.

511 34 87
                                    

Genç sekreter, otuzuna ayak basmış olmasına rağmen ona göre -geri kafalılığı nedeniyle- yaşlı olan patronunu bir türlü ikna edemiyordu. Bunu anlamıştı, patronu geri kafalı ve bunağın tekiydi. Ona göre erkekler 'kız' kıyafeti giyemezdi. Kıyafetlerin cinsiyeti vardı, kız kıyafeti giyen erkek olmazdı, bla bla bla.

İlk gün hayran olduğu patronu şu an sinir etmek için yer aradığı adamdan başkası değildi gözünde. Oysa ne kadar özenli ve kontrollüydü tüm o toplantılarda. Dikkati adeta bir silahın namlusu gibiydi, en ufak ayrıntıyı dahi fark edip tam o yere nokta atışı yapıyordu. Sunulan projelerde hiç bir eksiklik olmaması için günlerini harcıyordu patronu, tabii eksik ve yanlış bir sunum getiren herkesin de canını okuyordu. Mükemmeliyetçi kavramının vücut bulmuş hali gibiydi.

Onun bu çalışma aşkına ve düzenine hayran olmuştu ilk günlerde. Sonralarda fark etmişti, işinden başka hayatı olmadığını, sandığı kadar hayran olunası biri olmadığını; kendi hayatını yaşamaktansa buralarda kendini harcadığını. Eh, bazen patronunun bu tavırlarına şükretmiyor da değildi. Patronundan hoşlanmak istemezdi, gerçi...

Tüm bu olanlara rağmen kendini tutamadığı da oluyordu. Fark edemiyordu aradaki camdan oturup da onu seyrettiğini, gözlerinin dosyaları çeviren kaslı kollarında, saat takılı bileğinde görünen damarlarında, oturduğu için belli olan kasıklarında gezindiğini. Fark etmesini sağlayan tek şey üzerinde hissettiği bakışlar oluyordu. Sonrasında ise kafasını önündeki masaya gömmemek için tuvalet bahanesiyle odadan çıkıyordu. Henüz ilk ayına girmemiş olsa da şimdiye dek sıkça yaşamıştı bu durumu.

İşte tam da o anlardan birindeydi, yine. Klasik bir toplantı sonrası, patronu tarafından haşlanan birkaç çalışan koridorda neyi yanlış yaptıkları hakkında sohbet ediyordu. Patronu onu her toplantı sonrası olduğu gibi odasına çağırmıştı. Masaya yatırdıkları proje hakkındaki eksiklerden bahsediyordu sekreterin not alması için. Genç çocuk ellerinden birini üzerine giydiği ince ve asla erkeklere ait olmayan gömleğin açık düğmelerinde gezdiriyordu. Bir yandan patronunun söylediği eksiklikleri not almayı da ihmal etmiyordu. Hala hangi sorun için kime gideceğini çok kestiremiyordu ama tanrıya şükür ki diğer çalışanlardan birkaçı ona yardımcı oluyordu.

Patronu kafasını eğmiş, kaşlarını çatarak bir yere bakıyordu. Sekreter uzun süredir patronunun sesini duymadığı için kafasını not defterinden kaldırmıştı. Nereye baktığını görmek için kafasını tekrar eğdiğinde ise giydiği kalem eteğin yukarı sıyrıldığını görmüştü. İlk başta ne tepki vermesi gerektiğinden emin olamasa da eteğini düzeltmiş, üst üste attığı bacaklarını biraz daha bastırmıştı birbirine. İşte şimdi gerginliği iliklerinde hissediyordu. Patronu ona giydiği etek yüzünden kızacaktı. Bundan emindi. Patronu o da dahil olmak üzere herkese, sürekli kızıyordu. Her şeyin en iyisini isteyen bir yapıya sahipti. İlk günler Yoongi'nin hayran olduğu tavırlarıydı bunlar. Sonralarda ise patronu giyimine laf etmeye başladıkça fark etmişti durumun saçmalığını. Takım elbiseler, asla ve asla giyindiği eteklerden güzel ya da çekici değildi. En iyisini isteyen patronunu bu konuda hiç anlamıyordu. Yine de ona karşı çıkacak kadar delirmiş değildi. Jeon Jeongguk'a karşı çıkmak demek, bu şirketteki sonu demekti.

"Daha ne kadar seni uyarmam gerekiyor? Kaç kez bu kıyafetleri giyemeyeceğini söyledim sana Min. Değil mi?"

Jeon, dediğim dedik bir insandı. Mükemmeli isteyen, istediğini alan, arzuladığını yaptıran türden bir insan...

"Ama... Yönetim bunun yasal olmadığını hala söylemedi Bay Jeon."

Yoongi ise, nelerin yasal olup olmadığından tutun, hangi kıyafetlerin iş yerinde giyilmesinin yasak olduğuna dair her şeyi bilen ve asla kendini ezdirmeyen biriydi. Bu kişi patronu olduğu için onu bayağı bir zorlasa da, konu giyimi olduğunda buna kimsenin karışamayacağının farkındaydı.

My Boss - YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin