Fontaine'de sosyeteler fincanlarındaki pahalı ama ne olduğunu umursamadıkları içecekten bir yudum daha alırken Buğukuş'un Teyvattan haberler bölümünde göz gezdirirken şok oldular. Yalan haber miydi? Bir Liyueli intihar etmeye kalkışmıştı.Sumeru'nun çöllerinde sıcak rüzgarlar kum tepelerini okşarken iki çocuk oturdukları kayanın yanında birbirlerini bildikleriyle etkilemeye çalışıyordu. Ve biri sordu diğerine: "Yaksha nedir bilir misin?"
Sumeru'nun akademisinde alimler duyduklarına inanmak istemiyordu. Kendileri de delirmekten korkuyorlardı. Buer ortaklıkta dolaşan bu bilgiden oldukça rahatsızdı ve bir yandan âlimleri sakinleştirirken bir yandan da Morax'a bir mektup yazmaya fırsat arıyordu.
İnazuma'ya giden o kabus gibi fırtınalı yollarda beklenmeyen bir rahatlık gösteren Kaptan yanındaki ufaklığın rüzgar önsezisine bakışından anlıyordu herşeyi, merak ediyordu. Eğer onun da aklından böyle birşey geçseydi ilk önsezi mi sönecekti? Bir elini onun arasında kırmızı tutam olan beyaz saçlarına attı ve kafasından düşünceleri böyle saçma bir yöntemle atmaya çalıştı.
Watatsumi adasında da yayılmıştı haberler. Bir şekilde Baş Rahibe buna bile hazırdı. İnsanlara onların endişelenmelerine gerek olmadığını ve gündelik hayatlarına devam edebilecekleri kadar o olaydan uzak olduklarını anlatmıştı.
Şogunlukta hafif bir telaş fitillenmişti. Ancak olanlar Raiden'e ulaşınca hiç değişmemiş olan mimikleri karşısındakinin konuyu kapatmasına sebep oluyordu. Belki de böyle birşeyi arzulamanın aklın derinliklerinde hep var olduğunu düşünüyordu. Kimse tek bir kelime daha diyemiyordu.
Mondstand diğer ülkelere kıyasla farklı bir yaklaşım sergilemişti. Empati, hüzün duymuşlardı. Olay yakınlarında gerçekleştiği için hem de, komşu ülkeye ne olursa olsun yardım etmek istiyorlardı. En basitinden ülkelerinde dedikodusunu yapmaya gerek duymamak gibi.
Liyue olayların başı olduğu için bir süre işler oldukça karışmıştı. Yarı adeptus olan kızdan her sözleşmeye "Eğer karşı tarafın canına birşey olursa ... şeyler istiyoruz" gibisinden maddeler eklemesini istiyordu herkes. Büyük eczanenin içindeki küçük kız çok güzel tembihlenmişti: "Bir süre dışarı çıkmak yok, ot toplamak yok, defterine yaz."
Gündüzleri masmavi olan gökyüzü renginde uçları olan örgüleri rüzgarda sallanıyordu. Şimdi gece vaktiydi. Yanında bir çanta vardı. İki çalıntı elma, bir şişe elma şırası, yanından eksik edemediği liri, kalem ve kağıt. Geceleri notaların saatleridir ancak bugün endişeyle kağıdın üzerinde yazılar yazdı o titreyen el.
Ve Yaksha asla bu kadar ciddi görmediği Taş Hükümdarının tam karşısında oturuyordu. Aralarında bir masa vardı. Masanın üzerinde ise bir halat...
____________________
30 dakikda yazdım parmaklarım acıyo. Yayınlamam lazımdı ama çok heveslendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzak Diyara Mektuplar-XiaoVen
FanfictionÖlmek istemiyorum Venti... Damarlarımda akan bu zehiri çıkartmaya çalışıyordum yanlızca.