaderi en silik ve amacı en karmaşık olanlarıydı. Gelecekte oluşacak gruplarının her bağını kendinde bulunduran tek kişiydi o...

Sıradan bir gecenin 03:00' ünde yine midesi kazınmış buzdolabına yönelmişti. 2 gün önceden kalma yirminci yaş günü pastasından kalanları atıştırıyordu ki telefonundan gelen bildirim sesiyle ürken Chris' in yediği lokma boğazında kaldı. "Gecenin 3' ünde kim bu ya!" Biraz sinirlenmişti, telefonunu kontrol etti. "Cengiz' den mesaj gelmiş..."

Stoku tamamladım Chris, acil Aziz Rotherfood kütüphanesinin ara sokağına gel. ELİNİ ÇABUK TUT!

Gecenin köründe ne stokluyorsun sen, boz ayı mısın oğlum.

YAKIT STOĞU DİYORUM, BURAYA GEL HEMEN!

Ne! 5 dakikaya oradayım!

Chris cidden 5 dakika geçmeden kütüphanenin önüne vardı, hızlıca  ara sokağa göz gezdirdi. Cengiz ona işaret ediyordu. Chris vakit kaybetmeden Cengiz' in yanına vardı. "Hani, yakıt nerede?" Cengiz kendisini takip etmesini söyledi, ara sokağın çıkmazında bir çöp konteynırı vardı. Cengiz konteynıra yaklaştı ve kilidini açıp kapağını kaldırdı, içinde bir sürü çöp poşeti ve hepsinin içinde ağzına kadar kristal vardı. Kristaller gecenin karanlığında rengarenk parlıyorlardı. Kristallere odaklanan Chris' in ağzından tek cümle çıkabildi. "Mükemmel..." hayallerinin kapısını aralayacak anahtarlar tam karşısında ışıl ışıl parlıyordu...

2 Yıl Önce... 

Leon! Kahvaltı etmeden çıkma sakın! Sonra agresif oluyorsun, okuldan kavga haberin geliyor!

Ayakkabılarını aceleyle giyen Leon annesine seslendi "Anne geciktim! Yolda yerim ben."

Leon daha yarım saatin var! *sessizlik* Leo? Sakın çıktım deme bana!

Leon sokakta koşar adımlarla yürüyordu, son bir kez arkasını kontrol edip annesinin fark etmediğinden emin olunca son sürat koşmaya başladı. Çok geçmeden sahile indi. Sahilde koşarken hızlandıkça yüzüne çarpan rüzgar kuvvetleniyor, koşarak kaldırdığı kumlar yüzünü çiziyordu.

Bu sefer cidden başım yandı sanırım, ama değer! Umarım milatta kimse yoktur da rahat rahat eğlenirim.

Leon düşüncelere dalmışken ayakkabısına dolan buz gibi su onu düşüncelerden söküp aldı. "Çok soğuk!" diye bağırdı ama yoluna devam etti, karşısında ufak bir mağara girişi vardı ve ağzı karanlık ve derindi, üstünden de deniz suyu akıyordu . Leon mağaraya daldı, ilerledikçe zifiri karanlığın yerini gaz lambaları, Led ışıklar ve sensörlü lambalardan yayılan hafif aydınlık aldı. En sonunda geniş bir alana vardı, alanın ortasında küçük bir topraklanma ve kocaman ve epeyce yaşlı bir çam ağacı vardı, ağacın dalında lastikten bir salıncak asılıydı ve yapraklara tepeden güneş ışığı sızıyordu. Bir tarafta onlarca minderle donatılmış bir köşe başka bir köşede çalışma alanı ve bir köşede de jeneratör, eski bir koltuk ve televizyon vardı. "Çok şanslıyım kimsecikler yok!" diye içinden geçirdi ve minder köşesine kafa üstü atladı.

Atlaması ile kafasını sert bir şeye çarptı ve şaşkın, acılı ve korkulu 3 çığlık yükseldi...

                                                                                          XXX

Döngüler & Evrenler: Kaybolanı AramakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin