Bölüm İki: Artık Hazırız.

21 0 0
                                    

Neler oluyordu? "Baba! Hey. Bizi duyabiliyor musun?" Soğuk, turkuaz ellerini tuttum. Göğsündeki Kabarcıklar suyun kaynamasına benzer şekilde hareket ederken gözlerimden yaşlar damladı. "Cevap ver. Seni bu durumdan kurtaracağız. Sadece bize ipucu ver. Baba. Lütfen. Sana ihti-

"Sus" diye sözümü kesti Fred. " Dinle."

"Neyi dinleyeyim Fred. Ona bak. Ses çıkarabiliyor. Bize yard-" ikinci kez sözüm kesildi. Ama nutku tutulmuş Fred değildi. Babamdı. Garip sesler çıkarıyordu.

"Baskça konuşuyor. Çabuk kâğıt kalem ver."

" Ne? Baskça da ne? Tamam, bekle." Hemen üç aydır kullanılmamış çalışma masasına koşup küçük eskimiş kağıdı ve hiç kullanılmamış siyah mürekkepli kalemi kaptım. Fred'e telaşla verdim. O da ne yapacağını şaşırmış şekilde aldı. Babamın elleri ılımaya başladı. Az sonra çok sıcaktı. Yapacak bir şey yoktu. Ne zaman bir gelişme olsa böyle olurdu. Kafamda çok fazla hipotez vardı ama doğrulayamıyordum. Fred' e döndüm bana bakıyordu. İstemsiz bir şekilde kafamı sallayıp onay verdim. O da derin bir nefes aldı.

"Bay Spark, lütfen tekrarlayın." Fred olabildiğince sakin olmaya çalışıyordu. Kalemi tutan uzun tırnaklı eli titriyordu. Telaşla babamın söylediklerini kağıda kötü ama anlaşılabilir şekilde yazdı.

"Zientzi Ashley bidet Erakus bestea. Berreskunatzeko zuzen me zapaltzeko. Fred. Familia."

"Ee çevirebilir misin?"

"Bilmiyorum."

Aradan uzun bir zaman geçti. Laboratuvardan çıkmamamız gerekiyordu çünkü annem ve domuzu çok yakında havuzda tamamen çıplak eğleniyorlardı. İğreniyordum ikisinden de. Yarım saat sonra – neden bu kadar uzun sürdüğünü bilmiyorum- Fred sonunda çevirdi ve 'Aha' gibi çıkan şekilde inledi.

"Ee ne yazıyor?"

"Tam emin değilim ama bir şeyler çıkardım." Havlamaya benzer bir ses çıkardı bunun öksürme sesi oluğunu düşünüp devam etmesini söyler gibi bir bakış attım. "Bilim Gösterir Yol Ashley. Bunu bilim yol gösterir, Ashley olarak söyleyebiliriz. Daha sonra emin değilim ama ' Beni kurtaramazsınız' diye bir şey var ama bunu yanlış çevirdiğimi umalım. Ve son olarak 'Fred ailen' diye bir şey var. Gerisi yok."

Beynimde o kadar çok düşünce vardı ki ne yapacağımı bilmiyordum. Konuşmak istemiyordum. Sadece düşünmek... Kocaman adımlarla babamın en sevdiği renk olan yeşile boyanmış koridorun sonundaki kapıya yapıştırılmış boy aynasına doğru yürüdüm. Lambayı açtım. Cızırdıyordu ama umurumda değildi. Aynaya baktım. Turuncu saçlarım elektriklenmiş ve karışmıştı. Yüzümde siyah lekeler oluşmuştu. Birkaç sivilce de eksik olmamıştı, sağ olsunlar. İki gündür aynı yerdeydim. Annem benim nerede olduğumu bile merak etmemişti. Ne yediğimi bile bilmiyordum. Karnım ağrıyordu. Annemin hizmetçilere yaptırdığı regl çizelgesine göre 2 gün sonra olacaktım. Her neyse babamın durumu benim durumlarımdan daha önemliydi. Her türlü doktor kontrol etti ama korkuyla ayrılmıştı. Hatta bazılarının mezarının yerine karar vermemiz gerektiğini söylediğini hatırlıyordum. Bu durum annem için hoştu tabii. Onun bir erkek arkadaşı vardı. Ama hala babamla evliydi. Zaten parası yüzünden evlenmişti. Şimdiki sevgilisi de öyleydi. Babamı kandırdıklarını sanıyorlardı ama bababm kadar zeki bir insan böyle bir şeyi yemezdi. Biliyordum. Babam kadar zeki biri...

Fred'in kolumu tutmasıyla kendime geldim. Yavaşça elimi kavradı ve o tatlı sesiyle konuştu;

"Uyumak ister misin canım?"

Huysuzca kafamı evet anlamında salladım. "Fred bunu senden asla istemem, biliyorsun ama beni kucağında götürür müsün?"

