Bulutsuz bir gece, berrak bir gökyüzü. Hoş bir zaman geçirebilirdi. İlkbaharın sonları, yağmurun ve ıslak yerlerin elveda dediği zamanlardı. Yaksha, huzurluydu.
Neden böyle güzel bir günde bu kadar çok içesin ki?
"Hıck" diye bir ses çıktı ağzından. Ayakta adam akıllı duramıyordu, yaslandığı trabzanlar yüksekte olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
"Oradaki, çekil kenardan!" dedi Yaksha. Umurunda olan şey ona birşey olması değildi, biri kazara aşağı düşse buralar çok kalabalık olurdu. "Canına mı susadın, ayakta zorla duruyorsun."
Sarhoş arkasını bile dönmedi.Bir 'hıck' sesi daha duydu sonra. Hızla sarhoş adamın yanına gidip ensesinden yakalayıp yere ittirdi. Sarhoş adam yerinden kalkmadı bile.
"Oradan uzak dur, en azından ayılana kadar."
Hıck
Yaksha adama dikkatli baktı. Adam değildi ki bu. Bir çocuk gibi küçücük duruyordu. Bu yaşta ne kadar içersen iç çarpar böyle diye düşünecekti ki bir hıck sesi daha duydu. Yüzüne baktı.
Ağlıyordu, çocuk.
Anlamıyorum. O sadece bir çocuk. Bir tohum, ne yaşamış olabilir ki bu kadar acıtacak...
Gözü yaşlı çocuk bakışlarını kaldırıp Yakshaya baktı. Ağzı hafif şaşkınlıkla açıldı.
"S-Sen... Ozan? Sen misin?" dedi. Yaksha hemen anlamıştı, onu biriyle karıştırıyordu. Çocuk Yakshanın bacaklarına sarıldı. "Cevap ver... Ozan?"
Yaksha cevap verebileceği şekli seçmekte zorlandı, Ozanmış gibi mi davranmalıydı?
Belki o kişiyi bulmuş olması onu rahatlatırdı? Verebileceği en samimi cevabı vermeliydi.
"Tabiki de benim küçük ruh. Neden ağlıyorsun?"
Çocuğun gözlerindeki yaşlar yüzünden gözleri yanılırken içtiği alkol de aklını karıştırıyordu. Yakshada yüzyıllar önce kaybettiği, adı da kendiyle tarih olmuş arkadaşını görmüş gibi hissetti.
"Beni birdaha bırakma..." dedi ve ağlamaya başladı. Bacaklarına daha sıkı sarılmıştı. "... seni çok özledim. Her gün daha fazla özlüyorum. Asla aklımdan çıkmıyorsun."
Yaksha bir süre duraksadı. Ne kadar büyük bir acı içinde olabilirdi şu el kadar görünen çocuk?
Sonra ona çok merak ettiği şeyi sordu. En iyi cevabı ondan alırdı çünkü...
"Neden ben yokken devam etmek istedin? Herkesin elinde devam etmemek diye bir seçenek var. Sen de bu kadar acı içinde kalacağına..."
"...Senin anını taşıyan son kişi benim"
Çocuk Yaksha'nın bacağını bıraktı ve ayağa kalktı. Xiaonun gözlerinin derinliklerine bakıyordu şimdi.
"Artık adını kimse hatırlamaz, bilmez. Sadece anı olarak benim zihnimde varsın. Yüzyıllar geçti ve çok fazla şey değişti. Senin kahramanlığının üzerinden nesiller geçti bile. Seni hatırlayıp senin gibi bir arkadaşa sahip olduğu için sevinebilecek tek ben kaldım. Sadece ben varım!"
Yaksha çocuğun omuzlarını tuttu.
"Ben Ozan değilim, ben Ozan değilim kendine gel!"
"Seni de hatırlarım ben! Seni de. Gitsen bile ben ölmem ve hatırlarım seni. Varlığın bu dünyadan yok olsa bile benim aklımdan asla yok olmaz."
Yaksha anlam veremedi, çocuk sarhoştu ama çok kesin konuşuyordu. Emindi unutmayacağından.
"Ne diye hatırlayacaksın beni, sarhoş çocuk?"
"Adım Venti, ve seni sevilmeye ihtiyacı olan biri olarak hatırlayacağım"
•
"Söz veriyor musun?" dedi Yaksha.
•
"... Sen de beni sevdiğim kişi olarak hatırla, beni böyle hatırlayan yok çünkü. Bu anı senin Rüzgarın Hükümdarı ile tanışma hikayen olsun..." dedi Barbatos.
________________________
Ard arda hep güzel bannerlar koymuşlar dimi? Kazuhayı da Neuvilettei de istiyorum ve birikimim yok, ben ne edeyim?
Sınav zamanı da geldiğine göre yasim aşamasındaki bölüm biraz daha geçikecekmiş gibi duruyor. Çok çok özür dilerim.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzak Diyara Mektuplar-XiaoVen
FanfictionÖlmek istemiyorum Venti... Damarlarımda akan bu zehiri çıkartmaya çalışıyordum yanlızca.