Fred cevap vermedi. Bacağımdan kavrayıp beni kucağına aldı. Hemen yatağa bıraktı. Gözüm yavaşça kapanırken son hissettiğim şey yanağımdaki küçük öpücüktü.

Uyandığımda yanımda Fred vardı. Gülümsedim. Onun da uykusu geldiğini biliyordum. Babamın eskiden yattığı tarafta uyuyordu. Hemen babamın el yapımı saatine baktım. On altı saattir uyuduğumu görünce o kadar da şaşırmadım. Kısa bir süre Fred'i izledim. Çok güzel uyuyordu. Onunla geçirdiğim yılları düşündüm. Başımıza getirdiğimiz belaları ve biz bilmeden babamın okul müdürüyle konuşup her seferinde atılmamamızı sağlamasını... Babam. 'Beni kurtaramazsınız.' 'Hayır, baba seni kurtaracağız. Fred ve ben bunu yağabilecek güce sahibiz.'

Doğruldum ve küçük banyoya gittim. Burası daha önce hiç kullanılmamıştı. İçine kim girse bunu anlardı. Ses çıkarmamaya çalışarak kısa bir duş aldım. Dışarı çıktığımda umduğum manzara ile karşılaşmadım; Fred uyanmış üzerini değiştiriyordu. Ona bakmamaya çalışıp "Günaydın" dedim. O da bana başıyla karşılık verdi. Hayvanların olduğu odaya gittim ve üzerimi değiştirdim. Yeniden içeri girdiğimde Fred odayı inceliyordu.

"Buraya geldiğinde kıyafet getirdiğini hatırlamıyorum." Dedim.

"Sen uyurken gittim. Teyzemlere de haber verdim. Bisiklet ile gelmiştim. Annenler görmesin diye uzağa götürdüm."

"Arka odaya her şeyi koyuyoruz. Eğer uzun kalmak istiyorsan oraya her şeyini koyabilirsin. İhtiyaçları karşılamak kolay. Ben acıktım, bir şeyler getireceğim. Sen etrafı kurcala ya da ne istersen." dedim. Artık işe başlamamız gerekiyordu. Babamın bize ihtiyacı vardı. Biz de ihtiyaçlarımızı karşılayıp işe başlamamız gerekiyordu.

Merdiveni değiştirmemiz gerekiyordu. Dik merdivenden hızlıca çıktım. Kapağı kapattım. Küçük ama uzun köpek kulübesinde ayağa kalktım. Eleven'ı unutmuştum. Çok ses çıkarmadan bahçede Eleven'ı aradım ama köpekten iz yoktu. Eve girdim. Ses yoktu. Zemin kattaki mutfağa girdiğimde içeride sadece yardımcımız Susan vardı. Ona bize bol bol sandviç hazırlamasını söyledim. On beş dakika sonra bol bol sandviçimiz vardı. Uzatmadan kendi odama çıktım. Eleven yatağımın üzerinde yatıyordu. Onu da götürecektim ama önce birkaç eşya aldım. Önceden bir liste yapmıştım. Çok önemli şeyler zaten laboratuvardaydı. Ayıcığım gibi hayati önem taşımayan şeyleri bir sırt çantasında topladım. Okul eşyalarımı da aldım. Ne olur ne olmaz. İki hafta sonra okullar açılacaktı ve ihtiyacım olabilirdi. Bu eve bir daha gelmek istemiyordum. En azından babamı iyileştirene kadar...

Hızla kimseye yakalanmadan Eleven ile Laboratuvara geldim. Ben gelir gelmez Fred de teyzesinin evinden eşyalarını almaya gitti. Eleven ise babamla oynamak istedi am sonuç almayınca pes etti.

Fred'in ailesi kardeşi için ve iş için Rusya'ya taşınmışlardı ama Fred buradan ayrılmak istememişti. Yaklaşık yirmi dakika sonra geldi. Koca bir çanta ile geldi ve bir poşet de vardı. O da kitaplarını almıştı.

Masayı hazırladım. Babam hakkında konuşmanın vakti gelmişti. Hiçbir şey konuşmamıştık. Ve artık hazırdık. Babamın bilim kitaplarını da masaya koydum. Şimdi ise çok gizli bir şeyi öğrenmemiz lazımdı. Babamın benim bile bakmama asla izin vermediği kâğıtları. Örümcek ağlarıyla kaplanmış çekmeceyi açtım. İçindeki olgun fareyi görünce panikledim. Bunu beklemiyordum. "Fred o fareyi yakala ve diğer farelerin arasına koy." Hemen dediğimi yaptı. Birkaç kez ıskaladı ama sonunda yakaladı. Ben de kağıtları kaptığım gibi masaya koydum. Sandviçleri çıkardım. Fred'e oturması için tozlu sandalyeyi gösterdim. Oturdu.

"Ee ne düşünüyorsun? Baskça."

*Eğer bilgilendirmem gereken bir şey olursa yorum olarak bildireceğim. Hikaye sayfalarını sadece hikaye için kullanacağım.*

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 22, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bilim Yol Gösterir.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin